Forum Logo  

Anasayfa Forum Duyuruları Yönetim İletişim
 -
Geri Git   ForumAdasi.Com > Kültür ve Sanat > Tarihte Bugün > Önemli Günler ve Haftalar

Önemli Günler ve Haftalar Türkiye'de ve Dünyada kutlanan önemli gün ve haftalar ile milli bayramların anlam ve önemine dair bilgilerin yer aldığı bölüm.


29 Nisan Dünya Dans Günü ve Dans ile ilgili Genel Bilgiler

Türkiye'de ve Dünyada kutlanan önemli gün ve haftalar ile milli bayramların anlam ve önemine dair bilgilerin yer aldığı bölüm.


Kullanıcı Etiket Listesi

Yeni Konu Yeni Cevap
 
LinkBack Seçenekler Görüntüleme stilleri
Alt 06 Mayıs 2024, 09:41   #1
Çevrimiçi
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Ataç 29 Nisan Dünya Dans Günü ve Dans ile ilgili Genel Bilgiler

29 Nisan Dünya Dans Günü ve Dans ile ilgili Genel Bilgiler

DANS KOLLARI VE BACAKLARI OLAN BİR ŞİİRDİR
Bir bedenimizin olduğunun farkına vardığımız zaman kadar eski olsa gerek dansın ortaya çıkışı. Ritüeller, törenler, kutlamalar, şölenlerle insanın inançlarının ifade edilişi ya da dışavurumu anlamında doğal olarak yaşamın bir parçası olmuş dans. Sonrasında ise doğal yaşamdan koparak, saraylar da dâhil olmak üzere, farklı mekânlara taşınmış. Var olan düzeni övmek, kralı desteklemek ya da evlilik gibi özel günler için bizzat tasarlanan danslar gibi, dışsal amaçlara hizmet edecek şekilde araç olarak da kullanılmış.
forumlar, genel forum sitesi forumadasi.com
Zaman içerisinde farklı dans türlerinin ortaya çıkmasıyla dansın geçirdiği evrim bir yana, aslında esas kat edilen yol, artık her hareketin dans olabileceğini fark edebilmemiz anlamında zihinsel olmuştur. Bugün artık, yürümeyi, koşmayı, oturup kalkmayı hatta kıpırdamadan durmayı bile dans kabul edebiliyorsak ve oysa beden aynı bedense, farklılığı gündelik hayatın bu hareketlerini bile artık “dans” kabul edecek kadar değişen düşüncelerimizde aramak gerekir. Ne de olsa insan bir canlı türü olarak zaten hareket edebilme özelliğine sahiptir. O halde hareketi sanata dönüştüren nedir?

Evdesiniz. Mutfakta. Yemek pişiriyor, ortalığı topluyorsunuz. Bir ocağa doğru, bir fırına doğru gidiyor, tezgâhın üstündeki bardak ve tabakları bulaşık makinesine yerleştiriyorsunuz. Kalan birkaç parçayı elde yıkıyor, tenceredeki yemeği karıştırıp, buzdolabından gerekenleri alıyorsunuz. Mutfağınızda sürekli hareket halindesiniz. Dans mı ediyorsunuz? Hayır. Belki de evet. Neden olmasın? Yine de şüphe oluşuyor. Bir fark olsun istiyoruz. Fark arıyoruz. Aramalı mıyız? Kıyaslayabileceğimiz örnekler bulmalıyız.

