01 Temmuz 2023, 15:04
|
#4
|
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
|
Yanıt: Gezegenler Hakkında Bilgi; Genel ve Fiziksel Özellikleri, Tarihçesi
Jüpiter
Türkçede Erendiz olarak bilinen Jüpiter, Güneş Sistemi’nin en büyük gezegenidir. Dünyanın tam 318 katı büyüklüğünde olan Jüpiter bu özelliği sebebiyle küçük bir teleskopla bile seçilebilmektedir. Güneş etrafındaki turunu 11,86 yılda tamamlamaktadır. Jüpiter'in büyük kısmı hidrojen ve helyum gazlarıyla doludur. Makalemizde Jüpiter gezegeninin özelliklerine ve şimdiye kadar hakkında yapılmış araştırmalara yer verilmiştir.
Gezegen, uzayda bulunan gök cisimlerine verilen addır. Uzayda toplamda 9 adet gezegen bulunur. Bu gezegenlerden bir tanesi de Jüpiter’dir. Erendiz ya da Müşteri olarak da bilinir. Güneş sisteminin en büyük gezegeni olma özelliği ile dikkat çeken Jüpiter, Güneş’e uzaklık bakımından beşinci sıradadır. Bu büyük gezegen Güneş çevresinden turunu 11,86 yılda tamamlamaktadır. Çok büyük bir manyetik alana sahiptir.
Bu alan sayesinde 16 uydusu olduğu bilinmektedir. Dünyadan bakıldığında parlak bir disk biçiminde görünmektedir. Çok büyük olma özelliği sebebiyle, Eski Roma mitolojisindeki tanrıların tanrısı olan ve Eski Roma’nın en büyük tanrısı Jüpiter’in adı verilmiştir. Bu gezegenin çoğu kısmı hidrojen ve helyumdan meydana gelmektedir ve sınıflandırma açısından gaz devrelerinde yer alır. Atmosferindeki hava sistemleri sürekli hareket halindedir ve genellikle birkaç gün içerisinde yerini başka sistemlere bırakmaktadır.
Jüpiter Gezegeninin Özellikleri Nelerdir?
Güneş Sistemi’nin en büyük gezegenlerinden biri olan Jüpiter; Erendiz ve Müşteri gibi isimlerle de bilinir. Büyük oranda helyum ve hidrojen gazından oluşan Jüpiter’in genel özelliklerine şu şekilde kısaca değinelim;
Çap ve kütle bakımından sistemdeki en büyük gezegenlerdendir. Yoğunluk bakımından bir miktar düşüktür. Su ile karşılaştırıldığında; yoğunluğu suyun 1,33 katıdır.
Gezegenin akışkan bir yapısı vardır ve kendi çevresinde oldukça yüksek bir dönüş hızı vardır. Bu nedenle elips görünümü çok net değildir.
Jüpiter, Güneş’ten aldığı enerjinin 3 katı civarını dışarıya yayar. Jüpiter’in içerisinde buz ve kaya tabakalarından meydana gelen bir çekirdek vardır. Çekirdek içinde basınç oldukça yüksektir ve basıncın etkisiyle yoğunluk 20g/cm3’tür.
Güneş’ten uzaklığa göre beşinci sırada yer alır.
Jüpiter Gezegeninin Fiziksel Özellikleri Nelerdir?
Kalın ve oldukça karmaşık bir atmosfere sahip olan Jüpiter gezegeni, elipsoide bir şekle sahiptir. Güneş’ten aldığı enerjinin 2,3 katını dışarıya yaymaktadır. Şimdi dilerseniz Jüpiter’in fiziksel özellikleri hakkında bilmeniz gerekenleri sıralayalım;
Gezegenin en dış tabakasında 20.000 km kadar bir kalınlıkta moleküler hidrojen katmanı bulunur. Yüzeye yaklaştıkça basınç, yoğunluk ve ısıda düşüş görülür. Böylelikle hidrojen gaza dönüşür.
