Anasayfa | Forum Duyuruları | Yönetim | İletişim |
- |
|
Atatürk Köşesi Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'e ithaf ettiğimiz bölümümüz. |
|
LinkBack | Seçenekler | Görüntüleme stilleri |
12 Ekim 2022, 09:48 | #1 |
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir. |
Sevr Antlaşması’na Karşı Türk Milletinin Ve Mustafa Kemal’in Tepkileri
Sevr Antlaşması’na Karşı Türk Milletinin Ve Mustafa Kemal’in Tepkileri
Sevr Antlaşması’na Karşı Türk Milletinin Ve Mustafa Kemal’in Tepkileri
Siyasî, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığımızı yok etmeye ve sonuç olarak yaşama hakkımızı inkâr ve elimizden almaya yönelik olan Sevr Antlaşması bizce kabul edilemez.Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde galip devletler, yendikleri devletlerle diledikleri şartlarla barış antlaşmaları imzalamışlardır. Osmanlı Devleti ile henüz bir barış yapmamışlardı. (Mondros Mütarekesi dışında) Barış antlaşmasını imzalayan yenik ülkeler bazı değerli topraklarını kaybetmişler fakat, bir devlet olarak varlıklarını sürdürüyorlardı. Buna karşılık galip devletler, Osmanlı Devleti’ni aralarında paylaşmayı ve varlığını sona erdirmeyi kararlaştırmışlardı. Ne var ki, yenenler, bu mirasın paylaşılması konusunda birbirleriyle pek anlaşılamıyorlardı. Buna rağmen, savaş sırasında aralarında yaptıkları muhtelif görüşmeler sonucunda, gizli Sykes-Picot (Seyk-Piko) Antlaşması’nı imzalayarak (16 Mayıs 1916) paylaşım plânları üzerinde anlaşmışlardır. Bu plânı da Mondros Mütarekesi ile yürürlüğe koymuşlardır. Ancak bu uygulamadan sonra aralarında çekişme başlamıştır. Çünkü İtalyanların payının büyük bir bölümü, sonradan bu guruba dahil olan Yunanlılara verilmişti. İstanbul’un ve Boğazlar’ın ne olacağı konusunda henüz kesin bir karara varılmamıştı. En önemlisi, galip devletler Türk milleti’nin işgalcilere karşı göstereceği tepkiyi önceden hiç düşünememişlerdi. Mustafa Kemal’in direnişi başladıktan sonra İtalyanlar gibi Fransızlar da Türk yurdunu işgal etmenin mümkün olamayacağını anlamaya başladılar. Buna karşılık İngilizlerle, onların maşa gibi kullandıkları Yunanlılar Anadolu hareketinin niteliğini hâlâ anlayamamışlardı. İngiltere’nin belli başlı gazetelerinden biri olan Taymis (The Times) bir yazısında: “Mustafa Kemal Paşa Anadolu’da bir milli hareket vücuda getirmeye çalışıyor. Bu ne çocukça bir hülyadır! Bütün dünyanın kuvvetine karşı Mustafa Kemal’in savaştan ezilmiş olan zavallı Anadolu’nun kuvveti ile dünyaya karşı kafa tutmasının ne hükmü olabilir? Anadolu’da ne kalmıştır, ne var ki karşı koyabilsin?” diyordu. Böylece İngilizlerle Yunanlılar, İtalyanlarla Fransızlar’dan ayrı düşünüyorlardı. Amerikalılar da İngilizleri destekliyorlardı. Fransızlarla İtalyanların da İngiilizlerle başka yerlerde ortak çıkarları vardı. Bu nedenle, galip devletler arasında bir süre sonra yeniden işbirliği sağlandı. Bunlar bir an önce, Osmanlı Devleti ile barış yapmak, kendi isteklerini gerçekleştirmek amacında idiler. Bunun için de İtalya’nın San Remo kentinde bir araya gelerek aralarında kararlaştırdıkları Sevr Barış Antlaşması tasarısını hazırladılar. Alınan bu kararları Osmanlı Devleti’ne duyurmak için Paris’e bir temsilcinin gönderilmesini istediler. Bu istek üzerine Osmanlı Devleti Tevfik Paşa başkanlığında bir heyeti Paris’e gönderdi. İtilâf Devletleri barış şartlarını bildirirler (11 Mayıs 1920). Heyet başkanı Tevfik Paşa: “Antlaşma şartlarının, bağımsız bir devlet kavramıyla bağdaştırılması mümkün değildir.” diyerek görüşmelere yanaşmadı. Osmanlı Hükümeti, Tevfik Paşa’nin bu tepkisine hiç değer vermediği gibi onu başkanlıktan da uzaklaştırdı. Sadrazam (Başbakan) Damat Ferid Paşa, heyet başkanlığını kendi üzerine alarak Paris’e gitti. İtilaf Devletleri’nin şartlarına karşılık, Osmanlı Devleti tekliflerini bildirerek görüşmelere başladı. Damat Ferid, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na