Aynı hareketleri, eşya olmadan bu hareketlere öykünerek yaptığınızda ve bir de sahneye taşıyıp izleyiciyle buluşturduğunuzda “dans” olabiliyor. Hareketleri defalarca tekrarlayıp kendi bedeninize uyarlayarak, sonra da bozarak ve geliştirerek öykünmelerin son derece uzağına düştüğünüzde ise, geriye yalnız tanınması artık olanaksız hale gelen başlangıç hareketlerinin dönüştürülmüş biçimleri kalıyor. Tüm dans hareketlerini gündelik yaşamdaki temel hareketlere indirgeyebilmek, hareketleri çözümleyebilmek olanaklı mıdır? Eş deyişle, her dans hareketini ne kadar karmaşık olursa olsun basit, temel hareketlere indirgemek olanaklı mıdır? Dansta notasyonlar biraz da böyle oluşmuşlardır. Bu notasyonlar arasında en yaygın olanlarından biri “Labanotasyon” ya da “Laban hareket analizi” adıyla bilinen ve dansçı-kuramcı Rudolf Laban’a (1879-1958) ait olan dans notasyonudur. Laban, mekanikleşmeye karşı doğaya yakınlaşmış, dansın ve dansçının gündelik yaşamın sıradan hareketlerinden beslenebileceğinden yola çıkarak insan bedeninin duruş ve hareketlerini grafiksel olarak ifade etmeye çalışmıştır. Sorduğumuz bu sorular sanatın ne olduğu sorusunu yanıtlamanın da peşine düşmeyi gerektirir. Uzun sürecek ve belki de bitmeyecek bir tartışma. Yine de şunu söyleyelim: Her hareket dans olabilir ama sanat olabilmesi, düşünce ile hareketin iç içe geçmişliğinde aranmalıdır.

Elbette istisnasız herkes dans edebilir. Ayağa kalkıp azıcık kıpırdanmaya, hareket etmeye, bedenini serbestçe salınmaya bırakan herkes dansın içeriden dışarıya adeta fışkıran coşkusunu hissedebilir. Dansa zaman içerisinde giren her türlü teknik bir yana, dans en ilkel formunu, o en basit coşkuyu kendinde taşır. Bu coşkunun kendisi türlü duygu ve düşünce barındıran insan deneyimiyle birleşerek bedende cisimleşir ve yaşanması ya da izlenmesi insanı kendinden geçiren özel bir estetik deneyime dönüşür. Charles Baudelaire’in deyişiyle,“dans, kolları ve bacakları olan şiirdir.” Dansçı, kendi biricikliğinden yola çıkarak bedeninde evrenseli yakalayan cisimleşmeye izin verir.


  Alıntı
Alt 06 Mayıs 2024, 09:43   #2
Çevrimiçi
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: 29 Nisan Dünya Dans Günü ve Dans ile ilgili Genel Bilgiler

DÜŞÜNEN BEDEN İLE HAREKET EDEN RUH
Dans, yaşamı ya da dünyayı bir yeniden görme biçimidir. Ruh ve bedenin mükemmel uyumunun tezahürüdür. Bu uyum sürekliliğini, hareketlerin var oldukları anda yok olup gitmelerinden alır ve kendini, “dansta-olma-hali” diye kavramsallaştırdığım bir bilinç haliyle gösterir. Dansta-olma-hali’ni, “düşünmenin yeri kabul ettiğimiz ruh/zihin ile hareket etmenin yeri ya da aracı kabul ettiğimiz bedenin birbirlerinin özelliklerini de sergileyebildikleri bir bilinç hali” olarak tanımlıyorum. Düşünen beden ile hareket eden ruh ve her ikisinin birlikteliğini kast ediyorum. Belki de gündelik sıradan hareketlerin bir sanat formu olarak dansa dönüşmesini sağlayan böyle bir bilinç halidir. Gündelik hareketlerde bedenimiz “bildiği” hareketleri otomatikleşmiş bir biçimde yapar ve dolayısıyla kendinde ortaya çıkan farklı olanakları deneyimlemek gibi bir dürtüsü yoktur. Dansta-olma-hali içerisine girdiğinde ise beden, uzamsallığı ve hareket edebilme özelliğinin yanı sıra düşünebilme özelliğini de sergilemeye başlar. Bu hareketleri bir forma dönüştüren tam da budur.
forumlar, genel forum sitesi forumadasi.com
Alain Badiou, Stéphane Mallarmé’nin dans ile düşünce arasında kurduğu ilişkide ortaya çıkan ilkelerden birini “mutlak bakış” olarak ifade etmiştir. Dans, “Mutlak olarak gelip geçici bir sanat olduğu için –zira meydana gelmesiyle ortadan kaybolması bir olur—en güçlü ebedilik yükünü elinde tutar… Ebedilik, tam da ortadan kayboluşu koruyan şeydir.” Dolayısıyla bir dans izleyicisi de “Olmanın ortadan kaybolmayla ilişkisini kavramalıdır.” Ortadan kaybolmayan eskitilerek korunabilir. Ortadan kaybolanı korumanın yolu ise onu “Ebedi olarak saklamaktır.” Bu ilişkiyi kavrayan bir izleyici bunu “baş dönmesi” olarak yaşayacaktır çünkü “Dansta sonsuzluk görünür bedenin sonluluğu içinde gizli olarak tezahür eder.” Dansın var olup yok olan bir form olarak nasıl saklanacağını izleyicisinin yükümlülüğüne veren son derece özel bir form. Oysa Mallarmé’nin dediklerini tamamlayarak şöyle diyecektir Badiou: “Dans bir sanat değildir, çünkü bedene kaydedilmiş sanatın olanaklılığının göstergesidir.” Bu da dansa diğer sanat formları arasında ayrıcalıklı bir yer vermeye yeter. Hem bedende gerçekleşen hem de mutlak olarak gelip geçici olan bir başka sanat formu yoktur.

