Forum Logo  

Anasayfa Forum Duyuruları Yönetim İletişim
 -
Geri Git   ForumAdasi.Com > Kültür ve Sanat > Atatürk Köşesi

Atatürk Köşesi Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'e ithaf ettiğimiz bölümümüz.


Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin Toplanması, Misak-ı Milli’yi Kabul Etmesi

Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'e ithaf ettiğimiz bölümümüz.


Kullanıcı Etiket Listesi

Yeni Konu Yeni Cevap
 
LinkBack Seçenekler Görüntüleme stilleri
Alt 12 Ekim 2022, 09:42   #1
Çevrimiçi
Zeze
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin Toplanması, Misak-ı Milli’yi Kabul Etmesi

Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin Toplanması, Misak-ı Milli’yi Kabul Etmesi

Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin Toplanması, Misak-ı Milli’yi Kabul Etmesi

Amasya’da ortaya çıkan, Erzurum ve Sivas Kongreleri ile gücünü gösteren millî iradenin üstünlüğü karşısında Mebusan Meclisi’nin toplanması kabul edilmiştir. Bu amaçla 7 Kasım 1919 tarihinde ülke çapında genel seçimler yapıldı. Bu seçimleri Mustafa Kemal’in de üyesi olduğu Müdafaa-i Hukuk Partisi çoğunluğu alarak kazanmıştır. O, bu seçimlerde Erzurum Milletvekili seçilmiştir. Fakat kendisi İstanbul’a gitmeyecektir. Çünkü Ankara’dan ayrılmayı, yakından başlatacağı Milli Mücadele Hareketi için uygun görmüyordu.

Keçiören yolu üzerindeki hem karargâhı ve hem de evi olan binada (Resim: 1) Recep (Peker), Hüsrev (Gerede), Dr. Refik (Saydam), ve yaverleri Cevat Abbas (Gürer) Muzaffer (Kılıç) Beylerle kalıyordu. En büyük yardımcısı Recep Bey’dir. Dr. Refik Bey de siyasal konulara ek olarak, Mustafa Kemal’in sağlığı ile de ilgileniyordu. Çünkü böbrek rahatsızlığı devam etmektedir.


Resim: 1 – Mustafa Kemal’in Ankara’ya gelişinde ilk kaldığı yer, o günün Ziraat Mektebi’dir.
Sol baştaki iki oda O’na ayrılmıştı. Günümüzde Meteoroloji binası olarak kullanılmaktadır.


Mustafa Kemal’in Ankara’da üzerinde durduğu en önemli konulardan biri, İstanbul’daki Meclis’e katılacak milletvekilleriyle bir toplantı yapmaktır. Toplantı bütün illere genelge ile bildirilir. Ancak gelen milletvekili sayısı beklendiği kadar çok olmaz. Bunda, İstanbul Hükümeti’nin aldığı engelleyici tedbirlerin etkisi büyük olur. Ocak 1920’nin ilk günlerinde milletvekilleri Ankara’ya tek veya küçük gruplar halinde gelirler. Mustafa Kemal onlarla ayrı ayrı görüşerek düşüncelerin anlatır. Onlara durumun sanıldığı gibi korkunç olmadığını, bir amaç etrafında toplanmalarını, Meclis’te Kuva-yi Milliye ruhunu sürdürmek için bir Müdafaa-i Hukuk Grubu kurmalarını ve kendisini de bu Meclis’e başkan seçmelerini istiyordu. Bu görüşmelerde Misak-ı Milli’nin de esasları belli oldu. Kendisi Meclis’e katılamayacak olmasına rağmen, başkan seçilmeyi ve çoğunluğu Müdafaa-i Hukuk’a dayanan Meclis’in kendi istediği kararları alacağını düşünüyordu. Meclis’te kendi iradesinin etkisiz kalacağı endişesine düşen Padişah, İstanbul’da seçimleri İttihatçıların kazandığını ileri sürerek, Meclis’in toplanmasını geciktirdi. Bütün bu engellemelere rağmen, Meclis, 12 Ocak 1920 günü Padişah’ın beyannamesinin okunmasıyla açıldı. Vahdeddin rahatsız olduğu için, Amiral Hafız İbrahim Paşa ile gönderdiği açış beyannamesini, İçişleri Bakanı Damat Şerif Paşa okudu. Vahdeddin bu konuşma metninde, mütareke konşullarını zorlayan İtilâf Devletleri’ni kınıyor ve İzmir’in işgalinden dolayı üzüntülerini bildiriyordu. Ayrıca millî birliğin sağlanması konusunda yasama Meclisi’ne düşen görevin ağırlığına değiniyor ve Meclis’e başarılar diliyordu.

