Forum Logo  

Anasayfa Forum Duyuruları Yönetim İletişim
 -
Geri Git   ForumAdasi.Com > Kültür ve Sanat > Kültür - Sanat - Tarih > Genel Kültür


Türk Kahvesi Aşkına! | Kahve Kültürü


Kullanıcı Etiket Listesi

Yeni Konu Yeni Cevap
 
LinkBack Seçenekler Görüntüleme stilleri
Alt 29 Eylül 2022, 19:55   #1
Çevrimdışı
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Türk Kahvesi Aşkına! | Kahve Kültürü

Türk Kahvesi Aşkına! | Kahve Kültürü



Türk kahvesi, daha çok Türk kültüründe önemli yere sahip Osmanlı İmparatorluğu'dan günümüze kadar gelmiş en eski kahve hazırlama ve pişirme metotlarındandır. Kendine has tadı, köpüğü, kokusu, sunuluş biçimiyle özgün bir kimliği ve geleneği vardır. Telvesi ile ikram edilen tek kahve türüdür.

Tarihi
Araştırmacılar kahvenin 14. yüzyıl başlarında Habeşistan'dan tüm dünyaya yayıldığını, çıkış yerinin de adının etimolojisi de kahve ile benzerlik gösteren Güney Habeşistan'daki Kaffa yöresi olduğunu belirtmektedir.

Sadrazam Özdemiroğlu Osman Paşa'nın babası olan Memlûk Çerkeslerinden Osmanlı'nın Yemen valisi Özdemir Paşa, lezzetine hayran kaldığı kahveyi İstanbul'a getirdi. Yeni hazırlama yöntemi ile kahve, güğüm ve cezvelerde pişirilerek Türk kahvesi adını aldı. Tahtakale'den başlayarak şehre yayılan kahvehaneler halk arasında yaygınlaşmasını sağladı.

Önceleri Arap Yarımadası'nda kahve meyvesinin kaynatılması ile elde edilen içecek, bu yepyeni hazırlama ve pişirme yöntemiyle özgün tadına kavuşmuştur. Kahve ile Türkler sayesinde tanışan Avrupa; uzun yıllar kahveyi, Türk kahvesi olarak bu yöntemle hazırlayıp tüketmiş, Brezilya ve Orta Amerika kaynaklı, arap türü, yüksek kaliteli kahve çekirdeklerinden harmanlanan ve tercihen kömür ateşinde ağır ağır, titizlikle kavrulan Türk Kahvesi, çok ince öğütülür. Bir cezve yardımıyla su ve isteğe göre şeker ilave edilerek pişirilir, bir fincan kahveye iki çay kaşığı kahve atılır. Küçük fincanlarla servis yapılır. İçilmeden önce telvesinin dibe çökmesi için kısa bir süre beklenir. Su, sanıldığı gibi kahvenin sonunda değil; kahveyi içmeden önce içilmektedir. Ayrıca tüm dünyada espresso ile en çok tüketilen kahve türüdür ki dünya genelinde hemen hemen her tür restoranın menüsünde bulunan iki kahveden biridir.

Günün her saati kitap ve güzel yazıların okunduğu, satranç ve tavlanın oynandığı, şiir ve edebiyat sohbetlerinin yapıldığı kahvehaneler ve kahve kültürü dönemin sosyal hayatına damgasını vurmuş, saray mutfağında ve evlerde yerini alan kahve, çok miktarda tüketilmeye başlandı. Çiğ kahve çekirdekleri tavalarda kavrulduktan sonra dibeklerde dövülerek cezvelerde pişirilmek suretiyle içiliyor ve en itibarlı dostlara büyük bir özenle ikram ediliyordu. Kısa sürede, gerek İstanbul'a yolu düşen tüccarlar ve seyyahlar gerekse Osmanlı elçileri sayesinde Türk Kahvesinin lezzeti ve ünü önce Avrupa'yı oradan da tüm dünyayı sardı.