Bedenin düşünüp ruhun hareket ettiği dansta-olma-hali, ruh ve bedenin birlikteliğini ifade eder. Bu birlikteliğin yaşanmasındaki temel unsur ise özgürlüktür. Bedenin düşünebilmesini sağlayabilmek için bedeni, ruhun hareket edebilmesini sağlayabilmek için de ruhu özgür bırakmak gerekir. Beden, hareket edebilmesinin zeminini oluşturan mekân ile kurduğu ilişki içerisinde biçim değiştirebilme olanaklarını ve çıplaklığını keşfederek düşünür. Bu olanakları keşfettikçe özgürlüğü de artar. Bedenin özgürlüğü yaşayabilmesi için doğal duruşa sahip olması gerekir. Bu bağlamda örneğin, “bale” dediğimiz dans türü yerçekimine direnen poz ve jestlerle bedenin özgürlüğünü kısıtlar. Yani bedenin farklı biçimlerde düşünebilmesini engeller.
  Alıntı
Alt 06 Mayıs 2024, 10:04   #3
Çevrimiçi
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: 29 Nisan Dünya Dans Günü ve Dans ile ilgili Genel Bilgiler

GELECEĞİN DANSI

Isadora Duncan (1877-1927), tam da böyle bir zihinsel temelde bedenine özgürlük tanımaya karar vermiştir. Bedeninin bir beden olarak sahip olabileceği tüm olanakları kullanmaya karar vermiş olacak ki o, bir dansçı olarak doğal hareketler, sade kıyafetler ve çıplak ayaklarla o güne kadar kullanılan tekniğin karşısında yer almıştır. Bu dans tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bugün adına “Modern dans” ya da “Çağdaş dans” dediğimiz bu yeni dans baleye karşıt bir duruş olarak doğmuş, özellikle 19. Yüzyılın romantik balesinin parmak ucunda durma tekniği, seyirci üzerinde yaratılan “hafiflik yanılsaması”, tütü kullanımı gibi unsurlarını terk ederek, “ilkel” olana geri dönmeyi amaçlamıştır. Duncan’a göre bale, doğal olmayan ve çirkin hareketlerle kadın bedeninin güzelliğini bozmuştur. Bir bale dansçısının kıyafetlerinin arkasında steril hareketler sonucu oluşmuş olan biçimsiz kaslar ve biçimi bozulmuş bir iskelet söz konusudur.
forumlar, genel forum sitesi forumadasi.com
1902’de yazdığı, “Geleceğin Dansı” adlı yazısında Duncan, geleceğin dansı olarak ortaya çıkan bu yeni ama aslında özü itibarıyla eski olan dansa ait temel hareketlerin yeni hareketlerin doğmasını sağlayacak türden olmaları gerektiğini söylemiştir. Böylelikle bu esas hareketler içlerinde adeta yeni hareketleri doğuracak tohumları barındırarak “Sonsuz bir dizi halinde daha yüce ve mükemmel ifadeler, düşünceler ve