Nereden çıktı bu plastik çiçekler?
Neden plastik bu çiçekler?
Bulabildiği her toprak parçasında filiz veren tomurcuklara inat, her bahar yeniden yeniden renklenen yaşama inat, toprak mı bitti, yoksa yağmurlar mı?
Ahh özensizlik, umursamazlık, sıradanlık…
Her yanımızı saran bir boş vermişlik duygusu,
Beğenilme güdümüzü tatmin için plastik cerrahi,
Örselenen ruhlarımıza plastik sanatlar,
Yapay ilişkilerin fırça darbeleriyle sürdürülen plastik yaşamlar.
Neden çıktı bu plastik çiçekler?
Neden plastik bu çiçekler?
Özen göstermeye gerek bırakmayan bir güzellik bir birliktelik arayışı mı?
Tıpkı evlilikler gibi…
Savruk hayatların, tutunamamanın, kök salamamanın ve zamansızlığın, her daim zamansızlığın dışa vurumu mu?
Etiketleri yırtılmış, eğilip bükülmüş ama içinde taşıdığı cana inat ayakta duran konserve kutuları süslemiyor artık pencere pervazlarını.
Nereye gitti hercai menekşeleriyle övünen, tomurcuk veren sardunyalarıyla konuşan komşular?
Gül ve hanımeli kokularının birbirine karıştığı dingin balkonlar?
Ne zaman vazgeçti ortancalar teneke kutuları mesken tutmaktan?
O uzak kentlerdeki karmaşada her şeye karşı yeniden tomurcuklanan yaşam sevinçlerine yer kalmadı mı?
Gökdelenlerin gölgesinde başını kaldıramıyor mu kır çiçekleri?
O kentlerin koşuşturmasında vaz mı geçildi nergisin kokusundan?
Basit yaşamak zorlaştı, insanlar kente teslim oldu.
Preslenmiş insan yığınları, PVC pencereler, kauçuk pabuçlar, plastik uzaktan kumandalar, naylon ilişkiler, çabalamadan güzellikleri ellerinde tutmak isteyen plastik yaşamlar…
ve sulanması, özen gösterilmesi gerekmeyen, odalara yayılmış,
sahibinin hevesinin geçmesini bekleyen plastik çiçekler.
Nereden çıktı bu plastik çiçekler?
Neden plastik bu çiçekler?
Her şeye duygulanan ben, duygusallaşacak bir şey buldum yine.
Yıldız Kenter ahh ne güzel söylemiş, içime işledi
Oturur eski zamanın güzelliklerini düşünür dururum şimdi.