Tekil mesaj gösterimi
Alt 04 Ocak 2024, 11:39   #16
Çevrimdışı
nesimsek - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: SiyahSancaktaR Ve HayaT

Alıntı:
SiyahSancaktaR kullanıcısının gönderdiği mesajdan alıntı Mesajı göster
Ağrıların başıma dem vurduğu bir sırada ayaklarım yolların sırtını kaşır oldu. Adres kâğıdım yok elimde. Her yol ayrımında kendime sağ tarafları seçtim sol yanımdaki sızıyla. Hep sağ tarafa yöneldim kesişen yolların oluşturduğu karmakarışık kavşaklardan. Nereye giderdi bu yolun sonu bilmiyorum.

İlerledikçe çevremdeki nüfus azalıyor. Sesler kayboluyor. Sadece susuşları duyuyorum. Yolların düz olmasının suretime yüklediği kıvrımlarla yol-alıyorum ve tek başınalığımı çarpıyor yüzüme rüzgârın getirdiği esinti.

Az ilerde bir minare yükseliyor. Camiye doğru koşuyorum bir yudum su dilenmek için. Dudaklarım kuruyup yapıştı kalbime. Ayaklarım nereye götürürse bedenimi oraya yöneliyorum; biçare. Düşüncelerimi erteledim bir süreliğine. Kelepçe vurdum her birine.

Yavaş yavaş avluya doğru götürdü beni adımlarım. Merdivenlerden çıkarak ulaştım secde-gahlara. Ve işte cami halılarının motiflerine düştü yüzüm. Topladım yerden ilmik ilmik tekrar yerleştirdim çehreme yüzümü. Alnımdaki çizgilerde belirmeye başladı hüzün.

Sonra usulca; rahatlatan bir meltem okşadı cami avlusunun kapısının kapanmasıyla beraber yüreğimi. Ebruli bir ümit bırakıldı aniden. Yöneldim sevgiliye; kıbleye döndüm tüm bedenimle. Büyük bir yorgunlukla kaldırdım kollarımı omuz hizasına doğru tekbirle…

Ve Allahuekber dedim sessizce…

Gam yükünü taşıyan belimin ağrılarıyla rükûna vardım. Bir kez daha anladım dertlere hüzün-baz bir hamal olmanın ağırlığını. En güzel eğilişlerin senin önünde olduğunu. Doğruldum usulca bir hareketle. Bir hasreti erirken gördüm gözlerimde. Secdene vardım; alnımı dayadım, ve bıraktım kendimi; öylesine, tek nefeste, aheste aheste…

Tüm sancı ve ağrılarım diner oldu ya da ben hissetmez oldum onları. Hafif bir tebessüm üç beş damla hüzün ve paha biçilemez bir huzurla;

Sübhâne Rabbiyel A'lâ!

Yollar boşaldı yolcular buldu vaha, yolcular gitmesede yollar gider Allah'a...''

Yollar uzak yakın hep "O" na gider...
Garip bir ruh halimde gönlümden dökülenler...
Buyurun;



Garip

Gariplikler dolar ömür testime
İçtiğim her günün tasları garip
Bir garip gariplik çöker üstüme
Sabrımı deneyen taşları garip…

Bilinmeyen bir dost çağırır beni
Bilinmeyen yere götürür beni
Bilinmeyen hale düşürür beni
Gözümün akmayan yaşları garip…

Bir yola düşerim, neredir bilmem
Gider ha giderim yorulup yılmam
Vardığım bir yerde oturup kalmam
El gibi ötmeyen kuşları garip…

Durduğum o zaman; birkaç rekâtlık
Çağıran mevtaya olsun rahatlık
Er kişiye niyet ömür salâtlık
Kabir’e girmeyen eşleri garip…

El vururum değer tabuta elim
Gidene duada bağlanır dilim
Gözlerin kapanır son yazar filim
Uykumda gördüğüm düşleri garip…

06.08.2011
Necati ŞİMŞEK
Ankara

Hikayesi:

Cuma namazına epeyce bir vakit varken, iş yerinden çıktık sevgili ve şu anda rahmetli olan Ergün MURAT ağabeyimle...
Aracımız nereye götürürse vakit içinde, oraya kadar gidelim cumayı orada kılalım diyerek...
Ankara İvedikteki iş yerimizden çıktığımız yol, Kızılcahamam Merkez Camiinde son buldu.
Namazdan sonra hiç tanımadığımız birinin cenaze namazını kıldık...
Sonra iş yerine dönerken konuştuklarımız işte böyle satırlara döküldü...
Belki tanımadığımızı zannettiğimiz o 'er' kişi helallik için çağırdı bizleri...
Belki Ergün Ağabeyi çağırdı, beni şoför olarak kullandırttı...
Bilemiyoruz...
Hikmetinden sual olunur mu?
Mevla rahmet eylesin, tanımadığımız o 'er' kişiye ve bütün Ümmed-i Muhammedin rahmet bekleyenlerine...

Konu nesimsek tarafından (04 Ocak 2024 Saat 11:41 ) değiştirilmiştir.
  Alıntı