Tarihte Bugün Tarihte bugün ne olmuştu? 1 Ocak'tan 31 Aralık'a her günün anlam ve önemi. |
|
LinkBack | Seçenekler | Görüntüleme stilleri |
20 Ocak 2024, 21:44 | #1 |
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir. |
19 Ocak 2007 - Hrant Dink Suikastı
19 Ocak 2007 - Hrant Dink Suikastı Hrant Dink Suikastı, Agos gazetesinin Türkiye Ermenisi genel yayın yönetmeni Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de 17 yaşındaki silahlı saldırgan Ogün Samast tarafından öldürülmesi olayı. Önceden pek çok tehdit almış olan Dink, Agos'un Halaskârgazi Caddesindeki binasının önünde başının arkasına ateş edilerek öldürüldü. Olay, Türkiye'de derin devlet ve milliyetçilik olgularını gündeme taşıdı. Dink'in cenazesinde on binlerce kişi tarafından cinayete tepki olarak atılan "Hepimiz Hrant'ız, Hepimiz Ermeniyiz" sloganı uzun süre tartışıldı. Suikast Hrant Dink'in ölümüyle sonuçlanan olaylar 6 Şubat 2004'te Agos'ta yayımlanan "Sabiha Hatun'un Sırrı" başlıklı röportajla başladı. Metinde Sabiha Gökçen'in binlerce Ermeni yetimden biri olabileceği iddia ediliyordu. Hrant Dink ve Diran Lokmagözyan'a konuşan Hripsime (Sebilciyan) Gazalyan, Gökçen'i Hatun Teyze olarak tanıdığını belirtip kendisine aktarılan aile öyküsünü anlatıyordu. Agos'ta dikkat çekmeyen haber, 21 Şubat'ta Hürriyet'te Ersin Kalkan'ın imzasıyla "Sabiha Gökçen mi Hatun Sebilciyan mı?" başlığı altında Agos kaynak gösterilerek yayımlandı. Hrant Dink'in konuyla ilgili kişisel yorumunu da içeren haber geniş yankı uyandırdı. Genelkurmay Başkanlığı'ndan aynı gün yapılan açıklamada, haberin "millî birlik, beraberlik ve değerler açısından tehlikeli" bulunduğu belirtilerek tüm basın organları, yayım ilkelerini tekrar gözden geçirmeye davet edildi. 24 Şubat'ta İstanbul Valiliği'ne çağrılan Dink, iddialara göre burada bir vali yardımcısının yanında bulunan iki kişiden biri tarafından tehdit edildi. Valilikteki bu olaydan bir gün sonra, 25 Şubat'ta Mehmet Soykan tarafından verilen şikayet dilekçesi üzerine Şişli Cumhuriyet Savcılığı tarafından Hrant Dink'in başka bir yazısı için "Türklüğü aşağılamak" suçlamasıyla TCK'nin 301. maddesinden dava açıldı. 26 Şubat'ta Agos önünde toplanan Ülkü Ocaklarına mensup bir grup, tehditler de içeren pankartlar açarak gösteri yaptı ancak bu olay bir iki istisna dışında gazetelerde yer almadı. 301. maddeden açılan dava boyunca Dink'e yönelik tehditler artarak sürdü. Hrant Dink, 19 Ocak 2007'de saat 15:00 sıralarında Şişli'deki Halaskârgazi Caddesi üzerinde, Agos ofisinin yer aldığı Sebat Apartmanı önünde uğradığı silahlı saldırı sonucunda olay yerinde hayatını kaybetti. Başına ve boynuna isabet eden üç kurşun sonucunda hayatını kaybeden Dink'in cesedinin yakınında 4 adet boş kovan bulundu. Otopsi raporuna göre kurşunlardan ikisi Dink'in kafasına arkadan saplanmıştı. Görgü tanıkları, cinayeti işleyen kişinin 18-19 yaşlarında, kot pantolonlu ve beyaz bereli olduğunu bildirdiler. Polis, saldırganın yakalanması amacıyla, bölgedeki metro, otobüs ve vapur iskelelerinde güvenlik önlemleri aldı. Katil zanlısı olarak Ogün Samast, televizyonda yayınlanan güvenlik kameralarından elde edilen görüntülerin üzerine babası tarafından ihbar edilerek güvenlik güçlerinin takibi sonucunda Trabzon'a gitmek üzere geldiği