Tekil mesaj gösterimi
Alt 01 Temmuz 2023, 15:03   #3
Çevrimdışı
''Gülüşü Güzel Kadın''
SKYFALL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: Gezegenler Hakkında Bilgi; Genel ve Fiziksel Özellikleri, Tarihçesi

Mars



Böyle bir çalışmayı yapmamın amacı bugüne kadar Mars hakkında yayımlanmış bütün bilgileri bir nebze de olsa bir çatı altına toplamaktır.Eski zamanlardan beri insanoğlu bu gizemli gezegenle çok ilgilenmiştir.Onu gözlemlemiş,onu araştırmıştır.Hatta onda hayat bile aramıştır.Tabi bu kadar çok ilgilendiği bu gezegen hakkında da yüzlerce sayfa bilgi edinmiştir ve o bilgileri diğer insanlarla paylaşmıştır.İlerleyen teknoloji gözlem araçlarını daha güçlü kıldığında daha yeni bulgular elde edildi ve eski bilgiler geçerliliğini yitirdi.Bu çalışmanın amacı da bu güne kadar elde edilen bütün bulguları ve son gelişmeleri bir yere toplamaktır.Umarım bunu doğru bir şekilde yaparım ve okuyucuların meraklarını tatmin edebilirim.Bilgi hazinesine hoş geldiniz…

· MARS’A İLİŞKİN BİLGİLER

GÜNEŞ’TEN ORTALAMA UZAKLIK
: 228 Milyon kilometre
ORTALAMA YÜZEY SICAKLIĞI
: -230C
YIL UZUNLUĞU
: 687 Dünya günü
ATMOSFER YAPISI
: %95 karbondioksit,%3 azot, %1,6 argon
GÜN UZUNLUĞU
: 24 saat 27 dakika 22,6 saniye.
ÇAP
: 6787 kilometre
KÜTLE
: 0,11(Dünya:1)
AĞIRLIK
: 6,42x1023 kg
YÜZEYİNDEKİ ORTALAMA ÇEKİM KUVVETİ
: 0.38(Dünya:1)
KAÇIŞ HIZI
: 5000 m/s
ORTALAMA YOĞUNLUK
: 3940 kg/m3

· GENEL ÖZELLİKLER



Mars yada Merih,Güneş’e uzaklık bakımından dördüncü sırada yer alır.Dünyayla olan benzerliklerinden ve yüzey görünümünün sürekli olarak değişmesinden ötürü her zaman astronomların özel ilgisini çekmiştir.Mars’ın Güneş’ten ortalama uzaklığı 228 mln.kilometredir.Eliptik yörüngesi oldukça dışmerkezli olduğundan Güneş ile arasındaki mesafe çok değişkendir.Bu uzaklık,Mars günöte noktasındayken yaklaşık 248 000 000 km;günberi noktasındayken ise yaklaşık 208 000 000 km.dir.Bunun Mars yılı içinde yer alan mevsimlerin üzerindeki etkisi büyüktür.Ekseninin eğikliği Dünyanınkine çok yakındır:240.(Dünya=23,50).Dünyada olduğu gibi güney yarıkürede yaz mevsimi gezegenin Güneş’e en yakın olduğu zamanlarda yaşanır.Dolayısıyla buradaki yaz kuzey yarıküreye göre daha kısa ve sıcak;kış daha uzun ve soğuk geçer.Mars biraz serin bir gezegendir.”Sıcak” bir yaz gününde ekvatordaki sıcaklık 100C’a kadar çıkabilir,ancak herhangi bir Mars gecesi Dünyadaki herhangi bir kutup gecesinden daha soğuk olacaktır.Eksensel dönme süresi 24 saat 27 dakika 22,6 saniyedir.Bu değerin bu kadar kesin bir şekilde bilinmesinin sebebi, Mars yüzeyindeki şekillerin apaçık görünebilmesi ile ilişkilidir.Bir şekli gözlemleyerek onun aynı noktadan iki kere geçişi arasındaki süre hesaplanır ve gezegenin dönüş süresi bulunur.

Mars yaklaşık 780 günlük aralıklarla karşı-konuma gelir.En son mart 1997’de bu durumda bulundu.Bir daha nisan 1998’de karşı-konuma gelecektir.Fakat Mars’ın yörüngesinin dışmerkezli oluşu karşı-konumların hepsinin aynı olmamasını beraberinde getirir.Örneğin 1988’deki karşı-konum Mars günberi noktasının yakınındayken gerçekleşti(bu sırada Dünyaya 584 mln.km. uzaklıktaydı).Ama 1995’tekinde günöte noktasında oldu.Bu sırada Dünyaya olan uzaklığı 101 mln.km idi.Mars Dünyaya yakın iken gökyüzündeki cisimlerin neredeyse hepsinden(Güneş,Ay ve Venüs hariç) daha parlak olur.Ama karşı-konum sonrasında ikinci kadirden bir gök cismi kadar parlak görülür.Verilen bilgilere göre Mars,1917’de aşırı parlakmış;hatta o kadar parlakmış ki insanlar kırmızı bir kuyrukluyıldızın Dünyaya çarpacağını sanarak alarma geçmişler!

Teleskopla bakıldığında Mars her zaman Ay’ın dolunay şeklinde olduğu gibi görülür.Bunun nedeni onun bir dış gezegen olmasıdır(Mars’tan sonraki bütün gezegenler dış gezegendir.Merkür ve Venüs iç gezegendir) Hiç bir zaman yarım yada hilal şeklinde görünemez,en azından Dünyadan.

Astronomik ölçütlere göre bize yakın sayılabilecek olan Mars’ın gözlemlenmesi hiç de kolay

değildir.Bunun ilk nedeni küçük olmasıdır.Çapı 6790 km. kadardır.Yani Mars,Dünya ile Ay arasında bir büyüklüğe sahiptir.Yakın bir karşı-konumda olmadığı sürece yüzeyindeki şekilleri ayırdetmek sadece çok güçlü teleskoplarla olanaklıdır.Zaten 20.yy öncesi çok çeşitli tartışmalara yol açması da bu yüzdendir.

Ay gibi küçük gök cisimlerinin atmosferi yoktur.Fakat Dünya boyutlarındaki bir gezegen sahip olduğu yüksek kurtulma hızı sayesinde kalın bir atmosfer tutabilmektedir.Mars’ın atmosferinin ince olduğu tahmin ediliyordu,fakat 1965 sonrası,oraya gönderilen uyduların verilerine dayanarak onun çok daha ince olduğu anlaşıldı.Hemen hemen bütünüyle CO2 ‘den oluştuğu,ayrıca yaklaşık olarak %2 azot ve %1-2 arasında değişen oranlarda argon içerdiği saptanmıştır.Yüzey basıncı her zaman 10 milibardan düşüktür,ki bu neredeyse bizim ‘laboratuar boşluğu’ olarak kabul ettiğimiz değerdir.Atmosferdeki su buharı miktarının çok düşük olmasına rağmen sık sık bulut ve pus oluşumlarına,hatta bazen don olaylarına rastlanır.Mars’taki atmosfer hareketleri çok güçlüdür.Yüzeyinde esen rüzgarların hızı çok yüksektir ve günlerce hatta haftalarca sürebilecek kum fırtınalarına sebep olurlar.Bu durumda hiç bir Dünyalı varlık orada yaşayamaz,onun için Mars’ta gelişik bir hayatın var olduğu yönündeki iddialar tamamen asılsızdır.Belki bazı an aerobik mikroskobik canlılar vardır ama gelişkin bir hayat ihtimali çok çok uzaktır.

YÜZEY ŞEKİLLERİ



Onları ilk olarak 1659 gibi eski bir tarihte Hollandalı astronom Christiaan Huygens çizmiştir.Onun yaptığı ‘V’ biçimli koyu renkli şekil kolayca tanınır.Şeklin ismi “Syrtis Major”dur.Mars yüzeyinin büyük bir kısmı kırmızıyken kutup bölgeleri beyazdır.Buralara “kutup takkeleri” denir ve buzla kaplıdırlar. Bu buz donmuş CO2’tir.Kuzey buzul takkesinde az miktarda su buzuna da rastlanmıştır.Kışın kutup takkeleri genişler,yazın ise küçülür;güney buzul takkesi kuzeydekinden her zaman daha büyüktür.