2013 yılında Türk kahvesi kültürü ve geleneği, UNESCO'nun Somut olmayan kültürel miras listesinde yerini aldı.

Kültürel etkisi
İngilizler'deki çay saati geleneği gibi, kahvenin de Türk toplumunda bir zamanı vardır. Genellikle sabah ve öğlen öğünleri arasında içilir. Türkçe günün ilk öğünü anlamına gelen "kahvaltı" sözcüğü kahve içimi öncesi yenen şeyler demektir. Yine Türk kahvesi, kahve falı ile geleceği anlatmak için kullanılan tek kahve türü olup kahvehane adlı işletmelerin doğmasına yol açmıştır. Dini Bayramların ve "kız isteme" törenlerinin geleneksel bir öğesi olmuştur. Bir Türk atasözünde de bu kültür desteklenmiş ve "Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır" denilmiştir. Yunanistan'da kahvenin adı Kıbrıs Harekâtı'ndan sonra kahve endüstrisince değiştirilmiştir.

Lezzet analizi
Hafif kavrulmuş Türk kahvesinde 50, orta kavrulmuş kahvede 59 ve çok kavrulmuş kahvede 65 farklı tat ve koku maddesi bulunmaktadır. Ayrıca hafif kavrulmuş kahvede ekşi, tatlı, meyvemsi özellikler bulunurken orta kavrulmuşta kavrulmuş, baharatımsı, odunumsu, meyvemsi ve tütünümsü özellikler, çok kavrulmuşta ise kavrulmuş, acı, baharatımsı, odunumsu ve toprağımsı tat ve koku bulunmaktadır.


  Alıntı
Alt 29 Eylül 2022, 19:56   #2
Çevrimdışı
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: Türk Kahvesi Aşkına!



1554’te İlk Kahve Dükkanı Açıldı

Günümüzde sabahları içmeden kendime gelemediğimiz, nice koyu sohbetin eşlikçisi, gün boyunca fincan fincan içmeden duramadığımız kahvenin kökeninin Arap Yarımadası olduğu söyleniyor. Yemen’in Mocha sahilinden önce Mısır ve Kuzey Afrika’ya hareket eden kahve 16. yüzyılda ise Orta Doğu’ya ve Türkiye’ye ulaşıyor. Öyle ki domatesin bile 17. yüzyılda ülkeye geldiği düşünülürse kahveyle 16. yüzyılda tanışmış olmamızın önemli bir yeri var tarihimizde.

1554 yılında İstanbul’da ilk kahve dükkanının açılmasıyla Osmanlı’da kahve ve kahvehane kültürü başlıyor. Avrupa’nın kahveyle tanışması ise bizden çok daha sonra.
  Alıntı
Alt 29 Eylül 2022, 19:58   #3
Çevrimdışı
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: Türk Kahvesi Aşkına! | Kahve Kültürü



Kahvehaneler; Erkeklerin Buluşma ve Sohbet Mekanı

Kahvenin memleket sınırlarına girmesiyle ve ilk kahvehanenin açılmasıyla her mahallede peşi sıra kahvehaneler açılmaya başlar. Üstelik hepsinin de farklı konsepti vardır; hamal kahvehaneleri, esnaf kahvehaneleri, yeniçeri kahvehaneleri, tulumbacı kahvehaneleri gibi…

Evliya Çelebi’nin söylediğine göre, onun zamanında yalnızca İstanbul’daki kahveci ve kahvehane sayısı toplamda 800 kadardır. 16. yüzyıla göre iyi bir rakam.

Hatta bazı kahvehanelerde müzikli meddahlı gösteriler icra edilmeye başlar. Ayrıca kahvehanelere daha çok okuryazar insanlar gitmektedir ve buralarda gerek siyasi gerek sosyal yaşamla ilgili konularda sohbetler edilir. Böylece çok kısa sürede kahvehaneler, halktan erkeklerin buluşma ve sohbet etme mekânları haline gelir.

