Tekil mesaj gösterimi
Alt 29 Eylül 2024, 19:10   #167
Çevrimdışı
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: Karahindiba Masumluğunda Çocuksu Kalbim

Bu aralar hiç keyfim yok günlük.
Son günlerde çok yoruldum...
Bedenen,
Aklen,
Ruhen...
Dermanım kalmadı...
Bir bu eksikti dediğim her sorun beni buluyor.
Ama ben yine de her şeye rağmen,
Tüm yorgunluğuma,
Dermansızlıklarıma,
Duygusallığıma rağmen...
Son bir nefes hep kalktım ayağa...
Bazen ayaklarım ileri gitmekte zorlandı,
İnatla sürüdüm onları.

İstanbul'a çok gitmek istiyorum günlük,
Yalnız başıma gezmek, ara sokaklarda kaybolmak,
Vapura binip nefes almak,
Kuşlara simit atmak,
Eminönü'nde balık ekmek yemek...
Kapalı çarşıyı gezmek,
Mehmet Efendi'nin dükkanından taze çekilmiş kahve almak,
Gülhane'de çay içmek,
Beyazıt'ta sahaflara uğramak...
Kız kulesini görmeyeli de çok oldu.
Bir kitabım vardı, galata kulesi ile kız kulesinin hikayesini anlatıyordu, hala daha okumadığım bir kitap...
Ve tabi bir hayalim vardı, seneler, çok seneler öncesine ait; 5,6,7 yıl belki. Tam hatırlamıyorum.
Galata kulesini gezip fotoğraf çekmek,
Galata'ya karşı o kitabı okumak, kahvemi yudumlamak,
Kafamda o kitabı ve Kız kulesi ile Galata Kulesinin aşkını tahayyül etmekti.
Sonra kendi şiirlerimi yazmak, İstanbul'a karşı...
Belki bir roman, belki bir şiir kitabı neden olmasındı?

Hayat hiç hayal etmediğim şekilde yönlendirdi beni...
Artık bir önemi kalmadı İstanbul'un...
Hatırlamak istemediğim anıların...
Sadece İstanbul'un tarihini solumak, deniz havası almak belki,
Yalnız bunun için hâlâ sevebilirim İstanbul'u, İstanbul sokaklarını...
Ama şu aralar öyle dermanım yok ki, ayaklarım gitmiyor.
Belki de cesaretim yok,
Belki de orada kimsem kalmadığından o gücü bulamıyorum kendimde.
Bir de kendi başıma edindiğim hatıralarım var, kim bilir belki yenilerini eklerim bir ara...

İstanbul'a gidemedim ama alışveriş merkezine gittim bugün.
Ne alaka di mi?
Aslında niyetimde sonbahar fotoğrafları çekmek vardı, sonra baktım daha yaprak dökümü için erken...
Yürüyemedim oraya kadar, aslında yürürdüm de, dermanım yoktu, nefes alamıyordum. Avm den çok çok aşağıda meşhur bir park var, aslında orada biraz dinlenirim diyordum ama zaten dinlenmeden yorulacaktım.
Zor çıkmıştım zaten evden.
Bende AVM'ye gittim işte. Aradıklarımı bulamadım tabi.
Makarnayı çok sevdiğim için yarım saatlik uzak yoldan bir sürü makarna aldım geldim.
Yoruldum ama olsun.
Tabi ki bir de çok tatlış fincanlar aldım kendime.
Ve o fincanlar mutluluğum oldu benim.
İçimin bir yanı sonbahar, bir yanı böyle işte bazen...
Kendi kendine mutlu olmaya, güçlü olmaya çalışmak;
Bazen zor, bazen de iyi geliyor.
Gerçi çok iyi hissetmiyorum, çünkü cuma günü diş operasyonu esnasında vurulan morfinler fena dokundu. Nefes almakta güçlük çekiyorum biraz. Gerçi ben morfin diyorum ama eskiden morfin diyorlardı dişçinin, dişe yaptığı uyuşturucu iğneye. Ne iğne acıttı canımı, ne de diğer yapılan işlemler, sadece doktorun kanaması durmuyor dediğinde korktum az biraz, panikledim içten içe ama... Asıl canımın acısı başka benim! Neyse...
O değil de diş etimi acayip dikmişler. Bakmamıştım şimdiye kadar ama fena yarmışlar orayı.
Gece uykuda kanaması daha fazla oluyor, boğazıma doluyor sanırım, öksürerek uyandırıyor.
İyileşir mi ki? Hiç bilmiyorum.
Yarın işe gitmek de istemiyorum ama tıpış tıpış gidicem.
Kaçarı yok.

Neyse böyle işte günlük... Bugünlük benden bu kadar olsun.
Yazdım, çizdim, gidiyorum