Önemli Günler ve Haftalar Türkiye'de ve Dünyada kutlanan önemli gün ve haftalar ile milli bayramların anlam ve önemine dair bilgilerin yer aldığı bölüm. |
|
LinkBack | Seçenekler | Görüntüleme stilleri |
21 Mart 2023, 22:43 | #1 |
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir. |
22 Mart Dünya Su Günü ile ilgili Bilgi ve Yazılar
22 Mart Dünya Su Günü ile ilgili Bilgi ve Yazılar
Suyun Hayatımızdaki Yeri ve Önemi
Bildiğiniz üzere, insan haftalarca aç kalabilir, ancak 2-3 günden fazla susuz kalamaz. Su en önemli besin maddemizdir ve günde ortalama diğer besinlerle de beraber olmak üzere 2.5 litre alınması gerekir. Diğer taraftan günlük su gereksinimimiz yalnız bu içme suyundan oluşmamaktadır Bunun yanı sıra temizlik, yemek pişirmek ve benzeri işler için İstanbul’da kişi basına yaklaşık 175 litre su tüketilmektedir, İstanbul’un şu anki nüfusu göz önüne alındığında günde yaklaşık 2 milyon metreküp su gerekmektedir ve mevcut kaynaklarla bu miktar karşılanamamaktadır. Durum böyleyken, yapılan su kesintileri ve şebeke dağıtım sisteminin eskimiş olması, şebeke suyuna olan güvensizliği beraberinde getirmiştir. Aslında en önemli problem su, belediye tarafından şebekeye verildiğinde başlamaktadır. Belediye belli havzalarda topladığı suyun sertliğini azaltıp parçacık filrasyonunu yaptıktan sonra suyu şebekeye vermektedir. Asıl problem bundan sonra başlamaktadır. Eskimiş haldeki su boruları kirliliğe neden olmaktadır. Nasıl mı? Yukarıda da belirttiğim gibi sadece İstanbul’da 2 milyon metreküp suya ihtiyaç vardır. Ve karşılanamamaktadır. Yapılan su kesintileri yüzünden su borularında negatif basınç (vakum) oluşmaktadır, daha sonra da dışarıdan içeriye sızma olmaktadır. Kirlilik başlar. Ayrıca bu su kargaşası içerisinde bir de su istasyonları problemi baş göstermiştir. Denetimsizlik ve yetki kargaşası durumu zorlaştırmıştır. Sonuçta görülüyor ki fertler kendi başlarının çaresine bakmak durumunda kalmışlardır. İsterseniz içme suyunu neler kirletir bir de ondan bahsedelim. Suda bulunabilecek kirlilikleri organik, inorganik ve mikrobiyolojik olmak üzere üç ana gruba ayırmak mümkündür. Organik Kirleticiler: Sulara insansal, hayvansal ve bitkisel kaynaklı olmak üzere bulaşabilirler. Bunların içinde özellikle insansal olan sentetik organik kimyasallar insan sağlığına çok zararlıdır. Su kaynakları; çöp depolama alanlarından, yakıt ve kimyasal madde tanklarından olan sızıntılardan, tarım ilaçları kullanımından ve endüstriyel atıklardan kolaylıkla etkilenip kontamine olabilir. Söz konusu organik kirleticiler bazen dolaylı yoldan daha da zararlı bir halde karşımıza çıkabilirler. Örneğin, suda bulunan bu organiklerin bir kısmı şebeke suyunun arıtımında kullanılan klorla reaksiyona girerek kloroform gibi kanserojen maddelere dönüşmektedir. İnorganik Kirleticiler Suyun içinde bulunan en önemli inorganik madde sertliği oluşturan çözünmüş haldeki kalsiyum ve magnezyum tuzlarıdır. Su kaynaklarında bulunan inorganik kirleticiler aslında toprakta bulunan Arsenik, Baryum, Flor, Sülfat, Radon, Radyum ve Selenyum gibi elementlerden oluşmaktadır. Endüstriyel faaliyetler de metallerin yüzey sularına karışmasına katkıda bulunurlar. Fosfat nitrat gibi parametrelere genellikle gübre kullanılan tarım alanlarındaki su kaynaklarında rastlanır. İnorganik maddeler, içme sularına korozyon (aşınma) nedeniyle de karışmış olabilirler. Korozyon su dağıtım sisteminin ve tesisatın kimyasal