İlk Mars haritaları 19.yy ilk yarısında çizilmiştir.Bu haritalar oldukça başarılı sayılır;ayrıca haritalardaki yüzey şekillerine de çok hoş isimler verilmişti.Genel olarak karanlık bölgelerin deniz,açık renkli bölgelerin de kara olduğu varsayılıyordu.Onlara gezegeni gözlemleyen gök bilimcilerin isimleri veriliyordu. Örnek olarak Madler Kıtası,Lassel arazisi gibi.Daha sonra 1877’de İtalyan gök bilimci Giovanni Virginio Schiaparelli kullandığı 22 cm.lik mercekli teleskop ile bir dizi gözlem yaptı ve terminolojiyi değiştirdi.Beer Kıtası,Lockyer Arazisi gibi isimler gitti,yerlerini Solis Lacus,Chryse,Utopia ve Margaritifer Sinus gibi isimler aldı.

Yine o tarihlerde karanlık bölgelerin bitkilerle kaplı eski deniz yatakları veya bataklıklar olduğu yönünde iddialar vardı.Schiaparelli tüm yüzey şekillerini dikkatli bir şekilde çizmişti,ama haritasında ne oldukları anlaşılamayan bazı şekiller de vardı.Kırmızı çölleri boydan boya geçen bu çizgilere İtalyanca’da ‘oluk’ anlamına gelen canalli ismini verdi.Ancak bu sözcük İngilizce’ye ‘kanal’ olarak çevrilince ünlü Mars kanalları hikayesinin de temelleri atıldı.Schiaparelli’nin haritasında kanal ağı neredeyse simetrik bir yapıya sahipti.Tüm bunların yanında Schiaparelli bir de bazı kanalların yanında onlarla tamamen aynı birer kanal daha uzandığını söyleyince işler tamamen karıştı.

Bir süre boyunca bu kanalları gören başka kimse çıkmadı.Ancak 1886 senesinde,Perrotin ve Thollon adlı iki Fransız gözlemci Nice’deki güçlü teleskop vasıtasıyla onları gördüklerini iddia ettiler.Kanallar gene ilgi odağı olmuşlardı.Schiaparelli bile onların varlığı karşısında şüpheye düşerken zengin bir Amerikalı olan Percival

Lowell kendinden çok emindi.O kadar ki Arizona Flagstaff’ta gezegeni gözlemlemek için özel olarak bir gözlemevi kurdurmuştu.Ölümüne kadar(1916) yüzlerce çizim yapmıştı.Çizimlerinde doğal yollardan oluşması imkansız gibi duran bir kanal sistemi görünüyordu.Lowell,bunun Marslılar tarafından buzlarla kaplı kutuplardan,ekvatora yakın kuru bölgelere su taşıma amacıyla yapılmış suni bir sulama ağı olduğundan emindi.

Lowell gözlemlerini yaparken 60 cm.lik bir mercekli teleskop kullanıyordu.Bu teleskop türünün en gelişmiş örneklerinden birisidir.Fakat onunla yapılan Mars gözlemleri sonucu bir kanal sistemine rastlanmamıştır.Ayrıca çekilen fotoğraflarda da kanallara rastlanmamıştır.Sorun 1965 yılında Mars yakınlarından geçen ilk uzay aracının gönderdiği yakın plan fotoğraflar sayesinde çözüldü.Mars üzerinde kanal olarak adlandırılabilecek hiç bir şey yoktu. Bundan başka uzay araçlarının verilerine dayanarak hazırlanan bir haritayla Lowell’in çizdiği harita karşılaştırılmıştır ve birbirlerine hiç uymadıkları görülmüştür.Kanallar sadece basit bir göz yanılmasıydı ve bu tartışma da böylece sona ermiş oldu.

Yüzey şekilleri arasında en yüksek mevkiyi hiç kuşkusuz Olympus Dağı hak ediyor.Bu dağ aslında sönmüş bir volkandır.24 km.lik yüksekliğiyle Dünyada bulunan Everest tepesinden üç kat daha yüksektir ve Güneş Sisteminin en yüksek yerini teşkil ediyor.Tepesinde 85 km. çapında bir krater bulunmaktadır;taban uzunluğu ise yaklaşık 600 km.dir. Onun bir volkan olabileceği Mariner 9’un araştırma uçuşundan önce hiç kimsenin aklına gelmemişti.Ayrıca Tharsis Yaylası’nda bulunan sıra dağları oluşturan üç büyük volkan daha vardır.Bunlar,Pavonis,Arsia ve Ascraeus Dağlarıdır.Bu yüzey şekillerinin hepsi Dünyadan görülebilir.



Mars’ta bir de Valles Marineris gibi kanyonlar vardır.Valles Marineris’in toplam uzunluğu 4500 km.yi bulur;genişliğinin 600 km.ye ve derinliğinin 7 km.ye kadar çıktığı görülür.Bu haliyle Colorado’daki ”Büyük Kanyon”u gölgede bırakır. Valles Marineris’in,gezegenin kayaç yapılı kabuk katmanının bir bölümünün çökmesi sonucunda ortaya çıktığı sanılmaktadır.Daha da karmaşık bir sistem olan Noctis Labyrinthus’un(Avize adıyla bilinir) ise fotoğrafına bakıldığında dağılımının gerçekten de bu adı hakkedecek kadar bir avizeye benzediği görülür.

Mars’ın iki yarıküresi birbirine benzemez.Gezegenin güney kesimi daha yükseltilidir,daha kraterli bir yapıdadır ve daha eskidir.Ancak yine de bu yarıkürede Hellas ve Argyre adlı iki derin ve düzgün şekilli havza vardır.Kuzey yarıküre ise güneye göre daha genç,daha alçak ve daha az kraterli bir yapıdadır.Tharsis Yaylası’nın bir kısmı da buradadır.Gezegen üzerindeki en koyu renkli bölge olan Syrtis Major,ekvatorun hemen kuzeyindedir.Daha kuzeyde karanlık bir bölge daha vardır;bu üçgen biçimli şekil Acidalia Planitia’dir(Resmi adı Mare Acidalium’dur).Bu isimlerin çoğu Antoniadi’den kalmıştır.Antoniadi’nin yaptığı Mars haritası yine kendi yaptığı Merkür haritasıyla karşılaştırıldığında çok daha doğrudur.



Eski dere yataklarına benzeyen bazı şekiller de vardır.Hatta ortalarında ‘adalar’ olanlarına bile rastlanır.Bu da geçmişteki Mars’ın kalın atmosferi ve akarsuları ile bugünkünden daha sıcak ve sevimli bir yer olduğunu gösterir.Kutup takkeleri de birbirinden farklıdır.Güney kutbundaki takke,üstünde CO2 buzunun bulunduğu su buzu ile kaplıdır.Kuzey kutbundakinin bileşimi ise daha farklıdır.Ayrıca güney yarıküredeki iklim kuzeydekinden farklıdır.Geçmişte akan sular bulunduğuna dair kanıtlarımızın olduğunu yazmıştık.Bu durumdan Mars iklimlerinin çok değişken olduğu sonucu çıkarılabilir.Üstelik büyük bir olasılıkla gezegenin kabuğunun çok da altında olmayan bir yerde buz bulunuyor.Bu da Mars’ın,Ay’dan farklı olarak,oluşumundan beri kuru olmadığı anlamına geliyor.Ayrıca geçmişte yaşanmış sel baskınlarının izleri de görülüyor.Bu bilgilerin ışığında Mars’ta bir zamanlar hayat olduğunu;ama şimdi bu hayatın ya bilinmeyen nedenlerle yok olduğunu ya da uzun bir kış uykusuna yattığını söyleyebiliriz.

1975'te atılan ve 1976'da Mars'a ulaşan Viking 1 ve Viking 2 uzay araçları gezegenin yüzeyine inince bilim dünyası derin bir nefes aldı.Evet,Mars'ta yaşam yoktu ama araçların analiz ettiği toprak dünyadakine benziyordu.Sadece demir yönünden zengin,alüminyum yönünden fakirdi.

