
Epikürcü yaşam felsefesi iki maddeyle özetlenebilir:
- Var olan tek “iyi”, hazdır.
- Azami hazzı temin edebilmek için, sadece kontrol edebildiğimiz hazların tadını çıkarmalıyız.
Aynı zamanda Epikürcülük, sağladığı azıcık hazza karşılık çok yoğun endişe*ye yol açan siyasi faaliyetleri küçümseyip reddetmiştir. Devleti veya toplumu bizatihi değer taşıyan unsurlar olarak görmez. Sadece haz ki bu da ister istemez bireyin hazzıdır, kendi içinde bir değere sahiptir.
Devlet ve toplum sadece bireyin hazzını sağladıkları ve bireyi acıdan uzak tuttukları ölçüde iyidirler. Yasalar ve adetler sadece bireysel menfaatleri desteklemek amacıyla varolduklarında bir değere sahiptirler. İnsanları hukuka karşı gelmekten alıkoyan şey cezalandırılma korkusudur yani acı korkusu.
Her şey, bireysel hazza dayanmaktadır. Ancak azami bireysel hazzı hedeflediği sürece bir ahlak veya bir hukuk sisteminin iyiliğinden söz edilebilir. Doğru ve ahlaki olan için bunun ötesin*de bir esas yoktur. (Fakat diğer on kişinin duyacağı hazzın benim duyacağım hoşnutsuzluğa değer olduğunu belirleyecek olan kim.? Ve farklı türdeki hazları birbirleriyle nasıl kıyaslayabilirim?!
Epiküros’un öğretisinden farklı olarak; fiziksel hazzın/zevkin yaşamda değeri olan tek şey olduğunu söyleyen radikal bir hedonizm, bütün nimet ve hizmet*lere nispeten kolayca ulaşabilen; hazzın ve zevkin artı değerine, yoksunluk ve acıdan ziyade güvenebilen insanlara hitap edebilir.
Fakat Antik Çağ’daki insanların büyük bir çoğunluğu için, böyle bir teori kolaylıkla ölümcül sonuçlar doğurabilirdi: Eğer insanların çoğu acı ve haz arasındaki ilişkiyi hesaplayacak olsaydı, ortalama yanıt negatif yönde olacaktı. Acıların toplamı hazların toplamını kolaylıkla aşardı. Radikal hedonizme göre, böyle bir yaşam da yaşamaya de*ğer olmazdı.
Bu açıdan, zalim kaderin sefalete mahkum ettiği insanlar için; M.Ö. üçüncü yüzyılda yaşamış, hedonist filozof Hegesias’ın intihar önerisi eksantrik bir fikir olmaktan öte bir anlam ifade eder. Saf hedonizm, intiharın savunucusu haline gelebilir.
Epikuros, bahçesinde (ki bu yüzden okuluna Yunanca bahçe anlamına gelen Kepos da denir) insanlara gerekli olan tek bilimin mutlu yaşama bilimi olduğunu öğretmiştir. Şöyle der: Aç kalmamak, üşümemek, susamamak: İşte Zeus’u bile kıskandıracak mutluluk…
İki büyük korkunun, Tanrı’yla ölümün, insanları mutsuz kıldığını görmüş ve bunlarla savaşmıştır. Ona göre mutluluk acının yokluğudur, buysa salt sükûn (Yu. Ataraxia) halidir. Bu duruma bilgelikle erişilebilir. Dostluk ve kardeşlik dışında, bu ruhsal sükûnu bozabilecek her türlü ilişkilerden kaçınmalıdır.
Birey olarak insanın mutluluğunu sağlamak görevinde bulunan felsefe; fizik, kanonik, etik olmak üzere üç kolda çalışır. Her üç kol da doğru eylemin ölçülerini vererek insanı bilgeliğe ve böylelikle de mutluluğa ulaştırır. Doğru eylem, doğru bilgiyle gerçekleşir.