Kahvehaneler zamanla sadece kahve içilen yerler değil, insanların bir araya gelip bugünün terimiyle “sosyalleştiği”, buluşma ve sohbet mekanı olur. Şu sözün nereden geldiğini böylece daha iyi anlamış oluruz biz de: “Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane.”

Böylece kahve sadece bir içecek olmaktan çıkıp bir kültüre dönüşmeye başlar. Kahvehanelerin zamanla siyasi sohbetlerin sıklıkla yapıldığı yerler haline dönüşmesi ise Osmanlı Devleti’ni endişelendirir ve bir süreliğine kahvehaneler yasaklanır. Ancak halk kahve kültürünü benimsemiştir bir kere, ardı ardına seyyar kahvehaneler ortaya çıkmaya başlar. Kanuni Sultan Süleyman kahvehaneleri kapatmaya çalışmaktan yorulur ve bir strateji değişikliğine başvurur. Edebi ve tarihsel değeri yüksek konularla ilgili hikayeler yazılmasını ve bunların kahvehanelere dağıtılmasını emreder. Böylece insanlar daha çok kültürel konulara yoğunlaşsın, siyaset konuşmasın ister. Böylelikle kahvehaneler de zamanla bir nevi kütüphanelere dönüşür.
  Alıntı
Alt 29 Eylül 2022, 19:59   #4
Çevrimdışı
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: Türk Kahvesi Aşkına! | Kahve Kültürü



Hamamlar Kadınların Bir Nevi Kahvehanesi gibi...

Kahvehaneler ve buralarda yapılan sohbetler sadece erkekler için. Yani kadınlar kahvehanelere gidemiyor. Ama kadınlar kahve sohbetinden geri kalmak istemiyorlar ve hamam eğlencelerine kahveyi de dahil ediyorlar. Yani hamamlar kadınların kahvehanelerine dönüşüyor. Bir nevi…

O dönemin erkekleri kahvehanelerde fincan fincan kahve içerken kadınların toplum içinde kahve içemiyor oluşu ise erkeklerin eve kahve getirme zorunluluğunu doğuruyor. Kahve memlekete girer girmez kahvenin içilebilir bir şey olduğuna dair fetva veren Osmanlı Devleti bir yasa daha çıkarıyor ve şöyle diyor: “Hangi erkek evine yeterince kahve getirmezse, karısı onu boşama hakkına sahiptir.”

Kadınlara ilginç bir güç veren bu yasa bir yandan da kahvenin o dönemde en az ekmek kadar değerli bir besin maddesi olduğunu da kanıtlıyor. Diğer bir deyişle 16. yüzyılda İstanbul’da yaşayan her evli erkek evine kahve getirmek zorunda, yoksa evlilikler çatırdıyor, izdivaçlar bitiyor.
  Alıntı
Alt 29 Eylül 2022, 20:00   #5
Çevrimdışı
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: Türk Kahvesi Aşkına! | Kahve Kültürü



Osmanlı İmparatorluğu Öncesinde Kahve

Türk Kahvesi nedir ele almadan önce kahveye değinmek yerinde olacaktır. Kahve ağacından elde edilen kahve, ağırlıklı olarak “kahve çekirdeği kuşağı” denilen oğlak dönencesi ile yengeç dönencesi arasında yer alan kuşakta yetişmektedir. Bu kuşakta yer alan Etiyopya’da (eski adıyla Habeşistan) ve Yemen bölgesinde 9. yüzyıldan başlayarak kahvenin çeşitli şekillerde tüketildiği bilinmektedir. Gerçekleşen kültürel etkileşimler ile birlikte, zaman içinde kahvenin yakın coğrafyalarda da tüketilmeye başlandığını söylemek mümkündür.