· MARS’IN UYDULARI



Mars gezegeninin Phobos ve Deimos adlarında iki uydusu vardır.İkisi de 1877 yılında ABD’li astronom Asaph Hall tarafından yürütülen uzun bir çalışmanın sonunda keşfedilmiştir.Phobos,eski Yunanca’da “korku”,Deimos ise “dehşet” anlamına gelir.İkisi de savaş tanrısı Mars’ın oğullarının ismidir.Bu uydular küçük ve şekilsizdirler. Phobos,27x22,5x19 km. büyüklüğündedir. Deimos ise 9,5x11x14,5 km. kadardır.Mariner 9 ve Viking tarafından çekilen yakın plan fotoğrafları ikisinin de kraterli bir yapıya sahip olduğunu göstermiştir. Phobos’un üzerinde 5 km. çapında bir krater var.Eğer bu krater bir gök taşı çarpması sonucu oluştuysa bu uydunun büyük bir felaketten kıl payı kurtulduğu söylenebilir.Bu küçük uydular,büyük bir ihtimalle,bir zamanlar küçük gezegenlerken Mars tarafından yakalanmış ve onun uydusu haline gelmişlerdir.

Mars yüzeyinin 5800 km. kadar yukarısında hareket eden Phobos’un dolanım süresi 7 saat 39 dakikadır ki bu süre bir Mars sol’ünden daha kısadır.Gezegen üzerindeki bir gözlemci, Phobos’un batıdan doğduktan 4,5 saat sonra doğudan battığını görecektir;üstelik uydu bu sırada “yeni”den “dolun”a kadar olan evrelerin yarısından fazlasını geçirecektir.Görülebilir iki doğuş arasındaki süre 11 saatten biraz fazla olacaktır.Mars yüzeyinden yaklaşık 20 000 km. yukarıda dolanan Deimos’un dolanım süresi ise 301/4 saattir.Bu iki buçuk sol boyunca ufuk çizgisinin üzerinde kalacağı anlamına gelir.Mars’tan bakıldığında Phobos,Ay’ın Dünyadan göründüğünün üçte biri; Deimos ise dokuzda biri kadar görünecektir.Ufkun üzerinde bulundukları sürenin büyük bir kısmında Mars’ın gölgesinde olacaklardır.Ayrıca Deimos’un evrelerini çıplak gözle görmek pek kolay olmayacaktır.Sık sık Güneş ile Mars’ın arasından geçerler.Phobos bir Mars yılı içerisinde tam 1300 kere Güneş’in önünden geçer ve bu yolculuğu 20 saniye kadar sürer.Bu iki gök cismi son derece soluktur;ayrıca bir de Mars’ın parlaklığı içinde kalırlar.38 cm.lik aynalı teleskopla tutulmalarda kullanılan bir tür göz merceği ile ikisi de görülebilir,ama bu pek kolay olmaz.Bir gün doğal uzay istasyonu olarak kullanılabilirler;ama kütle çekimleri çok küçük olduğundan onlara inmek bir “rıhtıma yanaşmak” gibi olacaktır.

· MARS İNCELEMELERİ



1960’lara gelindiğinde bilimsel ve teknolojik gelişmeyle birlikte Mars’a olan ilgi uzay çalışmalarında kendini göstermeye başlar.Bu yılda Sovyetler Birliği’ne ait Mars 1960A ve Mars 1960B uzay araçları Mars’ı hedefleyen ilk araçlar olarak yola çıkarlar,fakat her ikisi de Dünyanın yörüngesine dahi ulaşmayı başaramaz.İki yıl sonra yine SSCB’ye ait Sputnik 22,Mars 1 ve Sputnik 24 aynı günde(24 Ekim 1962) Mars yolculuklarına başlarlar.Sputnik’ler Dünya yörüngesinden çıkamazlarken Mars 1 yoluna devam eder,ancak 5 ay sonra onun da Dünya ile iletişimi kopar.

1964’ün Kasım’ında bu sefer Amerikalılar Mariner 3 ve Mariner 4 uzay araçlarını 22 gün arayla fırlatırlar.Bunlardan ilki çıkan bir arıza nedeniyle yanlış yörüngeye girer ve çok büyük bir farkla Mars’ı ıskalar.Ancak Mariner 4 başarıya ulaşan ilk araç olur.Mars ile Dünya arasındaki ve Mars’ın etrafındaki uzay boşluğunda çalışmalar yapmak için 6 bilimsel cihaz ve bir TV kamerası ile donatılmıştır.14 Temmuz 1965’te gezegenin yüzeyine 9825 km. yaklaşır ve 22 yüzey görüntüsü gönderir.Böylece Mars’ın yüzeyinin akıllı canlılar tarafından yapılmış kanallar ile değil ama kraterlerle kaplı olduğu ortaya çıkar.Ayrıca bazı bölgelerde kurumuş,doğal su yollarının varlığı gözlenir.

SSCB’ye ait Zond 2,Mariner’ler ile aynı anda yola çıkar ve Ağustos 1965’te o da Mars’ın 2500 km açığından geçer ancak iletişim yine koptuğundan hiç bir veri elde edilemez.Zond 3 ise 7 ay sonra fırlatılır ancak bir kere daha yolda iletişim kesilir.Her iki ülke de bir süre için denemelere ara verir.

Şubat 1969’da bu sefer NASA,Mariner 6’yı gönderir.Mariner 6 başarılı bir yolculuktan sonra Mars yörüngesine girer.3410 km uzaktan ekvator bölgesine ait 15 fotoğraf gönderir.Ayrıca Mars atmosferinin büyük oranda CO2’den oluştuğunu keşfeder.Ondan bir ay sonra Mariner 7 yola çıkar ve o da başarılı olur.Güney kutup bölgesinde incelemeler yapar.3524 km’den 126 fotoğraf gönderir.Her iki araç da incelemeler yaparak Mars atmosferinin kimyasal profilini çıkarır.Güney ve kuzey kutup bölgelerinin fotoğraflarını çekerler.Aynı yılın Mart ve Nisan aylarında SSCB iki isimsiz araç fırlatır ancak her ikisi de Dünya yörüngesine ulaşamaz.

Mayıs 1971’de NASA tarafından fırlatılan Mariner 8 çıkan bir arıza yüzünden Atlantik Okyanusu’na düşer.İki gün sonra SSCB Cosmos 419’u gönderir.O da Dünya yörüngesinden çıkamaz.Dokuz gün sonra Mars 2 ve ondan dokuz gün sonra da Mars 3 fırlatılır.İlk araç başarılı bir şekilde Mars’ın yörüngesine girer.Biri yörüngede dönecek biri de yüzeye inecek iki ayrı araçtan oluşmaktadır.Yüzey aracı inmeye başlar ancak gezegeni etkisi altına alan büyük bir toz fırtınasına yakalanır ve düşer.Yörüngedeki ise fazla ayrıntılı olmayan fotoğraflar gönderir.Mars 3 de yörüngeye girer ve hatta 2 Aralık 1971’de Mars yüzeyine yumuşak bir iniş yapan ilk insan yapımı araç olur.Ancak indikten 110 sn sonra Dünya ile iletişimi kesilir.

30 Mayıs 1971’de Amerikalılar Mariner 9’u fırlatırlar.Yörüngeye başarıyla giren araç Mars’ın ilk insan yapımı uydusu olur.Fakat yörüngeye girdiği sırada gezegeni kaplayan büyük bir kum fırtınası sürüyor olduğundan bilimsel deneylerin çoğu fırtına dinene kadar ertelenir.Bir yıl boyunca her gün iki kere Mars’ın etrafında dolanır ve gezegenin tüm yüzeyini gösteren 7329 TV görüntüsü gönderir.Kızılötesi ve morötesi ışınlarla atmosferini inceler.Mars’ın uyduları Phobos ve Deimos’un yüksek çözünürlüklü ilk fotoğraflarını gönderir.Gezegenin foroğrafik atlası çıkarılır ve yüzeyde devasa volkanların ve vadi sistemlerinin varlığı keşfediliyor.Şanssızlıkların peşini bırakmadığı Sovyetler Birliği,Temmuz 1973’te Mars 4 ve Mars 5’i,bir ay sonra da Mars 6 ve Mars 7’yi fırlatır.İlk iki uzay aracı,gezegene ulaşmalarına ve bir miktar görüntü ve veri göndermelerine rağmen yörüngeye giremezler. Mars 6 ve Mars 7’de başarıyla Mars’a ulaşırlar.Mars 6 iniş sırasında atmosfere ilişkin bilgiler gönderir ancak Mars 2’nin başına gelen onun da başına gelir ve düşer.Diğeri ise 1280 km ile Mars’ı ıskalar.

