On dokuzuncu yüzyılın başlarında yolların bakımı bir grup yol magandası tarafından yapılırdı. Bu gruplar, yolların iyi bir şekilde korunmasından ziyade bu yollar üzerinden kazanacakları parayla ilgiliydiler.
Scot John Loudon McAdam (1756 - 1836), mühendisliği kendi kendine öğrenmiş olan biriydi ve paralı bir yol için vekil tayin edilmişti. McAdam'ın komşusu kemiklerinden rahatsızdı ve yüzeyi çukurlarla kaplı bir yolda araba kullanmak ona çok acı veriyordu. Ona yardımcı olmak isteyen McAdam, yol yapımına yönelik farklı yöntemler üzerinde çalışmaya başladı ve çalışmalarının sonucunda kendi adını alacak olan makadam yollarının yapımını sağladı.
Roma İmparatorluğu'ndan beri yollar, ağır taşlardan yapılmış bir alt zemin katmanının üzerine yerleştirilmiş daha hafif taşlardan ve onun üzerine dökülen çakıldan ibaretti. McAdam, bu yöntemi aldı ve 1820 yılında sıkıştırılmış ağır silindir kullanarak farklı kaya katmanlarını bir araya getirerek sıkıştırmayı denedi.
McAdam'ın inşa ettiği yollar, kırık çakıl taşlarından oluşturulmuş bir dizi katmandan ibaretti. Yolun orta kesimi daha yüksek iken, yolun her iki tarafında kanalizasyonlar bulunuyordu. Bu sayede yollar daha az bakım gerektirmekle kalmıyor, ayrıca daha da dayanıklı oluyorlardı.
McAdam'ın bu yöntemi, yol seyahatinin hızını önemli ölçüde arttırdı ancak makadam, motorlu arabaların icadı ile birlikte değişiklik göstermek zorunda kaldı. Hızlı hareket eden araçların altında oluşan vakum sebebiyle ortaya çıkan tozun azalması için, E Purnell Hooley, kırık taşları birbirine bağlamak için sıcak zift kullanmak zorunda kaldı ve 1901 yılında asfaltın patentini üzerine aldı.