fikirler” doğurabilecektir. “Yalnızca çıplak bir bedenin hareketleri tamamıyla doğal olabilir” diyen Duncan, insanın bilinçli bir şekilde çıplaklığına geri dönmesi gerektiğini söyler. İnsanın bedeninin hareketleri bu doğaya geri dönüşle kendi formuna uyacaktır. Nietzsche’nin felsefesinden de etkilenmiş Duncan, “Dansın ruhtan kaynaklanması ve ruhun bir ifadesi olması gerektiğini” savunmuş ve kendi döneminde geleceğin dansçısına seslenerek şöyle demiştir: “Geleceğin dansçısı, bedeni ve ruhu öylesine uyum içinde gelişmiş biri olacak ki, ruhun doğal dili, bedeninin hareketi haline gelmiş olacak.”
  Alıntı
Alt 06 Mayıs 2024, 10:05   #4
Çevrimiçi
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: 29 Nisan Dünya Dans Günü ve Dans ile ilgili Genel Bilgiler

RUHANİ BİR HAYAT DENEYİMİ OLARAK DANS
Modern dansın öncülerinden olan Ruth St. Denis (1879-1968) de şöyle diyecektir: “Dansı, kelimelerin yansıtamayacağı kadar derin ve hoş olan şeyleri bir ruhtan diğerine taşıyan bir iletişim aracı olarak görüyorum.” “Dans etmek, hayatı daha ince ve yüksek titreşimleriyle yaşamaktır.” Doğu mistisizmimden esinlenen Denis için dans ruhani bir hayat deneyimiydi. İnsan dans ederek kendisini kozmik gerçekliğin bir parçası hissedebiliyordu. Duncan’da olduğu gibi Denis’de de dansta asıl ya da soylu olan ancak özgür hareketlerde açığa çıkabilecekti. Oysa ona göre dans “Mekanik bir yeterliliğe” dönüşerek ruh ve beden arasındaki uyumu bozmuştu.
forumlar, genel forum sitesi forumadasi.com
Tam da bu nedenle artık dansa yol açmanın zamanı gelmişti. Bu bir anlamda bir çocuğun hareketlerinde saklı olan saf ve sınırları olmayan dansın yeşertilmesi anlamını taşıyordu. “Eğer uygarlığımız bin bir şekil ve nedenle, bu ahenkli varlığın içgüdüsel ve keyifli eylemini kısıtlamamış olsaydı, dans etme güdüsü yemek yemek, koşmak, yüzmek kadar doğal sayılacaktı.” Bizler, bu durumun farkına varabildiğimiz sürece, uygarlığımızca bastırılan ve çarpıtılan beden imgemizi değiştirebilir ve arzuladığımıza yakın bir dünyaya kavuşabiliriz. O halde, bedenimizden utanmadan dans edebilmek için ne bekliyoruz? Şu anda. Şimdi. Şöyle dememiş midir Pina Bausch: “Dans et, dans et. Yoksa yok olup gideceğiz.”
  Alıntı
Alt 06 Mayıs 2024, 10:06   #5
Çevrimiçi
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: 29 Nisan Dünya Dans Günü ve Dans ile ilgili Genel Bilgiler