Rusların, Mars konusunda bu kadar şanssız olmaları gerçekten çok şaşırtıcı,çünkü onlar Venüs gibi ulaşılması zor ve Dünyaya hiç benzemeyen bir gezegene çok başarılı sondalar göndermiş millettir.Ama Mars gibi ulaşılması kolay ve “Dünyevi” bir gezegene gidememeleri hayret verici bir olay.

Onların yapamadığını Amerikalılar gerçekleştirdi.Viking Projesi Mars’ı araştırmak için planlanmış ve 1964 yılında Mariner 4 ile başlayıp 1971’de Mariner 9 ile devam eden bir dizi görevin son aşamasıdır.Birbirinin aynı iki uzay aracından oluşur:Viking 1 ve Viking 2.Her bir Viking ise biri yörüngede dönerken diğeri iniş yapıp gezegenin yüzeyini inceleyecek iki ayrı araçtan meydana gelir.Yörünge araçları(orbiter) 900kg ve iniş araçları (lander) da 500kg’dır.

Mars 3’ün akıbetine uğramamak için Viking’lerin, rüzgarın çok esmediği bir zamanda ve yerde inişe geçmesi planlanır.Kayalara takılıp devrilme olasılığı nedeniyle araçların sert bir zemine inmeleri istenmez.Öte yandan saplanıp kalmamak için de zemin çok yumuşak olmamalıdır.Mariner 9’dan gelen bilgiler doğrultusunda Viking 1 için Chryse Bölgesi,Viking 2 için ise Cydonia Bölgesi güvenli iniş sahaları olarak tespit edilir.Ayrıca olası sorunlar karşısında hazırlıklı olmak için alternatif sahalar da saptanır.Her iki Viking’deki yüzey araçları Dünyadan Mars’a herhangi bir mikroorganizma taşımamak için sterilize edilir.

Sonunda Viking 1,Florida’daki Cape Canaveral üssünden 20 Ağustos 1975’te gönderilir.5 Eylül 1975’te ise Viking 2 yola çıkar.Güneş' in çevresini donanıp yaklaşık olarak 100 mln.km yol kat eden Viking’ler,11 aylık yolculuktan sonra Mars’ın yörüngesine başarılı girişler yaparlar.Ancak yörüngeden gönderdikleri fotoğraf ve veriler,gerek Chryse Bölgesi’nde,gerekse Cydonia Bölgesi’nde iniş yapılacak alanların riskli olduğunu ortaya koyar.Gelen bilgiler ve daha önceden böyle bir olasılık göz önüne alınarak yapılmış hazırlıklar doğrultusunda yeni iniş sahaları saptanır. Viking 1 yine Chryse Bölgesi’ne ancak öncekinden biraz öteye inecektir. Viking 2’nin ise Utopia adlı ve Chryse Bölgesi’nden 8000 km uzakta başka bir bölgeye inmesi kararlaştırılır. Viking 1,19 Temmuz 1976’da başarılı bir iniş gerçekleştirir.Ardından da Viking 2,3 Eylül’de iner.

Gerek yörünge araçları gerekse yüzey araçları kendilerinden beklenenden daha verimli çalışırlar.Yörüngedeki araçlar çok kaliteli 52 000 yüzey görüntüsü gönderirler.Mars yüzeyinin %97’si haritalanır.Farklı açılardan çekilen fotoğraflar sayesinde gezegenin topografyası çıkarılır.Gezegen yüzeyindeki araçlar ise 4 500 fotoğrafın yanı sıra yüzey ve atmosfer verileri gönderir.Ama en önemlisi;toprak analizleri,jeolojik,mineralojik,sismolojik,meteoro lojik ve biyolojik deneyler yaparak sonuçlarını iletirler.Yapılan üç biyolojik deney sonucunda Mars toprağında umulmadık ve karmaşık bir kimyasal etkinlik keşfedilir.Ancak canlı mikroorganizmaların izlerine rastlanmaz.

Yer araçlarındaki gaz kromatograf ve kütle spektrometreleri,her iki iniş sahalarında da Dünyadaki bütün bitki ve hayvanlarda bulunan organik moleküllerden bulamazlar.Ama bu Mars'ta hayatın kesinlikle olmadığını kanıtlamaz,çünkü deney düzenekleri Dünyadaki yaşam biçimlerinden yola çıkılarak hazırlanmıştır.Mars’ta belki daha farklı yaşam biçimleri vardır ve bizim araçlarımız onları tespit edemeyebilir.

Viking’ler toprağın fiziksel ve manyetik özelliklerini inceler.Ayrıca yüzey araçlar yörüngeden Mars yüzeyine inerken atmosferin bileşimini ve özelliklerini araştırırlar.Yüzey minerallerinin kimyasal bileşimi araştırılır.Mars toprağı bazalt gibi volkanik kayaların ufalanmasıyla oluşmuştur ama şaşırtıcı miktarda silisyum ve demir içerir.Toprağın kırmızı rengini veren de demir oksit,yani pas şeklindeki demirdir.

Viking çalışmalarının 90 gün sürmesi planlanmıştı.Ancak her iki Viking’in de gerek yörünge araçları gerekse yüzey araçları çok daha uzun süre Dünyaya veri yollamaya devam eder.Viking’in yörünge aracı Mars yörüngesinde 4 yıldan fazla çalışırken yer aracı da 6 yıldan fazla görev yapar.Çalışamaz hale en erken gelen araç Viking 2’nin yörünge aracı olur.Görevini 2 sene sürdürebilmiştir.Yer aracı ise 3,5 seneden fazla çalışır.

Bu dört araçtan elde edilen veriler o güne kadar yapılan tüm Mars gözlem ve uçuşlarında elde edilenden kat kat fazladır.Viking’ler Mars’ı tam anlamıyla fetheder ve paha biçilmez ganimetleri olan bilgiyi Dünyaya gönderirler.Son derece başarılı olan bu projenin bilim adamlarını mutlu kılamadığı belki de tek bir deney grubu vardır:biyolojik deneyler.Her iki Viking de kendi bölgelerinde bildiğimiz yaşam biçimlerine ait izlere rastlayamaz.Ancak Viking’lerin Mars’ta bulamadıklarını bilim adamları Antarktika’da bulur.

· MARS’TA YAŞAM OLASILIĞI



Antarktika’da bulunan göktaşının hikayesi bundan 4,5 milyar yıl öncesine dayanıyor.Göktaşı,Dünyaya

düşmeden,yaklaşık 3,6 milyar yıl önce,şimdiki Mars’tan daha nemli ve ılıman bir ortamın bir parçasıydı.Günümüzden 16 mln. yıl önce,bir göktaşı ya da asteroit Mars’a çarptı ve bahsettiğimiz taşın gezegenden ayrılmasını sağladı.Milyonlarca yıl boyunca taş uzayda dolaştı ve bundan 13 000 yıl önce Dünya atmosferine girip Antarktika’ya bir göktaşı olarak düştü.

Japon bilim adamları,göktaşlarını ilk olarak 1969’da Antarktika’da keşfetmişler.Dünyaya düşen bu göktaşları “mavi buz” denilen bölgelerde birikmişler.Donmuş göktaşları suyla temas etmediklerinden ılıman bölgelerde bulunanlara göre çok daha az zarar görüyorlar.Hava kirliliği yada endüstriyel kirlenme olmadığından Dünyasal madde bulaşması neredeyse sıfıra yakın oluyor.Her örneğin incelenebilmesi için,öncelikle donmuş örneklerin laboratuara gelene kadar aynı çevresel koşullarda ve temiz kaplar içinde taşınmasıyla gerçekleşebiliyor.