girmekle suç işlediğini, fakat bu suçun İttihatçılarda olduğunu ileri sürdü. Osmanlı Devleti’nin Anadolu’da bir Ermenistan kurulması için görüşmelere hazır olduğunu, fakat İmparatorluğun parçalanmasını kabul edemeyeceğini, Arap eyaletlerine muhtariyet verilmek suretiyle Osmanlı yönetiminde kalmaları gerektiğini söylemiştir. Onun bu istekleri, konferans başkanı olan Fransız Başbakanı Clemancau (Klemanso)’yu öfkelendirdi ve hakarette bulunmasına neden oldu. Bu arada, barış şartlarını daha çabuk kabul ettirmek için, İngilizler tarafından desteklenen Yunan birlikleri, 22 Haziran 1920 tarihinden itibaren Bursa, Uşak hattına doğru ilerlemeye başladılar. Başta Bursa olmak üzere, bir çok yer Yunanlıların eline geçti. Bu iç açıcı olmayan olayların gelişmesi, Padişah ve Damat Ferid Paşa’nın eline büyük bir fırsat vermiş oluyordu. Zira onlar Anadolu hareketinin umutsuz bir çaba olduğunu belirterek, yapılacak hiçbir şey olmadığını ifade ediyorlardı. Böylece, yaptıkları olumsuz propagandalar daha inandırıcı olmaktaydı. Öte yandan bu başarılarından cesaretlenen Yunanlılar, DoğuTrakya’yı da işgal etmeye karar verdiler. Burada Cafer Tayyar Paşa (Eğilmez) kumandasında Birinci Kolordumuz bulunuyordu. Kolordunun bir tümeni Keşan, Edirne, Uzunköprü bölgesinde, bir tümeni Tekirdağ’da, bir tümeni de Kırklareli’nde idi. Yunanlılar önce Tekirdağ’a asker çıkardılar (20 Temmuz 1920). Bu bölgede bulunan tümenimizin toparlanmasına vakit bırakmadan Batı Trakya’da bulunan kuvvetlerini hareket geçirdiler. Meriç Irmağı’nı geçen Yunan kuvvetleri ile Edirne bölgesindeki kuvvetlerimiz arasında şiddetli muharebeler oldu. Tekirdağ yönünden saldıran Yunan tümeninin ileri hareketi durdurulamadı. Başsız kalan Türk Kolordusu dağıldı. Trakya bölgesi böylece Yunanlıların eline geçti. Durumun umutsuzluğunu abartmalı olarak değerlendiren İstanbul Hükümeti 22 Temmuz 1920’de Yıldız Sarayı’nda Padişah Vahdeddin başkanlığında Saltanat Şûrası’nı topladı. Bu toplantıda San Remo taslağının kabulünden başka bir çare olmadığı kararına varıldı. Şartları çok ağır olan bu antlaşma, devletin toprak bütünlüğünü, bağımsızlığını yok ediyordu. Buna rağmen Korgeneral Rıza Paşa’dan başka bütün şûra üyeleri antlaşma metnini kabul ettiler. Bunun üzerine o sırada Millî Eğitim Bakanı bulunan Hadi Paşa’nın başkanlık ettiği bir heyet tekrar Fransa’ya giderek barışı imzaladı (10 Ağustos 1920). Osmanlı tarihinin bir kara lekesi olan bu antlaşma Paris yakınlarındaki Sevr (Sèvres) kasabasında imzalandığı için bu ad ile tarihe geçmiştir. Ancak İtilâf Devletleri bu antlaşmayı hiçbir şekilde uygulama imkânı bulamadılar. Çünkü Anadolu’da başlayan Kurtuluş Savaşı’nın başarıyla sona ermesi, Sevr Antlaşması’nın uygulamaya konulmasını engellemiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasını amaçlayan bu antlaşmanın önemli maddeleri şöyledir: • Boğazların yönetimi İtilaf Devletleri’nin eline geçecektir.433 maddeden meydana gelen bu antlaşma, öylesine askerî ve siyasî gerçeklerden uzak düzenlenmiştir ki, imzadan sonra işgalci devletler bile, şartları yeniden gözden geçirmeyi gerekli gördüler. Bu nedenle Londra’da bir konferans toplamaya çalışırlar. Ankara Hükümeti’nin de çağrıldığı bu konferanstan bir sonuç çıkmaz. Bunun üzerine ortaklar arasında kopmalar ve anlaşmazlıklar görülmeye başlar. Sevr Antlaşması’nın imzalanarak kabul edilmesi, İstanbul Hükümeti’ni ve bu hükümetin güdümündeki bazı kişileri memnun etmiştir. Onlara göre, “tüm olarak yok olmaktansa küçük de olsa bir varlık olarak kalınması” daha iyi di. Bu kişilerle birlikte Osmanlı topraklarında yaşayan azınlıklar, özellikle Rumlar ve Ermeniler için Sevr Antlaşması büyük bir zaferdi. Onlar bu durumdan çok memnun oldular. İşgal devletleri artık Doğu sorununun çözümlendiği düşüncesinde idiler. Bütün bunlara rağmen Sevr Antlaşması’nın sağlıklı bir belge olduğunu söylemek, mümkün değildir. Bu antlaşma herşeyden önce Osmanlı Anayasasına da uygun değildi. Çünkü Anayasaya göre Padişah barış yaparsa bunu Meclis’in onaylaması gerekiyordu. halbuki Osmanlı Meclisi’nin varlığı 11 Nisan 1920 tarihinde Padişah tarafından dağıtılarak sona erdirilmişti. Buna rağmen Mebusan Meclisi, dağılmadan önce Misak-ı Milli’yi kabul etmiş ve Türk yurdunun parçalanmasına razı olmayacağını açıklamıştı. O halde Padişah, milli iradeye ters düşen bir iş yapmıştır. 