Yanıt: 29 Nisan Dünya Dans Günü ve Dans ile ilgili Genel Bilgiler
DÜŞÜNEN BEDEN İLE HAREKET EDEN RUH
Dans, yaşamı ya da dünyayı bir yeniden görme biçimidir. Ruh ve bedenin mükemmel uyumunun tezahürüdür. Bu uyum sürekliliğini, hareketlerin var oldukları anda yok olup gitmelerinden alır ve kendini, “dansta-olma-hali” diye kavramsallaştırdığım bir bilinç haliyle gösterir. Dansta-olma-hali’ni, “düşünmenin yeri kabul ettiğimiz ruh/zihin ile hareket etmenin yeri ya da aracı kabul ettiğimiz bedenin birbirlerinin özelliklerini de sergileyebildikleri bir bilinç hali” olarak tanımlıyorum. Düşünen beden ile hareket eden ruh ve her ikisinin birlikteliğini kast ediyorum. Belki de gündelik sıradan hareketlerin bir sanat formu olarak dansa dönüşmesini sağlayan böyle bir bilinç halidir. Gündelik hareketlerde bedenimiz “bildiği” hareketleri otomatikleşmiş bir biçimde yapar ve dolayısıyla kendinde ortaya çıkan farklı olanakları deneyimlemek gibi bir dürtüsü yoktur. Dansta-olma-hali içerisine girdiğinde ise beden, uzamsallığı ve hareket edebilme özelliğinin yanı sıra düşünebilme özelliğini de sergilemeye başlar. Bu hareketleri bir forma dönüştüren tam da budur.
forumlar, genel forum sitesi forumadasi.com
Alain Badiou, Stéphane Mallarmé’nin dans ile düşünce arasında kurduğu ilişkide ortaya çıkan ilkelerden birini “mutlak bakış” olarak ifade etmiştir. Dans, “Mutlak olarak gelip geçici bir sanat olduğu için –zira meydana gelmesiyle ortadan kaybolması bir olur—en güçlü ebedilik yükünü elinde tutar… Ebedilik, tam da ortadan kayboluşu koruyan şeydir.” Dolayısıyla bir dans izleyicisi de “Olmanın ortadan kaybolmayla ilişkisini kavramalıdır.” Ortadan kaybolmayan eskitilerek korunabilir. Ortadan kaybolanı korumanın yolu ise onu “Ebedi olarak saklamaktır.” Bu ilişkiyi kavrayan bir izleyici bunu “baş dönmesi” olarak yaşayacaktır çünkü “Dansta sonsuzluk görünür bedenin sonluluğu içinde gizli olarak tezahür eder.” Dansın var olup yok olan bir form olarak nasıl saklanacağını izleyicisinin yükümlülüğüne veren son derece özel bir form. Oysa Mallarmé’nin dediklerini tamamlayarak şöyle diyecektir Badiou: “Dans bir sanat değildir, çünkü bedene kaydedilmiş sanatın olanaklılığının göstergesidir.” Bu da dansa diğer sanat formları arasında ayrıcalıklı bir yer vermeye yeter. Hem bedende gerçekleşen hem de mutlak olarak gelip geçici olan bir başka sanat formu yoktur.
Bedenin düşünüp ruhun hareket ettiği dansta-olma-hali, ruh ve bedenin birlikteliğini ifade eder. Bu birlikteliğin yaşanmasındaki temel unsur ise özgürlüktür. Bedenin düşünebilmesini sağlayabilmek için bedeni, ruhun hareket edebilmesini sağlayabilmek için de ruhu özgür bırakmak gerekir. Beden, hareket edebilmesinin zeminini oluşturan mekân ile kurduğu ilişki içerisinde biçim değiştirebilme olanaklarını ve çıplaklığını keşfederek düşünür. Bu olanakları keşfettikçe özgürlüğü de artar. Bedenin özgürlüğü yaşayabilmesi için doğal duruşa sahip olması gerekir. Bu bağlamda örneğin, “bale” dediğimiz dans türü yerçekimine direnen poz ve jestlerle bedenin özgürlüğünü kısıtlar. Yani bedenin farklı biçimlerde düşünebilmesini engeller.
To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
“ Kimseyle hiçbir konuda yarış halinde değilim.
Kimseden akıllı, kimseden güzel, kimseden iyi olma gibi bir iddiam yok.
Kimse için 'EN' değilim, 'DAHA' değilim.
Bu devasa iddiasızlığın bana verdiği özgürlüğün hastasıyım. ”
To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
|