Antarktika’dan 1969’dan beri 10 000 parça göktaşı toplandı.Hala donmuş olan bu örnekler NASA’nın Johnson Uzay Merkezi(Johnson Space Centre;JSC)’nde bulunuyor.Bazı örnekler ise Smithsonian Enstitüsü’ne yollandı.Fakat JSC’ deki bilim adamları,250 diğer bilim adamıyla birlikte 10 000’den fazla göktaşı inceledi.JSC’ deki Göktaşı İşlem

Laboratuarı (Meteoride Processing Laboratory)’nda örnekler oksidasyondan,yani paslanmadan korunmak için su,serbest oksijen ve azot gazı içeren kabinlerde tutuldular.Bu kabinler,göktaşını paslanmanın dışında ağır metaller,tuzlar ve organik bileşiklerden koruyordu.Ayrıca,bu göktaşları havayla temas ettirilmeden tartılıyor,yontuluyor ve fotoğraflanıyordu.

Mars kökenli taşın Dünyaya düşüşünün tarihlenmesi,taşın uzayda maruz kaldığı kozmik ışın etkileri üzerine yapılan laboratuar çalışmalarıyla sağlandı.Göktaşları bilimsel yönden önemli;çünkü onlar Güneş Sistemi’nin en eski dönemlerinde,hatta Güneş Sistemi’nden bile önce oluşmuş olabilir ve bize onun fiziksel ve kimyasal oluşumlarıyla ilgili bilgi sağlayabilir.Ve 7 Ağustos 1996’da NASA, bir brifingde tüm dünyayı ayağa kaldıracak şu açıklamayı yaptı:”Bir zamanlar Mars’ta yaşam olduğuna dair güçlü kanıtlar elde edildi…”.

· MARS’TA YAŞAMIN KANITLARI



Viking 1 ve Viking 2 uzay araçlarının incelemeleri sonucu Mars'ta bildiğimiz şekilde bir yaşamın var olmadığını anladık.Orada olsa olsa mikro-organik bir yaşam olabilirdi.Fakat ünlü yazar Isaac Asimov buna emin olamayız diyordu.Ona göre bildiğimiz tür bir yaşamın dışındaki yaşamlar hakkında çok az şey biliyorduk,bu nedenle de kesin sonuçlara varamazdık.

Asimov,1982'de yazdığı "Exploring the Earth and Cosmos" adlı kitabında biraz daha ihtiyatlıydı.Bilim adamlarının Mars toprağının üzerinde yaşam olmadığı halde,nasıl olup da yaşam varmış gibi reaksiyon gösterdiğini çözemediklerini söylüyor ve bilimin yaşamı ille de organik temellere dayandırmasının hatalı olabileceğini ima ediyordu.

JSC’deki NASA Araştırma Grubu “Mars’lıların” kökenini oluşturabilecek biyolojik etkinliklerde görev alan mineralleri,ilkel bakteri benzeri mikroskobik fosilleri ve organik molekülleri Dünya'ya düşen “Mars’lı” bir göktaşında buldular. Araştırma iki yıl sürdü ve bir çok bilim adamı görev aldı.

Mars’taki geçmiş yaşamı,bulunan tek bir kanıt ortaya koymuyor;aksine araştırmacılar bir çok bulgu ve kanıtı birleştirerek varsayımda bulunuyorlar.Bu bulgulardan biri,yaşamın temelini oluşturan karbon bileşikleri.İkincisi,Dünya'daki ilkel mikroorganizmaların ürettikleri mineral fazlaları.Bunlara ek olarak mikroskobik fosiller de varsayımı destekleyen 3. kanıt.

ALH84001 isimli taş,1984’te Antarktika’da Allan Tepesi’nde bulundu.Mars kökenli olduğu 1993 yılına kadar anlaşılamadı.Yapılan araştırmalar sonucu kimyasal yapısının,Viking’in tespit ettiği Mars kimyasal yapısıyla tamamen aynı olduğu anlaşıldı.

Patates büyüklüğünde,4,5 milyar yaşındaki göktaşının ortaya çıkışı,Mars’ın oluşma dönemine denk geliyor.

Eskiden,bugüne göre çok daha ılıman ve nemli olan Mars’ta su,yüzey altı kayalarında çatlaklar ve yeraltı su sistemleri oluşturuyordu.Su,atmosferdeki CO2’e doyduğunda çatlaklara karbonat mineralleri yerleşti.Araştırma grubu,karbonat oluşumuna bazı organizmaların da yardımcı olduğunu buldu.Bu durumun,Dünya’da mikroskobik organizma kalıntılarının kireç taşı içerisinde fosilleşmesine benzer bir biçimde gerçekleştiği belirlendi.

Stanford Üniversitesi’ndeki araştırma grubu,bu “küçük dünya”ların üzerinde fazla miktarda PAH (polisiklik aromatik hidrokarbon bileşikleri)’ı karbonatlara bitişik halde buldular.JSC’deki araştırmacılar,mineral bileşiklerinin mikroskobik organizmalar ve mikroskobik fosil formlarla birlikte olduklarını belirttiler.Şekil ve büyüklükleri göz önüne alındığında bunlar,Dünya’daki en küçük bakterilerin mikroskobik fosilleriyle benzerlik gösteriyor.PAH’lar Dünya'da tortul kayalarda, kömür ve petrol içindeki fosil moleküllerinde fazlasıyla bulunuyor.Bu tip örneklerde,milyonlarca olmasa da,binlerce PAH,homolog ve izometrik seri halinde bulunuyor;fakat ALH84001’deki formlar daha basit.

PAH’ların birincil kaynağı antropojenik yayılımlar.Bunlar yüksek oranda alkilasyonla,aromatik heterosiklik bileşikler ve özellikle dibenzotifenlerle(C12H8S) karakterize edilebilirler.Fakat karşılaştırıldığında ALH84001’deki PAH’ların alkilasyonu az,dibenzotifenin ise gözlenmediği ortaya çıkıyor.PAH’ların yanında Dünya'da anaerobik bakterilerin ürettiği Fe-sülfit ve magnetit bileşikleri bulundu.Bu bileşikler fosil benzeri şekillere ve karbonat küreciklerine yakın olarak duruyordu.PAH’ların zengin olduğu çatlak yüzeylerinde karbonat kürecikleri görüldü.İnce zerreli karbonatın oluşumu,Fe-sülfit ve magnetit fazlar,inorganik ya da biyojenik yöntemlerle açıklanabilir.Nötr pH ortamında demir çözeltilerinin kısmi oksidasyonuyla inorganik olarak çökelebilir.Magnetit ve pirotitin ard arda inorganik çökelmesi,yüksek pH’ta güçlü indirgeme koşullarına ihtiyaç duyar.Fakat, karbonat yüksek pH’ta kararlıdır ve karbonatın gözlenmiş çözeltisi asidik koşullara ihtiyaç duyar.Karbonatın çözünmesi ancak ve ancak Fe-sülfitin ve magnetitin varlığıyla gerçekleşebilir.Sonuçta ne kadar da uğraşılsa inorganik modelleme gerçekleşemiyor.Buna karşılık, Fe-sülfit ve magnetit fazlarının yardımcı fazlarıyla kısmi çözünmüş karbonat biyojenik yöntemle açıklanabilir.Araştırmada Fe-sülfitin ve magnetitin tek bakteri hücresi içinde beraber çökelmeleri de rapor edildi.Bunun yanında Fe-sülfitin ve magnetitin hücre dışı çökelmeleri de oksijensiz koşullar altında gerçekleşebilir.

Karbonat kürecikleri zengin demir halkalarıyla çevrilmişti.Bazı küreciklerin merkezinde,karbonat yüzeyi düzensiz,zerreli şekiller gösteriyor.Bunlara benzer formlar Güney İtalya’daki yeraltı sularında kalsit derişiminin yüksek olduğu yüzeylerde bulundu.Bu tip formlar,kalsit çökelmesine yardımcı olan nanobakterilerdir.

ALH84001 karbonatlarının yüzeyindeki bu formların kökeni henüz belli değil.Kayanın yüzeyinde tanımlanmış formlar inorganik yöntemlerle açıklanabilir;fakat bunlar katı biçimde belirlenmiş koşulların varlığını gerektirirler.Bu tanımlanmış formların,olası organik etkinliklerle oluştuğunu söylemek de mümkün;fakat böyle bir etkinlik günümüzde tamamen anlaşılmış değil.