ve/veya fiziksel bir etkisiyle aşınması sonucunda bazı metal ve ametallerin suya bulaşması olayıdır. (Örn: Su borusunun paslanması). Sağlık açısından kesinlikle suda belli limitlerin altında kalması gereken metaller kurşun ve kadmiyumdur. Çinko, Bakır ve Demir de aşınmanın yan ürünleridir. Asbest-Çimento karışımından üretilmiş boruların korozyonu sonucunda asbest de suya karışabilir. Korozyon hem su dağıtım sisteminin ve tesisatın ömrünü azaltır, hem de mikroorganizmaların üremesi için uygun bir ortam yaratır. Mikrobiyolojik Kirleticiler: Sudan gelen en büyük tehlike, mikrobiyolojik kaynaklı olanıdır. WHO (Dünya Sağlık teşkilatı) kaynaklarına göre ABD’de bile her yıl sudan kaynaklanan 69.000 hastalık vakası bildirilmektedir. Bu hastalıkların en önemli kaynağı fosseptik ve kanalizasyondur. Mikrobiyolojik bulaşma hem yeraltı, hem yerüstü sularında olabilir. Bu bulaşmaların neden olacağı bazı hastalıklar tabloda verilmiştir. Bu hastalıklardan bir çoğu son günlerde artış göstermiştir ve İstanbul bulaşıcı hastalıkların yayılması için çok uygun bir ortam haline gelmiştir. Salgın olayı toplumda o anda mikrobik viral hastalık veya taşıyıcılarının bulunmasına bağlıdır. Bu kişilerin atıkları suya karıştığında hastalık kolaylıkla yayılma gösterir. Her yeni tifo, paratifo veya kolera vakası daha önce ortaya çıkmış başka bir olaydan kaynaklanır. Hastalık etkeni mikroorganizmaların bazıları uygun şartları bulduklarında aylarca suda yaşayıp, çoğalabilirler. Hastalığa yakalanma riski ise; kişiye, yaşına, beslenme ve genel sağlık durumuna göre değişmekle beraber, bir tifo, dizanteri veya viral hepatit salgını durumunda toplumun büyük bir tehlikede olduğu aşikardır. Doğada sıkça rastlanan fakat patojen (hastalık yapıcı) olmayan diğer bazı mikroorganizmalar da özellikle savunma mekanizmaları zayıf olanlarda, örneğin bebeklerde ve yaşlılarda çeşitli hastalıklara neden olabilirler. Pseudomonas, Flavobacterium, Acinetobacter, Klebsiella ve Serratla gibi bakterilerle bulaşmış sular içme amaçlı olmasalar bile, temizlik amaçlı olarak kullanıldıklarında cilt, göz, burun ve boğazda enfeksiyonlara neden olabilmektedirler. Benzer Konular:
|
21 Mart 2023, 22:44 | #2 |
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir. |
Yanıt: 22 Mart Dünya Su Günü ile ilgili Bilgi ve Yazılar
SUYUN HAYATIMIZDAKİ ÖNEMİ
BM Genel Kurulu Aralık 2003'te yaptığı 58. oturumunda aldığı karar ile 2005 yılının 22 Mart gününden başlayarak 2015 yılına kadar on yıl süreyle dünya su günü temasının "Water For Life" ( Yaşam İçin Su ) olmasını kararlaştırmıştır. BM ayrıca bu on yıllık sürenin "Eylem İçin On Yıl" olmasını tavsiye ederek bu süre içerisinde konunun seminer ve konferans gündemlerinden suyu korumaya yönelik etkin eylemlere aktarılmasını sağlamayı amaçlamıştır. Yeryüzündeki suyun %97’si tuzludur. Geriye kalan ve büyük bir bölümü Kuzey ve Güney Kutuplarında buzullar içinde donmuş olan %3’lük tatlı su kaynakları için insanlar, bitkiler, yaban hayat, tarım ve sanayi rekabet etme durumundadırlar. Son 10 yılda bu kısıtlı su arzı üzerindeki küresel su talebi 6 – 7 kat artmıştır; bu oran dünya nüfusu artış oranının iki katından fazladır. Öte yandan, dünya nüfusunun 2025’de 8,3 milyara, 2050’de ise 10–12 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Halen, yoksullar başta olmak üzere, dünyada 2,4 milyar insan yetersiz ve kalitesiz su nedeniyle sağlıksız koşullarda yaşamaktadır. Dünyanın birçok