Samsun otogarında sivil giyimli jandarma ve polis ekiplerince yakalandı. Samast cinayeti işlediğini itiraf etti. Samast'ın üzerinde, suç aleti olduğu bildirilen bir tabanca ele geçirildi. Sonrası Tutuklanma sırasında çekilen ve ilk olarak TGRT kanalında yayımlanan Ogün Samast'ın arkasında Türk bayrağı ve Atatürk'ün "Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez." sözü görünen fotoğrafları tepki topladı. Bunun üzerine tutuklanmayı soruşturmak üzere 29 Ocak'ta Samsun'a bir mülkiye müfettişi gönderildi. Soruşturma sonucunda polis veya jandarmanın Ogün Samast'la birlikte Türk bayrağı ve Atatürk'ün sözü bulunan fon önünde hatıra fotoğrafı çektiğini gösteren film kayıtları ortaya çıktı. Bu kayıtlarda güvenlik kuvvetlerinin Ogün Samast'a bir tür kahraman muamelesi yaptığı görünüyordu. Müfettiş raporunda, fonda Türk bayrağı görülen hatıra fotoğrafı ve filmlerinin zanlının konuşturulması için bir taktik olarak çekildiği ve herhangi bir suç oluşturmadığı belirtildi, bunun üzerine takipsizlik kararı alındı. Hrant Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin, müfettiş raporunu "Bu zanlı devletin kırmızı çizgilerini ihlal eden bir durumdan gözaltına alınsaydı, polis ve jandarma onunla kol kola girip fotoğraf çektirmek için yarışsaydı, raporlar böyle mi olurdu?" diyerek eleştirdi. Samast'ın ardından 24 Ekim 2004'te Trabzon'da McDonald's'a bomba koyarak altı kişinin yaralanmasına sebep olan Yasin Hayal, azmettirici olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Yasin Hayal, tutuklandıktan bir süre sonra cinayetin polis muhbiri Erhan Tuncel tarafından planlandığını açıkladı. Hayal ve Tuncel, Büyük Birlik Partisi Trabzon il örgütünde karşılaşmışlardı. İddialara göre polis muhbiri olan Tuncel, Hayal'in Dink'i öldürmeyi planladığını polise 17 kez bildirmişti. Trabzon Emniyet Müdürü, "jandarmaya da çalıştığı için" suikastten önce Tuncel'i muhbirlikten attıklarını açıkladı. Ancak Emniyet teşkilatı bu bilgiyi yalanladı. Tuncel'in ifadelerinde polisi daha önce uyarmaya çalıştığı söylemesi, kendisini kurtarmaya yönelik bir çaba olarak yorumlandı. Hayal ve Tuncel, basında Ogün Samast'ın "ağabeyleri" olarak anıldılar. Suikastın tetikçisinin yakalanmasına rağmen tam olarak aydınlatılamaması, Emniyet ve Jandarma İstihbarat Teşkilatı ile bağlantıları bulunan kişilerin olaya isimlerinin karışması, tetikçinin güvenlik güçleriyle birlikte hatıra fotoğrafı çektirmesi, azmettirici Yasin Hayal'in daha önceki suçlarında polis tarafından korunduğu gibi konu ve iddialar, derin devlet tartışmalarını tekrar gündeme getirdi. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek 31 Ocak 2007'de: "Operasyon ekibi: Hrant Dink cinayetinin kilit ismi olduğu iddiasıyla Trabzon'da gözaltına alınarak İstanbul'a getirilen Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencisi Erhan Tuncel'in Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek'in elemanı olduğu ortaya çıktı. Emniyet Genel Müdürlüğü de bu gerçeği doğruladı. Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in Trabzon’da Emniyet Müdürü iken kurduğu ekip, "haber elemanları" perdesi altında, bir operasyon ekibi, başka deyişle tetikçi timidir." şeklinde basın açıklaması yaptı. Suikastın 40. gününde Kumkapı'daki Meryem Ana Kilisesi'nde Dink anısına Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob Mutafyan'ın yönettiği bir Pazar ayini düzenlendi. Ayine Dink'in ailesi, Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, yazar Elif Şafak, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, gazeteciler ve çok sayıda Ermeni katıldı. Mutafyan, konuşmasında suikastın aydınlatılamamasını eleştirdi. Bu ayin sırasında kiliseye giren silahlı iki kişi havaya ateş açarak paniğe neden oldular. Adli süreç Hrant Dink suikastı davası 2 Temmuz 2007 tarihinde Beşiktaş'taki eski Devlet Güvenlik Mahkemesi binasında başladı. Duruşmaya sanıklar, Hrant Dink'in birinci derece yakınları ve avukatlar hariç kimse alınmadı. Mahkeme binasının önünde toplanan kalabalık, suçluların cezalandırılması için eylem gerçekleştirdi. Yasin Hayal'in avukatı Fuat Turgut, mahkeme salonuna girerken, kalabalığın elindeki pankartlardaki slogana atfen "Hepiniz Ermeni’siniz." diye bağırınca gerginlik yaşandı. Duruşma sırasında Hayal ve Tuncel'in birbirini suçladıkları, Samast'ın ise susma hakkını kullandığı açıklandı. Sanık avukatları, olaya bir örgüt veya çetenin karıştığını yalanladılar. Meclis, Hrant Dink Cinayetini Araştırma Komisyonu, Trabzon ve İstanbul emniyet birimlerinin “ihmali” olduğu belirtildi. Meydana gelen olayda ihmali bulunduğu gerekçesiyle emniyet görevlileri hakkında idari yönden; bir personele uzun süreli durdurma, beş personele aylık kesimi, üç personele kınama ve bir personele uyarma cezası verilmiştir. Adli yönden; sekiz personel hakkında "soruşturma izni verilmemesine", 31 personel hakkında "ek kovuşturmaya yer olmadığına", iki personel hakkında "beraatına" yetkili mahkemece karar verilmiş, bir personel hakkında ise başlatılan savcılık soruşturması halen devam etmektedir. Jandarma görevlilerinden; dördü hakkında dört ay hapis, biri hakkında altı ay hapis, ikisi hakkında beraat kararı verilmiştir. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada suikastın 'FETÖ'nün amaçları doğrultusunda işlendiğine' hükmedildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı Eylül 2010'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ölümünden önce Hrant Dink'in ve daha sonra ailesinin yaptığı beş ayrı başvuruyu ele aldığı davada, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yaşama hakkı, ifade özgürlüğü ve etkili başvuru hakkıyla ilgili maddelerini ihlal ettiğini hükmetti ve Dink ailesine 133 bin Euro tazminat ödenmesine karar verdi. Anayasa Mahkemesi kararı Hrant Dink'in eşi Rakel Dink, kardeşi Orhan Dink ve çocukları Delal, Arat ve Sera Dink, etkin bir soruşturma yapılmadığı ve yürütülen soruşturma hakkında kendilerine bilgi verilmediği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulundular. Temmuz 2014'te Anayasa Mahkemesi, "etkili soruşturma yapılmadığı" gerekçesiyle Dink ailesinin haklarının ihlal edildiğine karar verdi. Resmî Gazete'de yayımlanan kararda şu ifadelere yer verildi: "Olay kapsamında ihmalleri olduğu ileri sürülerek kimlikleri tespit edilen İstanbul ve Trabzon'daki kamu görevlilerinin cinayet üzerinden uzunca bir süre geçmiş olmasına rağmen halen ifadelerinin bağımsız adli birimlerce alınamadığı, olaydaki rollerinin saptanamadığı, öldürülenin yakınlarının ancak kendi çabaları ile soruşturma sürecinden