Mars kaynaklı göktaşı ALH84001’in araştırılması sonucunda,şu kanıtlar erken Mars’ta yaşamın var olduğunu gösteriyor:

1-)Karbonat küreciklerinin oluşma yaşı volkanik kaya oluşma yaşından daha genç.

2-)Volkanik Mars taşındaki çatlaklara ve boşluklara sıvı dolduktan sonra,ikincil mineral oluşumu ve olası biyojenik etkinlik bölgesi oluşuyor.

3-)Normal ve taramalı elektron mikroskobuyla gözlenen karbonat kürecikleri ve formları Dünya' ya ait mikroorganizmaları,biyojenik karbonat şekilleri ya da mikro fosilleri andırıyor.

4-)Dünya' daki mikrobiyal sistemlerde önemli olduğu bilinen Fe-sülfit ve magnetit parçacıkları,redoks tepkimelerinin sonucu olabilirler.

5-)Karbonat kürecikleriyle zengin yüzeylerde PAH’lar bitişik olarak bulundu.

Bu gözlemlerin hiç biri geçmişte kendi içinde yaşamın var olduğuna dair sonuçlar içermiyor.Bu olgular tek tek göz önüne alındığında,alternatif açıklamaları olsa da,bir araya getirilerek düşünüldüğünde,araştırmacılar bunların eski Mars’taki ilkel yaşamın kanıtları olduğu sonucuna varıyorlar. Son yıllarında yazdığı "Frontiers" isimli kitabında Asimov,Mars'tan gelen meteorlarda bulunan organik madde kalıntısından söz ederken kuşkuluydu.Bu cisim kesin olarak Mars'tan gelmiş olsa bile üzerindeki yaşam kalıntıları bir başka gökcisminden,örneğin bir kuyrukluyıldızdan bulaşmış olamaz mı? diyordu.Hatta organik kalıntıların göktaşlarını inceleyen bilim adamlarından bulaşmış olabileceğini iddia ediyordu.Mars konusunda son sözleri,gizemin kolaylıkla çözülemeyeceği doğrultusundaydı.

· MARS ARAŞTIRMALARI YENİDEN BAŞLIYOR



Bütün bu gelişmelerden sonra Mars araştırmalarının yeniden başlatılması kaçınılmazdı.Bunu hedef alan İngiliz bilim adamları,Mars’ın gizlerini çözebilecek yeni araçlar üzerinde çalışmaya başladılar.Fakat Oxford Üniversitesi’nde atmosferik fizik dersleri veren Dr.Patrick Irwin,”Eğer görülebilecek bir şeyler varsa,o da Mars yüzeyinin 1,5 km kadar derininde olabilir ve böylece gelecek araştırmalarda kazı araçları kullanılması gerekecektir.Bizim araçlarımız Mars yüzeyinin altındaki organizmaları araştırma kapasitesine sahip değil.” diyerek İngiliz bilimcilerin Mars’a ait bakteri fosili bulma konusunda çekimser olduklarını belirtiyor.

Buna rağmen araştırmaların gelişmesi için önümüzdeki on yıl içinde Mars’a çeşitli uzay gemileri yollanacak. Bu çalışmaların takvimi de şöyle:

6 Kasım 1996:Mars Global Surveyor,suyun Mars’ın erken evrimindeki rolünü ve gezegenin ilk yaşamı destekleyip desteklemediğini araştırmak için 10 yıllık bir keşfe başladı.225 milyon dolara mal olan Surveyor,Eylül 1997’den itibaren gezegenin atmosferini araştıracak ve yüksek çözünürlükte görüntüler alacak.

16 Kasım 1996:Mars’96 adlı 65 tonluk Rus uzay aracı yaklaşık 370 milyon dolara mal oluyor.11 aylık yolculuğuna 16 Kasım 1996’da başladı.Uzay aracının maliyetinin 200 milyon dolarlık kısmı Avrupa’lılar tarafından karşılandı.Mars’ın yörüngesine girmeden önce Mars’96,sismik ve atmosferik ölçümler yapmak için 2 küçük yüzey istasyonunu Mars’a bırakacak.Gezegen yüzeyine iki roket atılacak.Bu roketler yerin 6 metre derinine saplanarak toprağı analiz edecek.

2 Aralık 1996: NASA,Mars üzerinde Pathfinder uzay aracının iniş yapması için düz bir alan seçti.190 milyon dolar tutarındaki uzay aracı önceden fırlatılmış olan Mars’96’yı ve Mars Global Surveyor’u sollayarak 4 Temmuz 1997’de Mars’a iniş yaptı.Orada 20 yıl kadar kalması düşünülüyor.İniş yapan araç Sojourner isimli altı tekerlekli gezici bir araç taşıyor.Bu araç Mars yüzeyinde dolaşacak;fotoğraf çekip kaya analizleri yapacak ve bunları Dünya'ya gönderecek.

Ağustos 1998: Japonların,Kırmızı Gezegeni araştırmak için yaptığı ilk araç olan,yine 190 milyon dolar maliyetli uzay aracı Planet B fırlatılacak.Araç,Mars’ın üst atmosferini ve Güneş rüzgarıyla etkileşimini araştıracak.

Aralık 1998:NASA’nın 200 milyon dolar tutarındaki Mars’98‘in ilk aşaması fırlatılacak.Yörüngedeki araç,gelişmiş fotoğraf makineleri kullanarak Mars’ın günlük hava haritalarını görüntüleyecek.Aynı zamanda,Basınçlı Kızılötesi Radyometre Modülatörü,Mars atmosferinin sıcaklık,su buharı ve toz içeriğini ölçecek.

3 Ocak 1999: Mars’98,Mars’ın kutuplarına giderek,bir robot kolu yardımıyla önce yüzeyi kazıp,örneklerin buz içeriğini ve donmuş CO2 miktarını ölçecek.

Temmuz 2005:Mars Surveyor 2005,toprak örneklerini Dünya'ya incelemek için geri getiren ilk araç olacak.Sonuçta Güneş Sistemi’nin bu kurak dördüncü gezegeninde yaşamın var olup olmadığının kesin kanıtını bu araçla Dünya’ya taşınıyor olacak.Bunun için sadece iki kilogramlık bir Mars örneği yeterli olacaktır.Bir NASA yetkilisinin belirttiği gibi,bu örnek bize Mars’ta bir zamanlar var olan göller,nehirler ve belki de Dünya'nınkine benzeyen atmosferdeki çevresel değişimlerle ilgili çok önemli bilgiler getirecek.Dünya'nın “Mars’lı mikroplar” tarafından istila edilmesi kaygısı nedeniyle örnekler,halen kuruluş aşamasında olan Uluslararası Uzay İstasyonu’nda belli bir süre karantina altına alındıktan sonra sterilize edilip,Dünya yüzeyine indirilecekler.

Bugün elde edilen veriler tam anlamıyla sonuç verici değil.Fakat göktaşı üzerinde çalışmış ve çeşitli araştırmalar yapmış olan bilim adamları,çok az da olsa,sonuca giden yolun kapısını aralamış durumdalar.Sonuçlar bize “sadece” Mars’ta bir zamanlar ilkel yaşam olduğuna dair ipuçları veriyor.Fakat araştırmalar hızla ilerliyor ve yeni veriler elde ediliyor.Yakın yıldızlara ait gezegenler keşfedildi.Uzayın derinliklerine ait şaşırtıcı bilgilere ulaşıldı.Ve “Şu anda yaşam sadece Dünya'ya mı ait ?” sorusuna yanıt bekleniyor.Bunun yanıtını “Mavi Gezegen” de yani Dünya'da yapılacak olan çalışmalar verecektir.