bölgesinde yaşanmakta olana kırsal alanlardan kentlere göç, çok sayıda insanın yeterli sağlık hizmetlerinden, güvenli içme suyundan, çevresel olarak güvenli yaşam koşullarından yoksun alanlarda yaşamalarına sebep olmaktadır. Uluslararası kuruluşlar, yukarıda bir kısmı sözü edilen sorunlara çözüm arayışları çerçevesinde insan sağlığı, gıda güvenliği, endüstriyel gelişme ve eko-sistemlerin korunması için su kaynaklarının daha etkin bir biçimde kullanılması ve yönetilmesinin gerekliliğine dikkat çekmiştir. BM sistemi içinde yer alan birçok uzman kuruluşun (UNDP, FAO, UNICEF, UNESCO, WHO, WMO) girişimi ile bir seri uluslararası konferans çerçevesinde etkin ve adil su kaynakları kullanımı tartışılmış ve gözden geçirilmiştir. Bu konferanslar arasında:
Bir yandan tarım, içme suyu ve sanayi arasında bir yandan da bu sektörler ve doğal hayat arasında su kullanımına ilişkin rekabet giderek artmaktadır. 1990’ların ortalarına gelindiğinde giderek daha çok bölge ve ülkenin su kıtlığı ile karşılaşması ile dünyada su kaynakları yönetiminde bütüncül yaklaşımların benimsenmesinin gerekliliği ortaya çıkmıştır. Dublin ve Rio ilkelerini ve "Bütüncül Su Kaynakları Yönetimi" olarak tanımlanan bir dizi ilkeyi eyleme dönüştürmek amacıyla Dünya Su Konseyi (WWC) ve Küresel Su Ortaklığı (GWP) gibi uluslararası sivil toplum kuruluşları kurulmuştur. Bu kuruluşlar, politika-yapıcılar ve kullanıcılar gibi başlıca paydaşlar arasında su ile ilgili sorunlara yönelik ilgiyi artırmaya; ilgili aktörler arasında ortaklıklar kurulmasına ve ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde bütüncül su kaynakları yönetimine ilişkin eylemlerin gerçekleşmesine yönelik faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Türkiye su zengini bir ülke değildir. Uzmanlar ülkemizin 107 milyar m3 su arzına sahip olduğunu vurgulasalar da, mevcut su kaynakları zaman ve mekâna göre düzensiz dağılmıştır. Öte yandan ortalama 1300 m3 kişi başına düşen su miktarı ile ülkemiz uluslararası ölçütlere göre su sıkıntısı çeken ülkeler içinde değerlendirilebilmektedir. Türkiye, sosyo-ekonomik kalkınma hedefleri doğrultusunda su kaynaklarını geliştirme projelerine öncelik vermiştir. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ülkemizin görece yoksul ve geri kalmış bir bölgesinde su, toprak ve insan kaynaklarının kalkınma amacına yönelik geliştirilmesi ve kullanılmasına dönük bir dizi fiziki, sosyal, ekonomik ve kültürel proje ve faaliyetleri kapsamaktadır. Dünyada birçok bölgede, son elli yılda, ekonomik büyüme hedefleri doğrultusunda ileri teknolojilerin, yöntemlerin ve tekniklerin kullanımına yönelik girişimleri gözlemledik. Öte yandan bu hızlı büyüme süreci içinde aynı girişimler, sosyal eşitsizlik, çevresel yıkım ve ekolojik dengenin temelden sarsılması gibi olgularla mücadelede başarısız kaldılar. Küresel düzeyde kalkınmaya yönelik gözlemlediğimiz bu gelişmeler, kalkınmaya ilişkin genel yaklaşımlarımızda ve GAP’a özgü olarak izlediğimiz kalkınma politikalarında yeni anlayışların benimsenmesine yol açmıştır. Nitekim 1990’ların ilk yıllarından buyana, GAP bölgesinde kalkınmaya ilişkin faaliyetler GAP Bölge Kalkınma İdaresi’nin öncülüğünde "sürdürülebilir kalkınma" yaklaşımı doğrultusunda yürütülmektedir. Güneydoğu Anadolu Projesi’nin nihai hedefi, bölgede yaşayan halkın potansiyel ve tercihlerini eksiksiz bir biçimde yaşama geçirebilecekleri bir ortam yaratmaktır. GAP, su ve toprak kaynakları