Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
|
Yanıt: Karahindiba Masumluğunda Çocuksu Kalbim
Bu ara aşırı düşüncelerdeyim günlük...
Her şeyi sorguluyorum, sorguluyorum ama elimden bir şey gelmiyor.
Üzülüyorum,
Kalbime derin bir hüzün yerleşiyor sonra.
Böyle uzaktan hayalet gibi, görünmeyen bir canlı gibi seyrediyorum her şeyi...
Kendime dahil uzaktan bakıyorum, insanlara, insanlığa...
Sonra insanların birbirini bu hale getirişine, araştırmadan işlerine geleni cımbızlayıp, onun dinin bir gereği diye birbirinin üzerinde hüküm sürmeye çalışmasını...
İslam insanları düşündüğü halde, insanların çıkarları doğrultusunda, birbirlerinde gördükleri kusuru araştırmadan İslam'a atmaları üzüyor beni.
Oysa her şeyi biz mahvettik,
Kirlettik,
İçimizdeki güzel duyguları, nefsi duygularımız yüzünden yok ettik...
İnsanlara üzülüyorum, içlerindeki bu öfkeye, kine, nefrete üzülüyorum.
Sonra içlerindeki hırsa, para için sevdiklerine zarar verecek hale gelmelerine, üzülüyorum.
İnsanlar içindeki boşluğun inançsızlık boşluğu olduğunu fark etseler,
Belki dünyada bu kadar psikolojisi bozuk insan kalmayacaktı...
Allah'tan yardım istemeye, dua etmeye aciziz...
Oysa ellerimizi açtığımızda nelerin değişebileceğini, kalplerimizin yeninden çiçeklenebileceğini görebilseydik keşke...
O boşluk öyle bitiriyor ki kalplerini, anne ve babalarını göremez hale geliyorlar.
Sonra bir bakmışlar 3 kuruşluk dünya menfaati yüzünden, kendi evladı ve anne babasının katili oluvermişler...
Unutuyoruz oysa, hepimizin bir gün öleceğini...
Ve bu dünyada kum tanesi kadar incittiğinle kum tanesi kadar iyiliğinin dokunduğu her şeyin,
karşımıza bir bir çıkacağını unutuyoruz.
İnsan, insan üzerindeki hakkını helal etmediği takdir de, cennet yüzü göremeyecek oysa...
Ama bizler Allah'a inandık diyip, en çok birbirimizin hakkını yiyoruz.
Oysa her şey bir bütün ve bütünün parçaları.
Kalbim çok yorgun günlük...
Taşımıyor artık beni...
İçimdeki yangın sönmüyor, insanlar için, insanlık için merhamet ve vicdan dilemekten, dua etmekten başka bir şey gelmiyor elimden.
Ve bu çaresizlik, her gün yüreğimi kemirip parçalıyor.
Bu yangın güvendiğim dağlara karlar yağdığından, değer verdiğim insanların Müslümanım diye geçinip hakkıma girdikleri günden beri sönmüyor...
İnsanlar ahirette karşılaşmamak için hakkını helal edip geçiyor...
Ben etmiyorum...
Bu dünyadan alacaklıyım hepsinden...
Verdiğim değeri kullanıp, canımı yakan herkesten alacaklıyım...
İnsanların İslam'a bakışı nasıl biliyor musunuz?
Hani anneler kız çocuklarının elini sıcak sudan, soğuk suya sokmayacak damat isterler ya, kızının kayınvalidesi iyi olsun, anne gibi olsun ona diye,
Ama tam tersi oğullarına alacakları gelinleri için, kızları için istediklerini istemezler...
Onun da bir annenin kızı olduğunu unuturlar.
Heh işte günümüzde İslam'a bakışımız da tam da böyle... Her ayeti kendi çıkarımıza yontup, kendi açımızdan bakıyoruz.
Sonra hatayı kendimizde değil İslam'da buluyoruz.
Asıl kusur;
İslam'ı yaşayışlarında kusur olan kişilere bakarak, İslam'a kusur bulan bizlerde...
İslam'a kendilerine göre anlam verip, hakka girenler, hakkına girdiklerinin hakkını ödeyebilecekler mi?
Hiç sanmıyorum...
Dünyayı sevgi kurtaracak diyoruz ya...
Sevgi öyle kendi kendine gelip kurtarmaz dünyayı...
Bir kere bunun bilincine bile varamıyoruz.
Herkes tutturmuş bir türkü dünyayı sevgi kurtaracak...
Kimse de demiyor ki, ben sevmeye başlarsam, yayılır bu sevgi...
İnsanların kalplerindeki sevgi kurtaracak dünyayı!
Bu yüzden sevgi beklemek yerine,
Önce kendimiz başlamalıyız sevmeye...
İşte herkes birbirini şefkatle sevdiği gün kurtuluruz biz...
O trende sanki çoktan geçmiş gibi...
Çaresizliğim de bundan değil mi zaten?
|