· MARS’TA İKİNCİ BÜYÜK ADIM:PATHFINDER

1996 yılında başlatılan projeler,1997’de meyvelerini vermeye başladılar.Uzaydaki ilk büyük adımını Ay’a ayak basarak gerçekleştiren insanoğlu ikinci dev adımını Dünya'nın en yakın komşusu Mars’ta attı.Kızıl gezegen yüzyıllardır insanların merakını tahrik ediyordu.Ve ABD’nin 2 Aralık 1996’da gönderdiği uzay aracı Pathfinder(yeni adıyla Carl Sagan) 4 Temmuz 1997’de TSİ 20:07’de Mars’a başarılı bir iniş yaptı.Bu tarih aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsızlığının 221.yıldönümü.Anlaşıldığı kadarıyla NASA bu tarihi özellikle seçti;Amerika hem uzaydaki liderliğini perçinlemiş olacak,hem de bayramını daha büyük bir coşkuyla kutlamış olacak.

NASA’nın 7 ay önce(4 Temmuz 1996’ya göre) fırlattığı uzay aracı,497 milyon kilometrelik zorlu bir yolculuktan sonra Mars atmosferine 14,2 derecelik bir açıyla ve 2896 km/saatlik hızla girdi.Araç,atmosfere giriş yaptıktan dört dakika sonra Mars toprağına indi.Ancak Pathfinder’in yönlendirildiği NASA’nın Kaliforniya eyaleti Pasadena kentindeki uzay üssündekiler bu inişin başarılı olup olmadığını Dünya ile Mars arasındaki mesafe yüzünden tam dört saat sonra öğrenebildi.Uçuş sorumlusu Rob Manning’in yaptığı “İniş başarılı” anonsundan sonra uzay üssünde sevinç çığlıkları yükseldi.NASA tarafından yapılan açıklamaya göre başarıyla noktalanan inişinde Pathfinder,bundan öncekilerin aksine ilk defa iniş yapacağı gökcisminin yörüngesinde dolanmadan ”kestirme” iniş yaptı.Sesten hızlı bir şekilde zemine doğru düşen araç,Mars’a düşüşünden iki dakika önce bu tür görevlerde ilk kez kullanılan “süpersonik paraşütü”nü açtı.Böylece yüksek süratini çok hızlı bir şekilde düşürmeye başladı.Bu şekilde hareket eden araç,inişinden sekiz saniye önce de kendisini sarmalayan ve ona yumuşak iniş olanağı sağlayan 4 adet koruyucu hava yastığını şişirdi(3’ü açılacak olan “kanatların”,biri de tabanın).Süpersonik paraşütün ipleri,onun aracın üstüne düşmesini engellemek için son anda kesildi.Etrafı tamamen yastıklarla çevrili olan Pathfinder yüzeye 97 km/s hızla sert bir şekilde çarptı.Mars’ın yüzeyine tıpkı bir topun düşüşü gibi önce zıplayarak sonra yuvarlanarak indi.Bu zıplamalar 12 metre yükseklik,90 metrelik atlayışlarla oldu.Pathfinder’in Mars yüzeyine inişi sırasında en az üç kere sektiği söyleniyor.İlk sekme yaklaşık 15 metrelik bir yükselmeye neden oldu.Ancak bu bile sorun yaratmadı.Eğer Pathfinder,yanlış bir şekilde Mars yüzeyine iniyor olsaydı,bunu düzeltecek bir takım sistemlere sahipti.Ancak başarılı bir inişten sonra,daha önce tasarlanan yere doğru bir şekilde kondu.Yani anten Dünya'ya doğru bir şekilde konuşlandı ve kesintisiz iletişim sağlandı.Pathfinder istenilen yere sadece 50 kilometrelik bir hata payıyla kondu.İnilen bölgedeki hava sıcaklığı –53 dereceydi ve bunun tahmin edilenden 20 derece daha sıcak olması şaşkınlık yarattı.

İnişin gerçekleşmesinin ardından Pathfinder,kendisini sarmalayan çelik-grafit aksamlı hava yastıklarından sıyrıldı ve bir çiçek gibi açıldı.Hava yastıkları zamanında sönerek aracın devrilmesini önledi.Ancak birisi tam olarak sönmeyerek,Pathfinder’ın içinden çıkacak olan Sojourner(Tanrı misafiri) isimli gezegen aracının iniş rampası altında kaldı.Bu yüzden,Mars’ın yüzeyinde akşam olmadan çıkarılması ve güneş panelleri açılması düşünülen Sojourner harekete geçemedi.Yer yüzünden yönlendiren araç bir gün boyunca iş yapamadı.Bu durum,NASA’daki bilim adamlarına birkaç manevra fazladan yapma zorunluluğu getirdi.Fakat bu sorun kısa sürede halledildi ve Sojourner rampadan inerek araştırmalarına başladı.

Bundan önce Pathfinder sahip olduğu kamerayla Mars yüzeyinin 3600’lik panoramik bir fotoğrafını çekti ve görüntüleri Dünya'ya gönderdi.Bu aslında kare kare çekilen fotoğraflardı,fakat birleştirildiklerinde bu panoramik fotoğraf meydana geldi.Bu fotoğraf üzerinde incelemeler yapan bilim adamları oradan Sojourner’in gideceği rotayı çizdiler. Sojourner’in da kameralara sahip olmasına rağmen onun yönlendirilmesi Pathfinder’ın yüksekten çektiği görüntülerden daha kolay oluyor,çünkü gideceği yol daha ayrıntılı görünebiliyor.Burada görülen iki tane tepeye de adı verildi.Bu resimlere dayanarak aracın gideceği ilk hedef belirlendi:Barnacle Bill adı verilen bir kaya.Bundan sonraki hedefleri de Yogi,Yassı kafa ve Casper isimli diğer taşlar.Sojourner onları,üzerinde bulunan Alfa Proton X-Işını Spektrometresi(APEX) ile inceleyecek.

Gönderilen panoramik fotoğrafın bazı yerleri siyah kareler ile kapatılmıştı.NASA bir açıklama yaparak,buna link hatlarından kaynaklanan kopuklukların sebep olduğunu söyledi.Fakat birkaç hafta sonra bir NASA yetkilisi,resmin hiç karelerle kaplanmamış halini İnternet’e sızdırdı.Ve büyük şok…Daha önce siyah karelerle kapalı olan yerlerde,doğal yollardan oluşması imkansız olan,yaklaşık 1 metre yüksekliğinde,kusursuz şekilli kubbeler yükseliyordu.Bu gerçekten çok büyük olaydı,çünkü böyle bir şeyin Mars’ta bulunması tarif edilemezdi.NASA’dan hiç bir açıklama gelmedi ve olay böylece kapandı.Fakat yine “uzaylılar”la ilgili tartışmalara yol açtı ve bu resim,onların varlığına inanan insanlar için çok büyük bir koz oldu.

Mars’tan gelen ilk fotoğraflar,çoğunlukla kayalarla kaplı olan gezegenin toprağının kırmızı olduğunu ve mavi kayalarla süslenen bu toprakların somon rengi bir atmosferle çevrelendiğini gösteriyor.Fotoğraflarda ayrıca çok sayıda küçük kraterle 300 metre yüksekliğinde bir tepenin varlığı da saptanıyor.Bu fotoğrafların,Viking’lerin çektiklerinden tek farkı,yüksek görüntü kalitesi ve çözünürlükteki üstünlük.Zaten Pathfinder projesinin amacı da fotoğraflar çekip onları Dünya'ya göndermek değil.Asıl amaç Mars hakkındaki bazı sorulara cevap bulmak,ki bunların içerisinde “Mars’ta hayat var mı ?” sorusu en ön planda bulunmaktadır.

Proje görevlilerinin açıklamasına göre Sojourner’in indiği bölge Mars’ın diğer bölgelerine göre daha engebeli.Aslında başlangıçta oldukça düz bir bölge seçilmişti.Fakat inişteki hafif hedef sapması araştırmacı aracın planlanılandan daha engebeli bir yere inmesine neden oldu.