gibi bölgede yaşamın her unsuruna temel teşkil eden kaynakları etkin ve adil bir biçimde geliştirmeye ve kullanmaya yönelik faaliyetler çerçevesinde kadın, erkek, genç, çocuk, mevcut tüm bölge halkı ve gelecek kuşaklar için seçenekleri ve olanakları genişletmeyi hedeflemektedir. Yalnızca ekonomik büyüme hedefli kalkınma yaklaşımlarından farklı olarak, sürdürülebilir kalkınma, insanı, kalkınmanın hem aracı hem de amacı olarak odak noktaya koyar. Bölge halkının sosyal ve ekonomik gönence erişimine yönelik projelere öncelik verir. GAP çerçevesindeki eşit, adil, cinsiyet dengeli proje uygulamaları, suyun etkin kullanımına ve katılımcılığa dayalı sulama modelleri, kalkınmanın alt yapısını oluşturan fiziki projelerin, sosyal yapıya, çevreye ve kültür varlıklarına yönelik zararlarını minimuma indirmeye çalışan projeler, kadınlar, baraj göllerinden etkilenen nüfus, çocuklar, gençler, toprakları sulama alanı dışında bulunan çiftçiler gibi dezavantajlı grupların, kalkınmadan olumsuz etkilenmemelerini ve yaratılacak refahın ekonomik geçerliliğini gözeten uygulamaların tümü sürdürülebilir insani kalkınma yaklaşımı içinde değerlendirilmelidir. |
İçeriği Sosyalleştir |
Etiketler |
bilgi, dünya, günü, ile, ilgili, mart, yazılar |
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 konuk) | |
|
|
|
|
ForumAdası, tüm hakları saklıdır. Kurucu: Jön TüRk Forum Sorumlusu: Zeze Geliştiriciler: Regex & Cry Tasarımcı: Mango
Powered by vBulletin® Version 3.8.6
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd. Altyapı bilgilerini okuduğunuz vBulletin yazılımı ForumAdası üzerinde lisanslı bir şekilde kullanılmaktadır. |
ForumAdası; internet ortamında kullanıcıların içerik üretmelerine, bu içeriklerin de önceden onaya tabi tutulmaksızın yayımlanabilmesine olanak sağlayan bir forum sitesidir. Forum siteleri, tıpkı sosyal medya ve interaktif sözlükler gibi 5651 sayılı kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının "m" bendine göre Yer Sağlayıcı olarak faaliyet göstermekte olan, hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten platformdur. 5651 sayılı kanunun 5. maddesine göre yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. Başka bir deyişle ForumAdası üzerinden yapılan yazılı, görsel ya da işitsel paylaşımlardan doğabilecek yasal sorumluluk, mezkur içeriği paylaşan ForumAdası üyesi gerçek kişilere aittir. İlgili kanunun anılan maddesinin 2. fıkrasında da çok açık bir biçimde öngörüldüğü üzere; yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içerikten, ceza sorumluluğu ile ilgili hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddelerine göre haberdar edilmesi halinde ve teknik olarak imkân bulunduğu ölçüde hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla yükümlüdür. Açıklanan hukuki dayanaklar temelinde, hak ihlâli iddiasında bulunan hak sahipleri İLETİŞİM linkinden yer sağlayıcı ForumAdası yöneticilerine ihtarda bulunarak bahse konu hususu tebliğ etmeleri halinde incelemeler yapılıp, en geç 2 gün içerisinde gerekli işlemler tesis edilecektir. 5101 sayılı yasayla degişik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince ForumAdası üzerinde telif hakkı bulunan MP3, video vb. eserlerin paylaşımı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hak sahipliği verilmiş olan MÜ-YAP tarafindan yasaklanmış olup, yasal işlem olması halinde, paylaşan kişi ya da kişilerin bilgileri gerekli kurum ile paylaşılacaktır. |