Bu yayılma süreci devam ederken, Osmanlı İmparatorluğu ile kendilerine ed-Devletü’t-Türkiye, yani Türkiye Devleti diyen Memlükler arasında yapılan savaşların sonucunda Memlük yönetimi ortadan kalkmıştır. Bu gelişme ile birlikte, 1538 yılında Yemen bölgesi, 1557 yılında ise Etiyopya bölgesi Osmanlı Hakimiyetine girmiştir. Bu yönetim değişimi ile başlayan kültürel etkileşime Osmanlıların dahil olması sonucunda, kahvenin Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasına kısa sürede yayıldığı bilinmektedir.
  Alıntı
Alt 29 Eylül 2022, 20:01   #6
Çevrimdışı
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: Türk Kahvesi Aşkına! | Kahve Kültürü



Kahveden Türk Kahvesi’ne…

Bu yayılma sürecinde kahveyi İstanbul’a takdim eden kişinin, kahvenin Etiyopya’dan Yemen’e getirilmesini sağlayan ve 15. yüzyıl sonu ile 16. yüzyıl başında yaşayan Osmanlı Valisi Özdemir Paşa olduğu belirtilmektedir.

Saraya takdim edilen kahve, sarayda padişah ve hanedan üyelerince büyük ilgi görmüştür. Zamanla saray eşrafı, ardından da halk tarafından beğenilen kahve, yaygın bir şekilde tüketilmeye başlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda, haremde cariyerelere doğru kahve pişirilmesi konusunda ders verilecek kadar önemsenen Türk kahvesi, dönemin konaklarında da ilgi gören içeceklerden birisi olmuştur.

Zaman ilerledikçe kahve severlerin giderek artması ile birlikte, bu durum ticari bir fırsat olarak değerlendirilmiştir. İlk kahve dükkanı da imparatorluğun başkenti olan İstanbul’da, Tahtakale’de Kiva Han adı altında açılmıştır. İstanbul halkından yoğun ilgi gören kahvehaneler önce başkentte, daha sonra da imparatorluğun diğer şehirlerinde kısa sürede çoğalmıştır.

Hemen herkes tarafından ilgi gören kahve, zamanla güğüm ve cezve ile pişirme gibi keşfedilen hazırlama yöntemleri sayesinde bugünkü adını, Türk kahvesi adını almıştır. Türk kahvesi olarak adını kazanan bu kahve, taze kavrulmuş kahve çekirdeklerinin bir öğütücü veya havan aracılığı ile ince bir şekilde öğütüldükten sonra soğuk su ve istenirse şeker eklenerek cezve ile ocağın üzerinde pişirilerek hazırlanmıştır. Pişerken köpüğün oluşmasına özellikle dikkat edilen Türk kahvesinin sunumuna su ve Türk lokumunun eşlik ettiği bilinmektedir.
  Alıntı
Alt 29 Eylül 2022, 20:05   #7
Çevrimdışı
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: Türk Kahvesi Aşkına! | Kahve Kültürü



Yabancıların Gözünden Türk Kahvesi

Osmanlı İmparatorluğu’nu keşfetmek ve imparatorluğun unsurları ile iletişim kurmak gibi amaçlarla seyahat eden Avrupalıların, seyahatnamelerindeki gözlemleri arasında Türk kahvesi, dikkatleri ayrıca çekmiştir.

Örneğin 17. yüzyılda imparatorluk coğrafyasını gezen ve tarafsız değerlendirmeleri ile bilinen Fransız seyyah Jean de Thévenot’nun kahvenin Osmanlı toplumundaki önemine ilişkin ilginç gözlemleri mevcuttur.

Thévenot,
“Çok sık içtikleri bir içecekleri vardır, adına kahve derler ve günün her saatinde içerler. Zengin veya fakir, her Türk günde en az iki fincan kahve içer.”
diyerek dönemin halkının kahve düşkünlüğünü belirtmiş,
“Her koca, karısına kahve temin etmekle yükümlüdür.”
diyerek de kahvenin aile ilişkilerinde bile bir yeri olduğunu vurgulamıştır.

