Tekil mesaj gösterimi
Alt 06 Mayıs 2024, 09:41   #1
Çevrimdışı
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Ataç 29 Nisan Dünya Dans Günü ve Dans ile ilgili Genel Bilgiler

29 Nisan Dünya Dans Günü ve Dans ile ilgili Genel Bilgiler

DANS KOLLARI VE BACAKLARI OLAN BİR ŞİİRDİR
Bir bedenimizin olduğunun farkına vardığımız zaman kadar eski olsa gerek dansın ortaya çıkışı. Ritüeller, törenler, kutlamalar, şölenlerle insanın inançlarının ifade edilişi ya da dışavurumu anlamında doğal olarak yaşamın bir parçası olmuş dans. Sonrasında ise doğal yaşamdan koparak, saraylar da dâhil olmak üzere, farklı mekânlara taşınmış. Var olan düzeni övmek, kralı desteklemek ya da evlilik gibi özel günler için bizzat tasarlanan danslar gibi, dışsal amaçlara hizmet edecek şekilde araç olarak da kullanılmış.
forumlar, genel forum sitesi forumadasi.com
Zaman içerisinde farklı dans türlerinin ortaya çıkmasıyla dansın geçirdiği evrim bir yana, aslında esas kat edilen yol, artık her hareketin dans olabileceğini fark edebilmemiz anlamında zihinsel olmuştur. Bugün artık, yürümeyi, koşmayı, oturup kalkmayı hatta kıpırdamadan durmayı bile dans kabul edebiliyorsak ve oysa beden aynı bedense, farklılığı gündelik hayatın bu hareketlerini bile artık “dans” kabul edecek kadar değişen düşüncelerimizde aramak gerekir. Ne de olsa insan bir canlı türü olarak zaten hareket edebilme özelliğine sahiptir. O halde hareketi sanata dönüştüren nedir?

Evdesiniz. Mutfakta. Yemek pişiriyor, ortalığı topluyorsunuz. Bir ocağa doğru, bir fırına doğru gidiyor, tezgâhın üstündeki bardak ve tabakları bulaşık makinesine yerleştiriyorsunuz. Kalan birkaç parçayı elde yıkıyor, tenceredeki yemeği karıştırıp, buzdolabından gerekenleri alıyorsunuz. Mutfağınızda sürekli hareket halindesiniz. Dans mı ediyorsunuz? Hayır. Belki de evet. Neden olmasın? Yine de şüphe oluşuyor. Bir fark olsun istiyoruz. Fark arıyoruz. Aramalı mıyız? Kıyaslayabileceğimiz örnekler bulmalıyız.

Aynı hareketleri, eşya olmadan bu hareketlere öykünerek yaptığınızda ve bir de sahneye taşıyıp izleyiciyle buluşturduğunuzda “dans” olabiliyor. Hareketleri defalarca tekrarlayıp kendi bedeninize uyarlayarak, sonra da bozarak ve geliştirerek öykünmelerin son derece uzağına düştüğünüzde ise, geriye yalnız tanınması artık olanaksız hale gelen başlangıç hareketlerinin dönüştürülmüş biçimleri kalıyor. Tüm dans hareketlerini gündelik yaşamdaki temel hareketlere indirgeyebilmek, hareketleri çözümleyebilmek olanaklı mıdır? Eş deyişle, her dans hareketini ne kadar karmaşık olursa olsun basit, temel hareketlere indirgemek olanaklı mıdır? Dansta notasyonlar biraz da böyle oluşmuşlardır. Bu notasyonlar arasında en yaygın olanlarından biri “Labanotasyon” ya da “Laban hareket analizi” adıyla bilinen ve dansçı-kuramcı Rudolf Laban’a (1879-1958) ait olan dans notasyonudur. Laban, mekanikleşmeye karşı doğaya yakınlaşmış, dansın ve dansçının gündelik yaşamın sıradan hareketlerinden beslenebileceğinden yola çıkarak insan bedeninin duruş ve hareketlerini grafiksel olarak ifade etmeye çalışmıştır. Sorduğumuz bu sorular sanatın ne olduğu sorusunu yanıtlamanın da peşine düşmeyi gerektirir. Uzun sürecek ve belki de bitmeyecek bir tartışma. Yine de şunu söyleyelim: Her hareket dans olabilir ama sanat olabilmesi, düşünce ile hareketin iç içe geçmişliğinde aranmalıdır.

Elbette istisnasız herkes dans edebilir. Ayağa kalkıp azıcık kıpırdanmaya, hareket etmeye, bedenini serbestçe salınmaya bırakan herkes dansın içeriden dışarıya adeta fışkıran coşkusunu hissedebilir. Dansa zaman içerisinde giren her türlü teknik bir yana, dans en ilkel formunu, o en basit coşkuyu kendinde taşır. Bu coşkunun kendisi türlü duygu ve düşünce barındıran insan deneyimiyle birleşerek bedende cisimleşir ve yaşanması ya da izlenmesi insanı kendinden geçiren özel bir estetik deneyime dönüşür. Charles Baudelaire’in deyişiyle,“dans, kolları ve bacakları olan şiirdir.” Dansçı, kendi biricikliğinden yola çıkarak bedeninde evrenseli yakalayan cisimleşmeye izin verir.


  Alıntı