23 Nisan 1920 tarihinden beri, Anadolu’da kayıtsız şartsız Millî Egemenliğe dayalı yeni bir devletin kurulduğu bilinmektedir. Sevr Antlaşması bir bakıma bu devlete karşı bir tepki sayılabilir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu antlaşmayı kabul etmesi mümkün değildi. Milletin tek temsilcisi olan T.B.M.M.’nin, İstanbul’da yok saydığı hükümetin imzaladığı bu antlaşmayı tanıması mümkün değildi. T.B.M.M.’nin ana hedeflerinden birisi ve en önemlisi yurttan düşmanın çıkarılmasıdır. Sevr Antlaşması bu amaca hiç de uygun değildi. Bütün bu nedenlerden dolayı T.B.M.M.’nin Sevr Antlaşması’na karşı gösterdiği tepki çok sert oldu. 19 Ağustos 1920’de toplanan Meclis, bu antlaşmayı imzalayanların ve onaylayanların vatan haini sayılmalarına karar verdi. Ayrıca T.B.M.M. bu antlaşmayı tanımadığını da açıkça ifade etmiştir. Sevr Antlaşması, vatanseverlerin direnme gücünü bir kat daha artırmıştır. Herkes artık şunu anlamıştı: Yurdun kurtarılması için düşmanla çarpışıp onu topraklarımızdan kovmaktan başka çare yoktur. Bundan sonra yapılacak mücadele, Mustafa Kemal’in önderliğinde yürütülecektir. |
İçeriği Sosyalleştir |
Etiketler |
antlaşması’na, karşı, kemal’in, milletinin, mustafa, sevr, tepkileri, türk |
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 konuk) | |
|
|
|
|
ForumAdası, tüm hakları saklıdır. Kurucu: Jön TüRk Forum Sorumlusu: Zeze Geliştiriciler: Regex & Cry Tasarımcı: Mango
Powered by vBulletin® Version 3.8.6
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd. Altyapı bilgilerini okuduğunuz vBulletin yazılımı ForumAdası üzerinde lisanslı bir şekilde kullanılmaktadır. |
ForumAdası; internet ortamında kullanıcıların içerik üretmelerine, bu içeriklerin de önceden onaya tabi tutulmaksızın yayımlanabilmesine olanak sağlayan bir forum sitesidir. Forum siteleri, tıpkı sosyal medya ve interaktif sözlükler gibi 5651 sayılı kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının "m" bendine göre Yer Sağlayıcı olarak faaliyet göstermekte olan, hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten platformdur. 5651 sayılı kanunun 5. maddesine göre yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. Başka bir deyişle ForumAdası üzerinden yapılan yazılı, görsel ya da işitsel paylaşımlardan doğabilecek yasal sorumluluk, mezkur içeriği paylaşan ForumAdası üyesi gerçek kişilere aittir. İlgili kanunun anılan maddesinin 2. fıkrasında da çok açık bir biçimde öngörüldüğü üzere; yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içerikten, ceza sorumluluğu ile ilgili hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddelerine göre haberdar edilmesi halinde ve teknik olarak imkân bulunduğu ölçüde hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla yükümlüdür. Açıklanan hukuki dayanaklar temelinde, hak ihlâli iddiasında bulunan hak sahipleri İLETİŞİM linkinden yer sağlayıcı ForumAdası yöneticilerine ihtarda bulunarak bahse konu hususu tebliğ etmeleri halinde incelemeler yapılıp, en geç 2 gün içerisinde gerekli işlemler tesis edilecektir. 5101 sayılı yasayla degişik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince ForumAdası üzerinde telif hakkı bulunan MP3, video vb. eserlerin paylaşımı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hak sahipliği verilmiş olan MÜ-YAP tarafindan yasaklanmış olup, yasal işlem olması halinde, paylaşan kişi ya da kişilerin bilgileri gerekli kurum ile paylaşılacaktır. |