Yine aynı eserinde Thévenot
“(Türkler) Onları görmeye bir arkadaşları geldiğinde, bir fincan kahve, ardından şerbet ve ardından buhur ikram ederler.”
diyerek Türklerin misafir ağırlama adetlerinde kahvenin yerini belirtmektedir.

Kahve hakkında gözlemi olan bir diğer seyyah da Joseph Pitton de Tournefort’tur. Bir bitkibilimci olan Tournefort, Fransa devleti tarafından bitkiler üzerine araştırmalar yapmak ve bitki toplamak üzere 1700 yılında doğuya gönderilmiştir. Tournefort, Menemen’den Efes’e giderken, bir Türk’ün yol kenarındaki bir çayıra yerleştirmiş olduğu ahşap dükkanda Türk kahvesi içer ve,
“Mudanya yolu üzerindeki kaplıcalarda sigara, kahve ve şerbet içilebiliyor.”
diye seyahatnamesinde bahseder.

Fransa’da doğmuş olan hukuk, kimya ve eczacılık eğitimi almış, belediye başkanlığı ve yargıtay üyeliği yapmış, kendini gastronomiye adamış olan Jean Anthelme Brillat-Savarin de kahveden bahseder. Gastronomi konusunda önemli tarihi kişiliklerden birisi olan Brillat-Savarin, kendisini ünlü kılan ve 1825 yılında çıkan Lezzetin Fizyolojisi ya da Yüce Mutfak Üzerine Düşünceler adlı eserinde,
“Bu konuda (kahve kastediliyor) bizim ustalarımız olan Türkler, kahveyi öğütmek için değirmen kullanmazlar, bunu ahşap dibek tokmaklarıyla havanlarda ezerler ve bu gereçler bu işte uzun süre kullanıldıktan sonra değerlenir ve yüksek fiyatlardan satılır.”
sözleriyle hem kahveyi Türkler’den öğrendiklerini söyleyerek haklarını teslim etmekte, hem de kahvenin öğütülmesi konusunda dönemin tercihlerini vurgulamaktadır.

1874 yılında İstanbul’u ziyaret edip, bir süre de dönemin başkentinde yaşamış İtalyan yazar, şair ve gezgin Edmondo de Amicis’in de kahveyle ilgili bir gözlemi vardır.

Edmondo de Amicis,
“Galata Kulesi’nin ve Beyazıt Kulesi’nin tepelerinde kahve vardır. Vapurlarda kahve vardır. Mezarlık içinde kahve vardır. Resmi dairelerde kahve vardır. Hamamlarda kahve vardır. Çarşı içinde kahve vardır. İnsan İstanbul’un neresinde bulunursa bulunsun, etrafına hiç bakmadan sadece bağırması yeterlidir. 'Kahve!' Üç dakika sonra önünüzde bir kahve tütmeye başlar.”
diyerek kahvenin toplumun her kademesinde yer aldığını anlatır.

Yine aynı eserinde Edmondo de Amicis,
“İstanbul’un her tarafında, kahve, çok şekerli olarak hazır bulundurulur ve bir bardak suyla getirilir. Türkler fincanı ağızlarına götürmeden evvel suyu içerler.”
diyerek Türk kahvesine ilişkin bir başka gözlemini paylaşır.
  Alıntı
Alt 29 Eylül 2022, 20:07   #8
Çevrimdışı
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: Türk Kahvesi Aşkına! | Kahve Kültürü



Kahvehanelerin Okuma Salonuna Dönüşmesi

Kahvehanelere daha çok okuryazar insanlar gelip, düzeyli sohbetler ediyordu başlarda demiştik. İşte Kanuni Sultan Süleyman da kahvehaneleri kapatmaya çalışmaktan bıkmış olacak ki bunun yerine, muhalefet ve isyana neden olabileceğinden endişe edilen bu mekânlarda konuşulan konuları değiştirmeye çalışmaya karar verir. Kahvehane müdavimleri zaten buralarda bir şeyler okumaktadır. Kanuni, edebi ve tarihsel değeri yüksek konularla ilgili basit hikâyeler yazılmasını ve bunların kahvehanelere dağıtılmasını emreder. Böylece insanlar daha çok kültürel konularda yoğunlaşsın ister. Öte yandan kahveye yeni vergi yükleyip fiyatını yükselterek daha az içilmesini engellemeye çalışmaktan da geri durmaz.