VAROLABİLMEK İÇİN DANS
1970’lerde özellikle dans tiyatrosu alanında kendinden sonra gelen pek çok dansçı ve koreografı etkilemiş olan Pina Bausch (1940-2009), dansta tekrar edilenin aslında tekrarı vermediğini dile getirmiş, bir aynı hareketin üst üste tekrar edilmesi sonucunda dansçının kendisini bambaşka hissedeceğini vurgulamıştır. Bu aynı zamanda tek bir harekette bile içerilen sonsuz hareket olanaklarının açığa çıkması ve bedenin bu olanaklarla birlikte olduğu şeyden olabileceği şeye olan dönüşümüdür. Belki de kendini defalarca kaybedip yeniden bulmaya çalışan bir kimliksiz/anonim bedenin nihayetinde var olabilmek için tek aracının dans etmek olduğunu keşfetmesidir. Tek bir hareket bulun ve üst üste iyice yoruluncaya kadar tekrar edin. Hem bedeninizdeki hem de ruhunuzdaki değişimleri fark etmemeniz mümkün değildir.
forumlar, genel forum sitesi forumadasi.com
Pina Bausch’un, kadınla erkek arasındaki etkileşimi ve genel olarak insan ilişkilerini kafe olarak tasarlanmış bir mekân içerisinde konu edinmiş en önemli eseri Café Müller’dir. Bu eser Pina Bausch ölünceye kadar kendisinin de dans ettiği tek eserdir. Eser, İspanyol yönetmen Pedro Almodóvar’ın Konuş Onunla adlı filmine de esin kaynağı olmuş ve filmde bu eserden parçalara da yer verilmiştir. Film aracılığıyla Café Müller daha geniş bir kitleye tanıtılmıştır. Defalarca süren bir döngü vardır eserde. Nasıl bir döngü olduğunu, sıradan bir kadın-erkek ilişkisinin çok ötesindeki kurgusunu bizzat yaşayabilmeniz için size aktarmıyorum. Zaten bu son derece etkileyici koreografiyi bu etkilere maruz kalabilmek için izleyerek yaşamak gerekir. Bu nedenle eseri henüz izlemediyseniz izlemeniz kesinlikle tavsiye edilir. Almodóvar’ın filmini de elbette.
  Alıntı
Alt 06 Mayıs 2024, 10:07   #6
Çevrimiçi
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: 29 Nisan Dünya Dans Günü ve Dans ile ilgili Genel Bilgiler

YAŞAMIN METAFORU OLARAK DANS
“Birçok kere ‘hayatın dansı’ cümlesini duydum. Bu ifade beni derinden etkiler; çünkü dansın konuştuğu enstrüman aynı zamanda hayatı yaşamanın aracıdır, yani insan bedenidir. Aynı zamanda tüm yaşamsal amaçların açık edildiği araçtır. Bu enstrüman hafızasında yaşamın, ölümün ve aşkın tüm cevherlerini barındırır.” Bu sözler Amerikalı modern dansçı ve koreograf Martha Graham’a (1894-1991) ait. Hayatın bedende cisimleşmesini izlemeye gelen seyirci, kuşkusuz bu cevherleri “izleyerek” yaşayacaktır. Eğer ki “iyi” bir dans izleyicisiyse. “Hayatın kendisini zaten yaşıyorum, bir daha izlemeye ne gerek var?” diyorsanız belki de dansın farklı etkilerine maruz kalmanın kendinizi ve yaşamı tanıma konusundaki yol göstericiliğine henüz tanık olmamışsınızdır. Ne de olsa dans yaşamın bir metaforudur. Okuyup anlamlandırmaya her daim açık kalacaktır.
forumlar, genel forum sitesi forumadasi.com
Sınırlı bedeninde sonsuz olanağa sahip olduğu izlenebilen bir dansçıdan zihnimizdeki düşüncelerin hareketini izleyebilme adına öğrenecek pek çok şey söz konusudur. Bu tüm sanatlar içerisinde yine dansın bir ayrıcalığıdır ama dans da bu ayrıcalığı tam manasıyla hak eder. Dans kişinin kendi bedeni üzerinden gerçekleştirdiği ve ruh-beden birlikteliğini ortaya koyan tek sanattır ne de olsa. Düşünce de, kendi hareketinde kaçınılmaz olarak dans edecektir. Ya da düşüncenin kendisi bir harekettir ve Nietzsche’den öğrendiğimiz üzere metaforunu dansta bulur. Diğer taraftan, düşünce de dansın bir metaforudur. Şöyle diyelim o halde: Dansçının bedenini gözlemleyerek düşüncenin nasıl devindiğini anlayabilme olanağı elde ederiz. Düşüncenin nasıl düşündüğünün izini sürerek de dansçının bedeninde içkin olan sonsuz olanağa dair fikrimiz olur. Kısaca, yaşamda ne varsa, dansta da o vardır.
  Alıntı
Alt 06 Mayıs 2024, 10:07   #7
Çevrimiçi
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: 29 Nisan Dünya Dans Günü ve Dans ile ilgili Genel Bilgiler