Meclis’in açılış toplantısına 168 milletvekilinden 162’si katıldı. Hemen çalışmalarına başlayan Meclis, daha önce Mustafa Kemal Paşa tarafından planlanan işlerin büyük bir bölümünü yapmadı. Müdafaa-i Hukuk Grubu kurulmadı. Meclis Başkanlığı’na Mustafa Kemal seçilmedi. O, bu kişileri şöyle nitelendiriyordu:

“Sözlerinde durmayan bu Efendiler, inançsız idiler, korkak idiler, cahil idiler, çünkü milli amaçların ciddilik ve kesinliğine ve bu amaçların dayanağı olan milli teşkilâtın sağlamlığına inanmıyorlardı. Korkak idiler, çünkü biricik dayanağın ve kurtuluşun milletten olduğunu ve olacağını kavrayamıyorlardı. Nazik davranarak büyük gayelere ulaşabileceklerini sanıyorlardı.”

Mustafa Kemal haklıydı, milletvekilleri amaçlarından uzaklaşmışlar, sözüm ona Padişah’a bağlı olduklarını göstermek istemişlerdir.

Ancak, vatanın bütünlüğünü korumak amacına yönelik kararlar almaya gelince işler değişti. Mustafa Kemal’i seven ve ülkenin bağımsızlığından yana olan milliyetçiler, aslında Meclis’te çoğunlukta idiler. Fakat ürkek ve çekingen davranıyorlardı. Bunların çalışmaları sonucu Felâh-ı Vatan Grubu adında bir grup oluşturuldu. Bunlar, kongre kararları (Erzurum-Sivas Kongreleri) doğrultusunda kararlar çıkmasına çaba sarfediyorlardı. Mustafa Kemal’in daha önce hazırladığı ve Misak-ı Millî adını taşıyan esasların Meclis tarafından kabul edilmesi onun için büyük bir zafer idi.

20 Ocak 1920’de gizli bir toplantı yapan Mebusan Meclisi bu kararları bir and biçiminde kabul etti. Ancak metnin Meclis tarafından açıklanması 17 Şubat 1920 tarihinde olacaktır. “Milli And” adını taşıyan Misak-ı Milli kararları şunlardır:

“Mondros Mütarekesi’nin imza edildiği 30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı Devleti’nin düşman işgali altında kalan ve Arap çoğunluğu bulunan yerlerin geleceği, buralardaki halkın oyuna başvurularak tespit edilecektir. Mütareke imzalandığı sırada, düşman işgali altında bulunmayan Osmanlı toprakları ayrılık kabul etmez bir bütündür.

Anayurttan koparılmak istenilen Kars, Ardahan, Batum ile Batı Trakya’nın geleceği buralarda oturan halkın serbest oyuna başvurularak tespit edilecektir. İstanbul ve Marmara Deniz’i her türlü tehlikeden uzak tutulursa, Boğazlar’ın dünya ticaretine açılması mümkün olacaktır. Azınlıkların haklar komşu ülkelerde Müslümanlara tanınan haklar oranında güvenlik altına alınacaktır. Ayrıca siyasî, adli ve mali konular ile diğer alanlarda gelişmemize engel teşkil eden hususlar kesinlikle kabul edilemez.”

Misak-ı Millî’yi İşgal Devletleri’nin tanımaları ve benimsemeleri mümkün değildi. Onlar, Mebusan Meclisi’nin her istenilen şeyi kabul edeceğini sanıyorlardı. Oysa milletin temsilcisi olan Parlamento işgali ve paylaştırmayı kabul etmemişti. Bu durumda işgal güçleri için yapılacak ilk iş, Mebusan Meclisi’ni aldığı bu karardan döndürmek olacaktır. Fakat bunu başaramadılar. Hattâ İşgal Devletlerinin ve Padişah’ın baskısı sonucu Sadrazam Ali Rıza Paşa istifa etmek zorunda kaldı (3 Mart 1920). Yerine getirilen Salih Paşa da bu baskılara boyun eğmedi. Bunun üzerine İsgalci Devletlerin yapabileceği tek bir şey kalmıştı; o da İstanbul’u resmen işgal etmek.