Gezegenin katmanları arasında keskin sınırlar bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu katmanlar arasında madde alışverişine izin verildiği düşünülmektedir.
Kütlesi dünyanın kütlesinin 318 katıdır. Çapı ise 143.000 km’dir.
Hacmi dünyanın hacminin 1323 katıdır.
Ekvatorda geniş, kutuplarda basık bir görünüme sahiptir.
Jüpiter Gezegeninin Tarihçesi
Eski zamanlardan günümüze gelene kadar Jüpiter ile ilgili birçok çeşitli araştırma yapılmış ve sayısız bilgi edinilmiştir. Astroloji bilimi bakımından büyük önem taşıyan bu gezegen; çeşitli dillerde haftanın 7 gününe ismini vermiş varlıklardandır. Jüpiter gezegeninin var oluş tarihine baktığımızda, oldukça ilginç bilgiler elde etmekteyiz.
Bu gezegen sadece parlak bir yıldız değildir. Üzerindeki değişik renklerdeki kuşaklarla dikkat çekicidir. Bu kuşakları ilk kez Galileo Galilei, 1610 yılında fark etmiştir. Aynı kişi ayrıca gezegenin en büyük dört uydusunu da keşfetmiştir. Dünya’dan başka bir gezegenin kendi etrafında dönen uydularının olduğunun ilk kanıtını bulmuştur. Bu kanıtı Kopernik’in Güneş merkezli teorisini desteklemek amacıyla kullanmıştır.
1664 yılında İngiliz bilim adamı Robert Hooke, Jüpiter üzerinde bulunan büyük kırmızı lekeyi ilk gözleyen kişi olmuştur.
Danimarkalı bilim adamı Ole Christensen Romer, bu gezegenin uydularının tutulma zamanlarındaki oynamaların, gezegenin yerden uzaklığı ile ilgisini ölçmüştür. Aynı zamanda ilk kez ışık hızını %25 yanılma payı ile hesap edebilmiştir. İlerleyen zamanlarda ölçüm araçlarının gelişmesi ile birlikte Romer’in keşfettiği yöntem ile 19. yüzyılların başında ışık hızının %1 gibi bir rakamdan daha az hata ile hesaplanabilmesi mümkün olmuştur.
1690 yılına gelindiğinde Cassini, gezegenin kendi etrafında dönüş süresinin; kutup kısımlarında ve ekvator kısımlarında farklı olduğunun tespitini yapan ilk kişi olmuştur.
1932 yılında, Alman bilim adamı Wildt, bazı gözlemlere dayanarak; gezegenin atmosferinde metan ve amonyak gibi maddelerin bulunduğunu tespit etmiştir. Bu duruma ancak oldukça yüksek miktarlardaki hidrojen varlığı ile açıklama getirilebileceğini söylemiştir. Aynı bilim adamı 1934 yılında bu gezegenin yoğunluk ve kütle verilerinden faydalanarak; Jüpiter’in iç formunun ve atmosferinin bileşimini hesap edebilmiştir. Bu bilgiler günümüzdeki bilgilerle oldukça yakın değerlerdir.
Hidrojen varlığının tespit edilmesi ancak 1960 yıllarında kızılötesi ölçüm tekniklerinin gelişme göstermesi ile mümkün olmuştur. Bu yöntemlerle varlığının ortaya çıkarılması oldukça güç olan helyum gazının tespiti ise ancak 1970 yıllarında; uzay sondaj cihazlarının hidrojen-helyum atomları arasında bulunan etkileşimleri ölçmeleri ile gerçekleşebilmiştir.
1955 yıllarında Burke ve Franklin isimli bilim insanları, Jüpiter’den yayılma gösteren yüksek orandaki radyo ışınını tamamen bir tesadüf ile tespit ettiler. Bu tarihi buluş ile Jüpiter’de bulunan oldukça güçlü magnetosferin keşfedilmesine ön ayak olmuştur. .
|
|
Alıntı
|