Doğru bilgi de duyu verilerinin tekrarlanmasıyla elde edilen tasarımlar’dadır. İnsana huzursuzluk veren ve böylelikle de en büyük mutluluk olan ataraxia durumunu bozan; bu genel tasarımların içine hayal, masal, düş gibi doğal olmayan düşüncelerin karıştırılmasıdır.
Mutluluk, doğal bir dünya görüşüyle mümkündür. İnsanı boş yere mutsuz kılan bu düşçülüklerden kaçınmalı ve her şeyin doğal nedenleri olduğu bilinmelidir.
Epikuros’un bu düşüncesi kör bir gerekircilik değildir. Tersine, özgücün ve kendiliğinden devinim (devimin N.) varlığı rastlantının gerçek bulunduğu, insan iradesinin (birçok iç ve dış koşullarla belirlenmekte olmasına rağmen) bu nedenleri her zaman etkileyebileceğini savunmakla Epikuros yadgerekirciliğin (endeterminizmin) kurucusu sayılabilir.
Epikuros, insanın mutlu olabileceğini söyler, demek ki mutlu olmak insanın elindedir. Haz (Yu. Hedone) isteği doğaldır. Ama bu haz, acının yokluğundan doğan olumsuz bir hazdır. Epikuros, bununla, kötü anıları bulunmayan bir geçmişle tinsel ve tensel sükûn içinde bulunan bir şimdiyi ve güvenilen bir geleceği kapsayan acısız bir ruh ve vücut yapısını dile getirir.
Ataraxia kavramıyla ileri sürdüğü haz, böylesine bir hazdır. Bu savını yanlış yorumlayarak kendisini zevk düşkünlüğüyle suçlayanlara Menoikeos’a mektup’unda şöyle der: “Bizi anlamayan bilgisizlerin suçlamalarına kulak asma Menoikeos.
Haz en üstün iyidir dediğimiz zaman ne sefihlerin duydukları hazzı, ne de hayvanca hazları ileri sürdük. Bizim sözünü ettiğimiz haz, sadece ruh rahatsızlığıyla beden acısının yokluğundaki hazdır. Bedenimiz acısız ve ruhumuz rahatsa mutluyuz.
İnsanı mutlu kılan ne tıka basa yeme, ne çatlayasıya içme, ne de cinsel sapıklıklardır. İnsanı mutlu kılan; usa uygun ve sade alışkanlıklar, arayacağımız ve sakınacağımız şeyleri iyice ölçebilen bir ruha rahatsızlık veren yanlış ve boş inançları söküp atabilen bir ustur. O halde bütün bu söylediklerimizin ilkesi, iyiliklerin en üstünü olan bilgelik’tir. Onu felsefeden de üstün tutmak gerek.
O, bütün erdemlerin kaynağıdır’’. Oysa erdemli olunmadan bilge de olunamaz. Epikuros’un bulduğu en yüce erdem, mutluluğa götüren araçların tam ve doğru olarak tartılması erdemi’dir. Bilgelik de bu erdemle gerçekleşir. Tam ve doğru tartılınca, ne ölüm korkusu ne de Tanrı ürküntüsü kalacaktır. Epikuros, çocukluğunda, Tanrı ürküntüsüyle ölüm korkusunun serseme çevirdiği insanların, büyücülük eden annesinden nasıl yardım dilediklerini görmüştür. Oysa ölüm varken biz yokuz, biz varken ölüm yoktur. Onunla hiçbir zaman karşılaşmayacağız ki ondan korkalım ve Evreni tanrılar yaratmamıştır: Durup dururken niçin yaratsınlar?
Kendi kendilerine yeter oldukları halde yeterliliklerini zedeleyen bu işe neden girişsinler? En yüksek derecede mutlu bulunurlarken evreni yönetmek gibi ağır bir yükün altına neden girsinler? Böylesine kötülüklerle dolu bir dünyayı, kendileri tüm iyilik oldukları halde, niçin yaratsınlar?