Bilindiği üzere, İtilaf Devletleri’nin donanmaları 13 Kasım 1918’den beri İstanbul’da bulunuyorlardı. Kentin önemli yerlerine denetçi ve gözeteci düşman subayları ve erleri konulmuştu. Fakat, İstanbul henüz resmen işgal edilmemişti. Mebusan Meclisi’ni susturabilmek için bu adımın atılması gerekiyordu. İşte bu nedenle, 16 Mart 1920 sabahı kente çok sayıda İngiliz birliği çıkarıldı. Kent işgal edilmeye başlandı. Resmî dairelere, telgraf merkezlerine el konuldu. Karakollar basıldı. Harbiye Nazırı (Millî Savunma Bakanı) Fevzi Paşa (Çakmak) makamından ve odasından atıldı. Hiçbir suçu olmayan subay ve güvenlik görevlileri şehit edildi. Anadolu’daki harekete sempatisi olanlar toplatılıp tutuklandı. Bunların bir kısmı Malta’ya sürüldü. Canlarını kurtarabilenlerin yapacakları tek iş, Anadolu’ya kaçmaktı. O günden sonra Ankara, İstanbul’dan kaçan milletvekili, asker, yazar birçok vatanseverle dolmaya başladı. İşte Fevzi Paşa (Çakmak) da bu olaydan sonra Mustafa Kemal’e katılmıştır. İstanbul’un fiilî olarak işgal edilmesi, Osmanlı Saltanatı’nın da sona ermesi demekti. Çünkü, devletin başı sayılan Padişah tutsaktan başka bir şey değildi. Ancak İngilizler Padişah ve Hükümeti’ne dokunmadılar. Bunun da nedeni, onları kendi çıkarları için kullanmak istiyorlardı. Mebusan Meclisi’nin basılması, milletvekillerinin çoğunun tutuklanması ve kaçması üzerine bu kurumun varlığı da sona ermiş oluyordu. Zaten Padişah Vahdeddin de dört ay sonra tekrar seçim yapmak üzere Meclisi 11 Nisan 1920’de fesh etti. Böylece Osmanlı Parlamentosu tarihin derin mazisine gömülerek, işlevini tamamlamış oluyordu. İstanbul’un işgali üzerine Salih Paşa Hükümeti de görev yapamayacağını anlayarak istifa etti (2 Nisan 1920). Bunun üzerine Vahdeddin, Damat Ferid Paşa’yı, Sadrazamlık makamına atadı (5 Nisan 1920). Artık Vahdeddin ve Damat Ferid ikilisi İngilizlerin elindeki İstanbul’da Mustafa Kemal’e karşı ellerinden gelen engelleri yapmaktan geri kalmayacaklardır. Bu engelleme çalışmalarından biri, İstanbul Hükümeti’nin, Mustafa Kemal’i âsi ilân etmesi ve giyabında idam kararı aldırması olmuştur (Resim: 3).


Resim: 2 -Mustafa Kemal’in asi ilan edilerek idamı için verilen kararmetni



Bu Gri Şehrin Tüm Yollarını Rengarenk Boyamak İster,
Bazen Kızar Dünyaya ama Sadece Kendini Üzer...
Göremezler, Kalbindeki Elmasa Erişemezler,
Kanatlarını Rüzgara Açmış, Dur Diyemezler...
Onun Bir Düşü Var ki Asla Bilemezler!

To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
  Alıntı
Yeni Konu Yeni Cevap

İçeriği Sosyalleştir

Etiketler
etmesi, kabul, mebusan, meclisi’nin, milli’yi, misakı, osmanlı, son, toplanması


Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 konuk)
 

Gönderme Kuralları
Konu açma yetkiniz yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti ekleme yetkiniz yok
Mesaj düzenleme yetkiniz yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Saat: 12:36.

Forum Bilgileri
Hukuki Aydınlatma Metni
ForumAdası, tüm hakları saklıdır.

Kurucu: Jön TüRk
Forum Sorumlusu: Zeze
Geliştiriciler: Regex & Cry
Tasarımcı: Mango

Powered by vBulletin® Version 3.8.6
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Altyapı bilgilerini okuduğunuz vBulletin yazılımı ForumAdası üzerinde lisanslı bir şekilde kullanılmaktadır.
ForumAdası; internet ortamında kullanıcıların içerik üretmelerine, bu içeriklerin de önceden onaya tabi tutulmaksızın yayımlanabilmesine olanak sağlayan bir forum sitesidir. Forum siteleri, tıpkı sosyal medya ve interaktif sözlükler gibi 5651 sayılı kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının "m" bendine göre Yer Sağlayıcı olarak faaliyet göstermekte olan, hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten platformdur.
5651 sayılı kanunun 5. maddesine göre yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. Başka bir deyişle ForumAdası üzerinden yapılan yazılı, görsel ya da işitsel paylaşımlardan doğabilecek yasal sorumluluk, mezkur içeriği paylaşan ForumAdası üyesi gerçek kişilere aittir. İlgili kanunun anılan maddesinin 2. fıkrasında da çok açık bir biçimde öngörüldüğü üzere; yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içerikten, ceza sorumluluğu ile ilgili hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddelerine göre haberdar edilmesi halinde ve teknik olarak imkân bulunduğu ölçüde hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla yükümlüdür.
Açıklanan hukuki dayanaklar temelinde, hak ihlâli iddiasında bulunan hak sahipleri İLETİŞİM linkinden yer sağlayıcı ForumAdası yöneticilerine ihtarda bulunarak bahse konu hususu tebliğ etmeleri halinde incelemeler yapılıp, en geç 2 gün içerisinde gerekli işlemler tesis edilecektir.

5101 sayılı yasayla degişik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince ForumAdası üzerinde telif hakkı bulunan MP3, video vb. eserlerin paylaşımı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hak sahipliği verilmiş olan MÜ-YAP tarafindan yasaklanmış olup, yasal işlem olması halinde, paylaşan kişi ya da kişilerin bilgileri gerekli kurum ile paylaşılacaktır.