haberdar olabildikleri ya da katılabildikleri, soruşturmanın makul bir özen ve hızla yapılamadığı anlaşılmış olduğundan hakkın özüne zarar verecek şekilde yürütülen bu soruşturmanın bir bütün olarak etkisiz olduğunun kabul edilmesi gerekir." Kamu görevlilerine yönelik soruşturma Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin yürütülen yeni soruşturma kapsamında Ekim 2015'te hazırlanan iddianamede, dönemin emniyet istihbarat dairesi başkanı Ramazan Akyürek ve istihbarat şube müdürü Ali Fuat Yılmazer hakkında "kasten adam öldürme" suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, dönemin İstanbul il emniyet müdürü Celalettin Cerrah ve istihbarat daire başkanı Sabri Uzun’un ise "görevi kötüye kullanma" suçlamasından altı yıla kadar hapis cezası talep edilmektedir. Savcı, soruşturma kapsamında ifadeleri alıldıktan sonra serbest bırakılan İstihbarat Dairesi eski Başkan yardımcısı Coşkun Çakar, İstihbarat Dairesi Teknik Şube eski Müdürü Yunus Yazar, İstanbul İstihbarat Şube eski Müdürü Ahmet İlhan Güler, Trabzon İstihbarat Şube eski Müdürü Faruk Sarı, polis memurları Mehmet Ayhan ve Onur Karakaya, İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube eski Müdür Yardımcıları Bülent Demirel ve Osman Gülbel ile C-2 Büro eski Amiri Yılmaz Angın hakkında yeniden yakalama emri çıkarılmasını talep etmektedir. Ali Fuat Yılmazer, mahkemedeki savunmasında Dink cinayetinin engellenmediğini, hatta kasıtlı bir şekilde engellenmeyerek cinayete yol verildiğini ve Dink'in hayatını koruma görevini yerine getirmeyen devletin büyük kusuru olduğunu söyledi. Yılmazer, cinayetin tetikçi ve çevresi tarafından işlenmediğini, arkalarında "siyasal zemin ve örgütsel bir yapı, en önemlisi de bu siyasal zeminin ve örgütsel yapının devlette de karşılığı" olduğunu öne sürdü ve "kasıt aranıyorsa bu öncelikle İstanbul Emniyeti'nde aranmalıdır" dedi. Tepkiler Suikast gerek Türkiye, gerekse Dünya basınında geniş yankı uyandırdı. Türkiye'den tepkiler
Suikast sivil toplum örgütlerince de tepkiyle karşılandı. Olayı protesto etmek amacıyla olay yerinde gösteri ve yürüyüşler düzenlendi. Aralarında sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, yazarlar, sanatçılar ve öğrencilerin de bulunduğu kalabalık bir grup Taksim Meydanı'nda toplanarak olayı protesto eden bir gösteri düzenlediler. Olayı protesto için Kızılay'da oturma eylemi düzenleyen bir grup ise Ankara'da polisle çatıştı. Hrant Dink'in 24 Ocak 2007 tarihinde kaldırılan cenazesi de on binlerce kişinin katıldığı bir gösteriye dönüştü. Dink suikastının uzun süre tam olarak aydınlatılamaması protestolara neden oldu. Örneğin, suikastın gerçek azmettiricilerinin yakalanmadığı iddiasıyla 15 Nisan 2007'de kendisine "Benim hala umudum var inisiyatifi" adı veren bir grup Agos gazetesi binası önünde gösteri yaptı. Gösterilere tepkiler ve milliyetçilik tartışması Cenazede açılan "Hepimiz Hrant Dink'iz, Hepimiz Ermeniyiz" pankartları, daha sonra milliyetçi kesimlerden gelen eleştirilere konu oldu. