Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
|
Sohbet (Söyleşi) Örnekleri
Sohbet (Söyleşi) Örnekleri
Sevinç Arkasından - Nurullah Ataç
Canım insanoğlu! Büyüktedir gözü hep, elindekiyle yetinmez, çevresini boyuna genişletmek ister. Gözünün gördüğü, kulağının işittiği bir şey olsun da ne olduğunu anlamasın, bir türlü katlanamaz. Uğraşır, didinir, öğrenmek için bütün gücünü esirgemez, pek yorulup bitkin düşünce de gene “yenildim” demez, bir yalan uydurup ona inanır. İnsanoğlunun mutluluk arkasından koştuğunu sanırlar: oysa ki asıl ereği sevinç, şu feylezofların söylediği, “bilme”den doğan sevinçtir. Pascal: “Evren kişiyi ezse de, kişi evrenden uludur; ezildiğini, evrenin üstünlüğünü bilir, evren ise bilmez.” diyor. Kişilerin en ürkeğine, canını en sevenine bakın, en yılınç, en öldürücü doğruları öğrenmek dileğini onda bile bulursunuz.
Beş buçuk yıl süren bir savaştan daha yeni çıkıyoruz; ama insanoğlu bugünkü acı durumundan kurtulmak yolunu aramakla kalmıyor, türlü zorluklar içinde gene düşler kuruyor: aya gidecek, yıldızlarda bizim gibi kişiler var mı, yok mu anlayıp, varsa onlarla haberleşecekmiş… Yeryüzündeki bütün kişiler şimdi bunlarla uğraşıyor demiyorum; ama en bilginleri, en usluları (akıllıları) arasında kendilerini o işe bağlayanlar çıkıyor. Canım insanoğlu! Kırış günlerinde, açlık günlerinde bile düşlerin! unutmuyor, bilgisini arttırmaya, düşünce alanını büyütmeye çalışıyor.
Aya gideceğiz, yıldızlarda bizim gibi kişiler varsa onlarla tanışacağız, konuşacağız da ne olacak?.. Bunu sormak doğru değildir: insanoğlu bilginin neye yarayacağını düşünmeden bilmek ister. Aya gitmek, yıldızlardaki kişilerle tanışmak, başımıza büyük dertler de açabilir; olsun, bilgi uğrunda rahatımızı, mutluluğumuzu esirgeyecek miyiz? Böyle düşler arkasında -koşacağımıza, biz oturalım da şu toprağımızı bezemeye bakalım mı diyeceksiniz? Ah, ne iyi olur! Ama ne yapalım ki öyle demek, bir yorgunluk gösterir; yarın ise, yorgun kimselerin değil, rahatlarına kıyabilenlerindir.
Güler Yüz - Şevket Rado
Asık suratlı insanlardan hoşlanır mısınız desem tabii bana gülersiniz. Zaten ben de biraz gülmeniz için söze böyle başladım. Güler yüze ve gülmeye dair olan bu konuşmayı asık suratla dinlemenizi istemem tabii. Konuşurken söze başladığınız sırada karşınızdakinin kaşlarını çattığını, asık bir suratla sizi dinlediğini görürseniz konuşmak hevesiniz kırılır. Lafı kısa kesip bu tatsız sohbeti bir an önce bitirmeye bakarsınız. Bir de karşınızdakinin sizi güler yüzle dinlediğini, hatta araya biraz da tatlı söz karıştırarak sohbete renk verdiğini görecek olsanız konuştukça konuşacağınız gelir.
Zaten öyledir. Güler yüz her şeyden önce insana cesaret verir. Çünkü güler yüzlü insanlar her kusuru hoş gören, affeden insanlardır. Dünyada ilk adımlarını yeni atmaya başlamış bir çocuğa herkes güler yüzle bakar. Onun her kusuru yapabileceğini ve bütün kusurların affedilmeye layık olduğunu önceden kabul ettiğimiz için çocuk karşısında gülümser bir yüz takınırız. Olgun insanlar yalnız çocuklara değil, herkese affedici, kusura pek aldırmayıcı bir yüzle bakarlar. Bu dünya öyle çatık kaşla dolaşmaya, şunun bunun kalbini kırmaya değer bir dünya değildir. Onun için güler yüzlü insanlar arasında yaşayanların hayatı daha tatlı geçer. Bazı kimseler vardır, sanki Cenabı Hak onlara gülmeyi yasak etmiştir. Gülümsemeyi aklı başında adamın ciddiliğini bozan bir hâl sayarlar. Yüzgöz olmasınlar diye çocuklarına gülmezler; laubali demesinler diye komşularına gülmezler. Kaşları sanki kudretten çatılmıştır. Çalışırken çatık, konuşurken çatıklar. Hatta kendilerine ettikleri zulüm yetmiyormuş gibi gülenlere de kızarlar.
Hayatı böyle saymak çok yanlıştır. Unutmayalım ki biz insanların hayvanlardan bir farkımız konuşmaksa öteki farkımız da gülmektir. Hiç siz ömrünüzde gülen, kahkahalar savuran bir hayvan gördünüz mü? Zavallılar kim bilir ne kadar gülmek istiyorlardır! Hatta insan kardeşlerinin öyle bazı tuhaflıkları vardır ki onların karşısında herhâlde kahkahalarla gülmek için can atıyorlardır. Ama ne hikmetse yüzleri gülmeye elverişli bir şekilde yaratılmamıştır. Kendilerini ne kadar zorlasalar gülemezler. Hâlbuki insanlar, çok şükür, gülebiliyorlar. Bu imkânı niçin kullanmamalı?
|