Aşk nedir?

Aşk Nedir?
[Foruma üye olmadığınız sürece forum içeriğindeki bağlantıları görüntüleyemezsiniz. Foruma üye olmak için TIKLAYIN!]



Dilimize Arapçadan geçmiş olan aşk kelimesi ''aşaka'' sözcüğünden türetilmiştir. Aşaka ise Arapçada sarmaşık anlamına gelir.

Aşk çeşitli coğrafyalarda ve kültürlerde farklı şekilde tanımlanmıştır. Örneğin tasavvuf edebiyatında aşk, ilahi ve mecazi aşk olarak ikiye ayrılır. Başta Fuzuli olmak üzere birçok divan şairine göre kainatın yaratılma sebebi aşktır.

İlim kesbiyle paye-i rifay
Bir hayal-i muhal imiş ancak
Aşk imiş her ne var alemde
İlim bir kıyl-ü kal imiş ancak

Fuzuli'ye ait bu dörtlükte, aşk, kainatın özü olarak nitelendirilir. Genel kanıya göre ise aşk, bir kişinin bir insana duyduğu aşırı sevgi ve bağlılık demektir. Aşkın diğer çeşitleri ise şu şekilde sıralanabilir:

Platonik aşk: Kişinin aşık olduğunu karşı tarafa söyleyemediği aşk.
Karşılıksız aşk: Kişinin duygularına karşılık bulamadığı aşk.

Aşk biz insanların en büyük mutluluk ve mutsuzluk kaynağı.
Mutlu bir aşk yaşayan fırtınalı bir havada bile tadını cıkarabilirken,
mutsuz bir aşk yaşayan,güneşli güzel bir günde bile gölgeye kacar.

Aşık iken bir şarkının melodisini dinlersin,ayrıyken sözlerini dinlersin.
İnsanın iki kişilikli olduğunun ispatıdır.Aşk..

Körün gözü açıldığında kırdığı ilk şey bastonudur..!

birini neden sevdiğini bilmiyorsan onun adı aşktır.

dervişe "aşk nedir?" diye sormuşlar. "aşk bağışlamaktır" demiş.
asıl ihtiyacımız olan "çünkü"lü sevgiler değil ki.
"seni seviyorum, çünkü..."
herkes böyle sever zaten. bizim muhtaç olduğumuz asıl "rağmen"li aşklar. aşkın gücü "rağmen"li cümlelerde saklıdır.
zor olanı budur.
herkes, herkese "... rağmen seni seviyorum" diyemez.
hani özdemir asaf demiş ya:
"herkes fazlasıyla sevmiş, ben eksikleriyle de sevdim."
bazen eksikleriyle de sevebilmektir aşk.
aşk nedir biliyor musunuz aslında?
"sizin ondaki yansımanızdır. sizsiniz!"
aşk:
bazen onun tuz yumağına dönmüş ilk yaptığı yemeği, sırf o kırılmasın diye iştahla yemektir.
bazen onunla biraz daha sarılıp uyuyabilmek için işe geç kalmayı yeğlemek, patronuna olmadık bahaneler üretmektir.
bazen el değmemiş bedenini tereddütsüz ona sunmaktır.
bazen onun istediği gibi giyinmektir.
aşk bazen ölçüsüzlüktür.
ve bazen nefret etmektir.
bazen de iki kişilik senaryo, tek kişilik ölümdür.
öyle ya da böyle nihayetinde:
“aşk senin ondaki yansımandan başka bir şey değildir."
şems'in dediği gibi:
"tek fark sensin."

Fenerbahçedir...

mazoşistliğin başlangıcıdır

Sadi Şirazi: "Aşk'a uçarsan kanatların yanar..."
Mevlana: "Aşk'a uçmazsan kanat neye yarar..?"
Yunus Emre: "Aşk'a varınca kanadı kim arar..?"



diye ekleyeyim bende...

aşk biraz hesapsız kitapsız gelir, hiç akılda yokken kalbin kapısında beliriverir. aşk geldiğinde onu misafir edecek yer de bulamazsın, çünkü hazırlıksızsındır. gülüşüne sığdıramazsın, içine sığdıramazsın, zamana sığdıramazsın, elde avuçta tutamazsın, dolar dolar da taşamazsın... kendi kendini yakar, geride güzel kokular bırakırsın. sonra bir gün aşk biter, aşkın güzel kokusu gider, kavrulmuş bir yürekle kalakalırsın. daha sonra da elinde kalanlarla yaşamaya çalışırsın, ne kadar yaşarsan işte...

aşkın sınırı, kanunu, kıyısı yoktur.
aşk bir haldir; anlatılamaz, yaşanır.
aşk arıdır, durudur, manalara sığmaz.
sen sus, aşk kendini anlatsın!"

hz. mevlana