Kahve içmenin yasaklanması ve kahvehanelerin kapatılmasına ilişkin en büyük girişim, IV. Murat döneminde (1623-1640) olur. Fakat daha sonraları, devlet sürekli kahvehaneleri kapatmak yerine onlardan elde ettiği geliri artırma yolunu seçer ve yeni vergiler getirir.
  Alıntı
Alt 29 Eylül 2022, 20:08   #9
Çevrimdışı
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: Türk Kahvesi Aşkına! | Kahve Kültürü



Edebiyat ve kahve: İki eski dost

19. yüzyılda İstanbul’da gazeteler ve dergiler yayınlanmaya başlayınca, kahvehanelerde de bu yeni yayınlar okunmaya başlanır. Kahvehanelerde artık günlük gazeteler ve kimi haftalık, kimi aylık olarak yayınlanan dergiler hazır bulunmaktadır. Müdavimler de bunları takip ederek ülkede ve dünyada olan bitenlerden daha yakinen haberdar olmaya başlarlar. Ayrıca bu dönemde yazar ve şairler için kahvehaneler eşsiz birer mekân haline gelir ve pek çokları buralarda kahve eşliğinde eserlerini yazar. Edebiyat tarihimizdeki bazı akımlara öncülük eden kişilerin de kahvehanelerde buluşup fikri sohbetler ettikleri bilinir.

Osmanlı’nın son dönemlerinde ise kahvehaneler artık kamuoyunun oluştuğu mekânlar haline gelir. Hararetli siyasi sohbetler, ne olacak bu memleketin hali konulu uzun tartışmalar hep buralarda yapılır. Buraları kapatmanın bir işe yaramayacağını anlamış olan yetkililer, bu sefer kahvehanelere hafiyeler yani gizli casuslar yerleştirmeye başlar. Bu hafiyeler, görev yaptıkları kahvehanelerden halkın ne konuştuğunu, ne düşündüğünü saraya jurnallerle, yani yazılı olarak bildirirler.

Evlerdeyse kahve pişirmek için artık özel araç gereçler bulunur. Çiğ olarak alınan kahveyi kavurmak için özel bakır kulaklılar, kavrulmuş kahveyi çekmek için değirmenler, pişirmek için özel cezveler ve porselen kahve takımları, konakların mutfaklarını süsler. Yanına çiçek suları konularak ikram edilir. Birinci ve ikinci dünya savaşlarında çok zor bulunan, karaborsaya düşen kahve, ilerleyen yıllarda ticaretinin artmasıyla yeniden yaygınlaşır.
  Alıntı
Alt 29 Eylül 2022, 20:09   #10
Çevrimdışı
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: Türk Kahvesi Aşkına! | Kahve Kültürü



Kahvehanelerin Cafeye Geçiş Öyküsü

Günümüz itibariyle cafe kültürünün yaygınlaşması kahve kültürüne etkisi elbette büyük olmuştur. Ancak cafe kültürünün yanı sıra Türk kahvesi aslında yaşamımıza uzun yıllar öncesinde girmiştir. Yani sadece şu zamanı almak haksızlık olacaktır.

Eski zamanda vazgeçilmez olan günümüzün adeta cafesi yerine geçen kahvehaneler ile Türk kahvesi kültürünün temeli atıldı. O gün şartlarında sosyal yaşantının vazgeçilmez bir parçası oldu Türk kahvesi. Koyu sohbetler eşliğinde içilen Türk kahveleri daimî dostlukları ve muhabbetleri beraberinde getirdi. Gözünüze eski zaman insanlarının naif görüntüsünü getirin, haklı olduğumuzu göreceksiniz. Bu dostluk temelleri ile birlikte doğdu aslında Türk kahvesi kültürü.