Geçmiş Dünya Dans Günlerinden 2011 yılında, Belçikalı çağdaş dansçı ve koreograf Anne Teresa De Keersmaeker’in yayınladığı mesaj;
forumlar, genel forum sitesi forumadasi.com
“Dansın bizi insan yapan şeyi kutladığını düşünüyorum. Dans ettiğimizde, son derece doğal bir şekilde, bedenimizin mekaniğini ve tüm duyularımızı neşe, hüzün, önemsediğimiz şeyleri ifade etmek üzere kullanırız. İnsanlar her zaman için yaşamlarının çok önemli anlarını kutlamak için dans etmişlerdir ve bedenimiz de tüm olanaklı insan deneyimlerinin belleğini taşır. Tek başımıza dans edebiliriz ve birlikte dans edebiliriz. Bizi aynı yapan şeyleri paylaşabiliriz, bizi birbirimizden farklı kılan şeyleri paylaşabiliriz. Benim için dans etmek bir düşünme biçimidir. Dans aracılığıyla en soyut fikirlerimizi cisimleştirebilir ve göremediğimiz, adlandıramadığımız şeyi ortaya çıkarabiliriz. Dans insanlar arasında cennet ve cehennemi birbirine bağlayan bir bağlantıdır. Bizler dünyayı bedenlerimizde taşırız. Her dansın nihai olarak daha büyük bir bütünün parçası olduğunu düşünüyorum, başlangıcı ve sonu olmayan bir dansın.”
  Alıntı
Alt 06 Mayıs 2024, 10:08   #8
Çevrimiçi
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: 29 Nisan Dünya Dans Günü ve Dans ile ilgili Genel Bilgiler

Alain Badiou'nun, "Başka bir estetik, sanatlar için küçük bir kılavuz" adlı kitabında, dansı konu alan satırları;
forumlar, genel forum sitesi forumadasi.com
Nietzsche’ye dans neden düşüncenin kaçınılmaz metaforu gibi gelmiştir? Çünkü dans, Zerdüşt-Nietzsche’nin büyük düşmanına, “ağırlık ruhu” adını verdiği düşmana karşı çıkan şeydir. Dans her şeyden önce her türlü ağırlık ruhundan muaf bir düşüncenin imgesidir. Bu muafiyetin öteki imgelerini de saptamak gerekir, zira bu imgeler dansı sımsıkı bir metafor ağı içine kaydeder. Örneğin kuş. Zerdüşt duyurur: “Ağırlık ruhundan nefret ettiğimden, kuşla akrabalığım.” Dans ile kuş arasındaki ilk metaforik bağ budur. Şöyle diyelim: “Bedenin içindeki kuş” denebilecek olan şeyin dans eden bir filizlenişi, bir doğuşu vardır. daha genel olarak da bir uçma imgesi. Zerdüşt şunu da söyler: “Uçmayı öğrenen kimse, yeryüzüne yeni bir ad verecek. Hafif olan, diyecek ona.” Nitekim bu, yani dansın yeryüzüne verilmiş yeni bir ad olduğunu söylemek, dansın çok güzel ve yerinde bir tanımdır. Sonra bir de çocuk var. Çocuk: “Masumiyet ve unutuş, yeni başlangıç, oyun, kendiliğinden dönen tekerlek, ilk hareket, yalın olumlama”… Dans –ki hem kuş hem uçuştur- çocuğun tarif ettiği her şeydir aynı zamanda. Dans masumiyettir, çünkü bedenden önceki bir bedendir. Unutuştur, çünkü kısıtlılığını, ağırlığını unutan bedendir. Yeni başlangıçtır, çünkü dans etme jesti adeta kendi başlangıcını icat eden bir şey gibi olmak zorundadır. Elbette oyundur, çünkü bedeni her türlü toplumsal mimikten, her türlü ciddiyetten, her türlü görgüden uzaklaştırır. Kendiliğinden dönen tekerlek: Dans için kullanılabilecek çok güzel bir tanım. Zira dans mekanda bir çember gibidir, ama kendi kendisinin ilkesi olan, dışarıdan çizilmemiş, kendi kendini çizen bir çember. İlk hareket: Dansın her jesti, her çizgisi, kendini bir sonuç olarak değil, hareketliliğin kaynağının ta kendisi olarak sunmalıdır. Yalın olumlama, çünkü dans olumsuz bedeni, utanç dolu bedeni, sevinçle boş bırakır.
  Alıntı
Yeni Konu Yeni Cevap