Sojourner’in yolladığı fotoğrafları değerlendiren bilim adamları,”Kızıl gezegen”de şiddetli su akıntılarının ve sel sularının yol açtığı izler bulunduğunu belirtiyorlar.Mars operasyonunda görev alan coğrafya uzmanlarına göre,kızıl ve kahverengi tonların hakim olduğu gezegende eski zamanlarda çok büyük miktarda su bulunduğu yolunda izler var.Fotoğraflarda görülen “İkiz tepeler”in üzerindeki kayak pistini andıran beyaz oluşumlar ve oyuklar,geçmişteki su etkinliklerine işaret ediyor.Bir tepenin üstünde bulunan açık renkli dikey çizginin çığların yol açtığı bir oyuk,diğer tepede belirlenen yatay çizgiler de şiddetli su akıntılarının oluşturduğu setler olduğu sanılıyor.Ayrıca Pathfinder’in indiği Arris Vallis bölgesinde tespit edilen çok sayıda yuvarlak taşın da suyla sürüklenme sonucunda bu hale geldiği tahmin ediliyor.Bu taşların hepsinin aynı yöne bakıyor olması da başka bir kanıt.Yıllarca önce gezegende bulunan büyük miktardaki suyun buharlaşarak atmosfere karıştığı ya da halen Mars’ın soğuk yüzeyinin altında veya kutuplarda saklı olabileceği tahmin ediliyor.Proje bilim adamlarına göre Mars’ta,Dünya'da olandan daha fazla su olabilir.Ama bunu şu anda gerçekten bilmiyoruz.

· İNİŞ YERİ BİLGİLERİ

4 Temmuz 1997'de Pathfinder,uzun bir yolculuktan sonra Arres Valis'te bulunan düz ve taşlık bir bölgeye iniş yaptı.Burada taşların bol olması yapılacak incelemeler açısından önemliydi. Arres Valis'in bulunduğu koordinatlar:19,50 kuzey enlemi;32,80 batı boylamı.Bu sayılar Mars yüzeyinin haritasına göre tespit edilmiştir.Bu iniş yeri Viking ve Hubble Uzay Teleskobu'nun gönderdiği resim ve bilgiler kullanılarak seçildi.Aşağıda yazılı olan bilgiler,bu yerin seçiminde göz önünde bulundurulan kriterlerden bazılarını gösterir:

1. Düz bir zeminin varlığı

2. Bu bölgenin yüzeyinin Güneş'le olan açısı 5 derecedir.Bu,gezegende dolaşacak olan aracın güneş pillerinin maksimum verimle çalışması için gerekli.

3. Araç paraşütünün gezegen atmosferine girişten sonra en az süre ile hava sürtünmesine maruz kalması ve aracın en çabuk şekilde yere ulaşması,en önemli kriterlerden bir kaç tanesidir.

· PATHFİNDER ARACININ ÖZELLİKLERİ

Mars Pathfinder'in ana dizaynı şöyle:Gemi iskeleti,süpersonik paraşüt,katı yakıt roketleri,özel alaşımlı hava yastıkları,iniş ve konma sistemleri.İniş sistemi,aracın inişi sırasındaki durumunu kontrol eder,konma sistemi ise aracın yere konması sırasında devreye girer ve tehlikesiz bir biçimde konmayı sağlar.Ayrıca iniş sonrası kendi konumunu doğrultabilen tetrahedral şekilli iniş ünitesiyle ısıtma ünitesi içerir.Pathfinder'in içinde de gezegenin yüzeyinde serbest dolaşabilecek Sojourner isimli mikro araç var.Entegre Vaziyet ve Enformasyon İşleme Sistemi de uzay aracına bilgi ve komut gönderiyor.

Pathfinder,sahip olduğu R6000 bilgisayarı ile 20 milyon işlemi bir saniye içerisinde hesaplayabilir.Büyük hacimli hafızasında 128 milyon baytlık yer var.

Araç için gerekli olan elektrik enerjisi,üzerinde bulunan Galyum/Arsenid içerikli güneş pillerinden sağlanıyor.Ürettiği güç 250-460 watt arasındadır.Ayrıca araç üzerinde acil durumlar için 1080 watt'lık günlük enerji stoku da var.

Sojourner'in yapacağı yüzey operasyonları için,bant veri iletim hızı 1,2-12 kbps olan High Gain Antenna/X kullanılıyor. Komutlar ise 250 bayt/sn'lik bant veri iletim hızı ile yine High Gain Antenna/X tarafından gönderiliyor.

Fırlatma için uzay gemisi monopropelan hydrazin ve sekiz tane 4,4 newton'luk itici roket taşıyor.Aracın değişik zamanlardaki ağırlığı ise şöyle:

1. FIRLATILMA AĞIRLIĞI:840 kg.

2. MARS ATMOSFERİNE GİRİŞ AĞIRLIĞI:566 kg.

3. İNİŞ AĞIRLIĞI:325 kg.

Pathfinder

1. İmager for MESUR Pathfinder(IMP)

2. Atmospheric Structure İnstrument/Meteorology Package(ASI/MET)

3. Alpha Proton X-Ray Spectrometer(APXS)

gibi üç tane bilimsel amaçlı cihaz taşıyor.Bunlar Mars yüzeyinde yapılacak çeşitli bilimsel araştırmalarda kullanılacaklardır.İlk ikisi iniş aracında, APXS ise yüzey aracı Sojourner’in üzerinde bulunuyor.

· PATHFİNDER'IN BİLİMSEL CİHAZLARI

Bu cihazın ana görevi CCD kamerası aracıyla stereoskopik görüntü çekmektir.Bu renkli stereoskopik görüntüleme sistemi üç ana bölümden oluşuyor:Kamera başı,elektronik bağlantılı uzayabilen gemi direği ve iki tane soket elektronik kart.CCD kamerası,uzayabilen direğin tepesine yerleştirilmiştir.Bu direk açıldığında bir metrelik uzunluğa ulaşabiliyor.IMP ayrıca manyetik parçacıkların araştırılmasında da kullanılacak.Değişen alan gücüne sahip mıknatısları iniş aracına bağlı olan bir tablanın üzerine monte edilmiştir.Mars atmosferindeki manyetik parçacıklar bu mıknatıslar tarafından tablaya çekilip mineralojik olarak incelenecek.

Bu cihazın yapacağı araştırmalar arasında,Mars rüzgarının özelliklerinin incelenmesi de var.Üç tane küçük "rüzgar çorabı" ilgili şebekeye bağlıdır.Bunlar iniş aracından ayarlanır ve kontrol edilirler.



ATMOSPHERİC STRUCTURE İNSTRUMENT/METEOROLOGY PACKAGE

Bu cihaz,iniş sırasında yüzeye 100 km kala çalışmaya başlayacak ve atmosfer yoğunluğu,sıcaklık ve basınç ile ilgili bilgileri ölçüp biriktirecektir.Geminin konmasından sonra da bu görevlerine devam edecek.Isı ve basınç algılayıcıları iniş aracının değişik yerlerine yerleştirilmiştir.Geminin dikey yüksekliğine bağlı olarak bu algılayıcılardan gelen bilgilerin miktarı azalıp artabilir.Konduğu andan itibaren ASI/MET veri almaya devam edecek.Isı ve basınç değişimleri ile ilgili bilgileri günlük olarak kaydetmeye görev boyunca devam edecek.



ALPHA PROTON X-RAY SPECTROMETER(APXS)

Bu cihazın ana görevi Mars yüzeyinde incelenecek maddelerin kimyasal yapısını tespit etmektir.Bunun için hidrojenden daha büyük molekül yapılı maddeler incelenecektir.Hidrojen elementi araştırmanın dışındadır.APXS,yüzeyde dolaşacak olan aracın(Sojourner) içinde yerleştirilmiştir.Bunun sebebi orada ısının kontrol edilebilmesi ve aracın Mars yüzeyinde serbestçe dolaşabiliyor olmasıdır.Böylece değişik yerlere gidilerek farklı yapılar incelenebilecektir.

Algılayıcıların olduğu başlık uzayabilen bir mekanizmaya bağlıdır.Spektrometre iki kısımdan oluşur.Birincisi alfa parçacıkları kaynağı,diğeri ise geri yansıyan alfa parçacıkları ile bombardıman sonucu incelenen objeden yayılan protonları ve X-ışınlarını tespit eden bir detektör.İncelenecek olan materyal,enerjisi belirli olan alfa parçacıkları radyasyonuna maruz bırakılacak.Geri yansıyan parçacıkların,protonların ve X-ışınların enerji tayfları incelenerek kimyasal yapı hakkında bilgi sahibi olunabilecek.
  Alıntı