Kahvehanelerin ilk açıldığı yer ve tarih ise İstanbul- 1554. İlk kahvehane açıldığı günden itibaren edebiyatın temellerinin atıldığı, sanata dair tüm konuların işlendiği bir yer oldu adeta. Tabiri caiz ise kültür yuvası haline geldi diyebiliriz. Günümüz kahvehanelerini veya cafeleri düşününce bu durumu adeta herkesin olmasını istediği adeta ütopik bir hayal gibi gelmiyor mu size de? İlk kahvehanelerde onlarca sanatçı, öğrenci ve öğretmen geldi geçti, hepsi de ardında güzel anıların yanı sıra okunmuş kitaplar, oynanmış piyesler bıraktı. Üstelik bu durum sadece İstanbul itibariyle değil, Dünya genelinde oluştu diyebiliriz. Kahvehaneler, eski yıllarda ülkemizde olduğu gibi başka ülkelerde de entelektüellerin buluşma mekânı oldu. Kahve ise bu güzel sanat dolu ortamı bir araya getiren bir etmen oldu.
  Alıntı
Yeni Konu Yeni Cevap

İçeriği Sosyalleştir

Etiketler
aşkına, kahve, kahve kültürü, kahvesi, kültürü, osmanlı kahve, turkish coffee, türk, türk kahvesi


Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 konuk)
 

Gönderme Kuralları
Konu açma yetkiniz yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti ekleme yetkiniz yok
Mesaj düzenleme yetkiniz yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Saat: 10:56.

Forum Bilgileri
Hukuki Aydınlatma Metni
ForumAdası, tüm hakları saklıdır.

Kurucu: Jön TüRk
Forum Sorumlusu: Zeze
Geliştiriciler: Regex & Cry
Tasarımcı: Mango

Powered by vBulletin® Version 3.8.6
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Altyapı bilgilerini okuduğunuz vBulletin yazılımı ForumAdası üzerinde lisanslı bir şekilde kullanılmaktadır.
ForumAdası; internet ortamında kullanıcıların içerik üretmelerine, bu içeriklerin de önceden onaya tabi tutulmaksızın yayımlanabilmesine olanak sağlayan bir forum sitesidir. Forum siteleri, tıpkı sosyal medya ve interaktif sözlükler gibi 5651 sayılı kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının "m" bendine göre Yer Sağlayıcı olarak faaliyet göstermekte olan, hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten platformdur.
5651 sayılı kanunun 5. maddesine göre yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. Başka bir deyişle ForumAdası üzerinden yapılan yazılı, görsel ya da işitsel paylaşımlardan doğabilecek yasal sorumluluk, mezkur içeriği paylaşan ForumAdası üyesi gerçek kişilere aittir. İlgili kanunun anılan maddesinin 2. fıkrasında da çok açık bir biçimde öngörüldüğü üzere; yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içerikten, ceza sorumluluğu ile ilgili hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddelerine göre haberdar edilmesi halinde ve teknik olarak imkân bulunduğu ölçüde hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla yükümlüdür.
Açıklanan hukuki dayanaklar temelinde, hak ihlâli iddiasında bulunan hak sahipleri İLETİŞİM linkinden yer sağlayıcı ForumAdası yöneticilerine ihtarda bulunarak bahse konu hususu tebliğ etmeleri halinde incelemeler yapılıp, en geç 2 gün içerisinde gerekli işlemler tesis edilecektir.

5101 sayılı yasayla degişik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince ForumAdası üzerinde telif hakkı bulunan MP3, video vb. eserlerin paylaşımı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hak sahipliği verilmiş olan MÜ-YAP tarafindan yasaklanmış olup, yasal işlem olması halinde, paylaşan kişi ya da kişilerin bilgileri gerekli kurum ile paylaşılacaktır.