İçeriği Sosyalleştir

Etiketler
bilgiler, dans, dünya, genel, günü, ile, ilgili, nisan


Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 konuk)
 

Gönderme Kuralları
Konu açma yetkiniz yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti ekleme yetkiniz yok
Mesaj düzenleme yetkiniz yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Saat: 17:48.

Forum Bilgileri
Hukuki Aydınlatma Metni
ForumAdası, tüm hakları saklıdır.

Kurucu: Jön TüRk
Forum Sorumlusu: Zeze
Geliştiriciler: Regex & Cry
Tasarımcı: Mango

Powered by vBulletin® Version 3.8.6
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Altyapı bilgilerini okuduğunuz vBulletin yazılımı ForumAdası üzerinde lisanslı bir şekilde kullanılmaktadır.
ForumAdası; internet ortamında kullanıcıların içerik üretmelerine, bu içeriklerin de önceden onaya tabi tutulmaksızın yayımlanabilmesine olanak sağlayan bir forum sitesidir. Forum siteleri, tıpkı sosyal medya ve interaktif sözlükler gibi 5651 sayılı kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının "m" bendine göre Yer Sağlayıcı olarak faaliyet göstermekte olan, hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten platformdur.
5651 sayılı kanunun 5. maddesine göre yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. Başka bir deyişle ForumAdası üzerinden yapılan yazılı, görsel ya da işitsel paylaşımlardan doğabilecek yasal sorumluluk, mezkur içeriği paylaşan ForumAdası üyesi gerçek kişilere aittir. İlgili kanunun anılan maddesinin 2. fıkrasında da çok açık bir biçimde öngörüldüğü üzere; yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içerikten, ceza sorumluluğu ile ilgili hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddelerine göre haberdar edilmesi halinde ve teknik olarak imkân bulunduğu ölçüde hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla yükümlüdür.
Açıklanan hukuki dayanaklar temelinde, hak ihlâli iddiasında bulunan hak sahipleri İLETİŞİM linkinden yer sağlayıcı ForumAdası yöneticilerine ihtarda bulunarak bahse konu hususu tebliğ etmeleri halinde incelemeler yapılıp, en geç 2 gün içerisinde gerekli işlemler tesis edilecektir.

5101 sayılı yasayla degişik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince ForumAdası üzerinde telif hakkı bulunan MP3, video vb. eserlerin paylaşımı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hak sahipliği verilmiş olan MÜ-YAP tarafindan yasaklanmış olup, yasal işlem olması halinde, paylaşan kişi ya da kişilerin bilgileri gerekli kurum ile paylaşılacaktır.