13 Kasım 2023, 13:20
|
#1
|
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
|
İlk Türklerde Devlet Yönetimi
İlk Türklerde Devlet Yönetimi

İlk Türk devletlerinde hakimiyet kaynağı ilahi bir güç olan Gök Tengri olarak düşünülüyordu. Bu anlayışta Türklerin inandığı tek yaratıcı ve en kutsal varlık olarak görülen Gök Tengri yeryüzünü bizzat kendisi değil, yeryüzünde seçtiği ve görevlendirdiği hükümdar ile yönettiği düşünülüyordu. Hükümdar kağan hükmetme yetkisini kendisine Gök Tengri’nin verdiğini söylerdi ve halk kağanın doğaüstü güçleri ve yetenekleri olduğunu düşünürdü.
İlk Türk devletlerinde kağana verilen hükmetme yetkisine kut denirdi. Kağan hükmetme yetkisini Tengri’den aldığını söyleyerek ülke içinde meşruiyeti sağlardı ve dağınık boyları yönetimi altına alır ve devletin toprak zenginliğini arttırırdı. Orhun kitabelerinde kağanın yetkisi “Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasın batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar bütün milletleri kendime tabi kıldım ve hepsini düzene soktum.” şeklinde anlatılmıştır. Bu ifadede Gök Tengri tarafından kağana verilen yetkinin sadece Türkleri değil dünyadaki bütün insanları yönetme yetkisini olduğu gösterilirdi. Asya Hun Devleti hükümdarlarının sonsuz yücelik, genişlik, ululuk belirten “tanhu” veya “şanyu” unvanlarını kendilerine almaları buna kanıt olarak gösterilebilir. Fakat Türk Kağan’ı hiçbir zaman Mısır’daki gibi bir tanrı olarak görülmemiştir, yani ilk Türk devletlerinde “tanrı-kral” anlayışı yoktur. İlk Türk devletlerinde hükümdarlar han, ilteber, idikut, erkin gibi unvanlar da kullanmıştır.
www.forumadasi.com
İlk Türk devletlerinde kağanın halkını özgür bir şekilde ve barış içinde yaşatmak, orduyu idare ederek devletin sınırlarını genişletmek, kurultay vakitleri geldiğinde tüm Türk boylarını bir araya toplamak, ülkedeki adaleti sağlamak ve mahkemelere başkanlık etmek, töreleri uygulamak gibi görevlerdi vardır. Ayrıca devlet yönetiminde Kağan’ın karısı olan hatun ve hükümdarın çocukları olan tigin de söz sahibi olurdu.
İlk Türk devletlerinde hükümdar olabilmek için yani kut yetkisine sahip olabilmek için daha önceden kut yetkisi verilmiş bir soydan olmak gerekirdi. Kut yetkisi verilen aileler hiç değişmediği için kut yetkisine sahip aileler Hunlarda Tu-Ku, Kök Türklerde Aşina ve Uygurlarda Yağlakar ailesi olmuştur. Kut kan yoluyla geçtiği için bu ailelerdeki herkes kağan olabilirdi. Tanrının kimi kağan olarak seçtiği ise taht için verilen mücadele sonrası ortaya çıkardı. Kağan olacak kişiden aynı zamanda adil, yetenekli, ilim sahibi, asil, cesur olması da beklenirdi.
İslamiyet’in kabulünden sonra da kut anlayışı “Allah’ın nasibi” diye nitelendirilmiş ve kut anlayışında İslamiyet’ten sonra da ilahi bir anlam yüklenmiştir.
To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
“ Kimseyle hiçbir konuda yarış halinde değilim.
Kimseden akıllı, kimseden güzel, kimseden iyi olma gibi bir iddiam yok.
Kimse için 'EN' değilim, 'DAHA' değilim.
Bu devasa iddiasızlığın bana verdiği özgürlüğün hastasıyım. ”
To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
|
|
Alıntı
|