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, pankartlara tepki olarak "Bu ne demek? Hepimiz Türküz, hepimiz Mehmet'iz" dedi. Hrant Dink cinayetine gösterilen duyarlılık ve tepki, Türk askerlerinin cenazeleriyle kıyaslanarak eleştirildi. "Cenaze töreninde Türk bayrağı açılmaması" gibi hususlar bazı milliyetçi basın organlarında yerildi. Bu eleştirileri takiben 3 Şubat 2007 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir parti toplantısında aşırı milliyetçiliği "Hani milliyetçilikle geçinenler var ya, bunlar milliyetçi filan değil, bunlar ırkçı, ayrımcı, kafatasçı, bunlar milliyetçi değil" sözleriyle eleştirdi. Erhan Tuncel'in tahliye kararı 17 Kasım 2004 günü ‘Mehmet Kurt’ kod adıyla Yardımcı İstihbarat Elemanı Erhan Tuncel, "Hrant Dink'i tasarlayarak öldürmek" suçundan beraat ederken, bombalı eylemden 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ancak 7 Mart 2014 tarihinde tahliyesine karar verildi. Tuncel 17 Temmuz 2019 tarihinde "6 mağdura karşı tasarlayarak ve bomba kullanmak suretiyle kasten öldürmeye teşebbüs", "mala zarar vermek", "Hrant Dink'in öldürülmesine yardıma teşebbüs" ve "silahlı suç örgütüne üye olma" suçlarından toplam 99 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. İddialar
Benzer Konular:
|
İçeriği Sosyalleştir |
Etiketler |
2007, dink, hrant, ocak, suikastı |
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 konuk) | |
|
|
|
|
ForumAdası, tüm hakları saklıdır. Kurucu: Jön TüRk Forum Sorumlusu: Zeze Geliştiriciler: Regex & Cry Tasarımcı: Mango
Powered by vBulletin® Version 3.8.6
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd. Altyapı bilgilerini okuduğunuz vBulletin yazılımı ForumAdası üzerinde lisanslı bir şekilde kullanılmaktadır. |
ForumAdası; internet ortamında kullanıcıların içerik üretmelerine, bu içeriklerin de önceden onaya tabi tutulmaksızın yayımlanabilmesine olanak sağlayan bir forum sitesidir. Forum siteleri, tıpkı sosyal medya ve interaktif sözlükler gibi 5651 sayılı kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının "m" bendine göre Yer Sağlayıcı olarak faaliyet göstermekte olan, hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten platformdur. 5651 sayılı kanunun 5. maddesine göre yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. Başka bir deyişle ForumAdası üzerinden yapılan yazılı, görsel ya da işitsel paylaşımlardan doğabilecek yasal sorumluluk, mezkur içeriği paylaşan ForumAdası üyesi gerçek kişilere aittir. İlgili kanunun anılan maddesinin 2. fıkrasında da çok açık bir biçimde öngörüldüğü üzere; yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içerikten, ceza sorumluluğu ile ilgili hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddelerine göre haberdar edilmesi halinde ve teknik olarak imkân bulunduğu ölçüde hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla yükümlüdür. Açıklanan hukuki dayanaklar temelinde, hak ihlâli iddiasında bulunan hak sahipleri İLETİŞİM linkinden yer sağlayıcı ForumAdası yöneticilerine ihtarda bulunarak bahse konu hususu tebliğ etmeleri halinde incelemeler yapılıp, en geç 2 gün içerisinde gerekli işlemler tesis edilecektir. 5101 sayılı yasayla degişik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince ForumAdası üzerinde telif hakkı bulunan MP3, video vb. eserlerin paylaşımı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hak sahipliği verilmiş olan MÜ-YAP tarafindan yasaklanmış olup, yasal işlem olması halinde, paylaşan kişi ya da kişilerin bilgileri gerekli kurum ile paylaşılacaktır. |