![]() |
Tarihte Bugün Tarihte bugün ne olmuştu? 1 Ocak'tan 31 Aralık'a her günün anlam ve önemi. |
|
LinkBack | Seçenekler | Görüntüleme stilleri |
![]() |
#1 |
![]() ![]() |
![]() Hutbenin Türkçe Okunmaya Başlaması | 5 Şubat 1932 ![]() Bir topluluk karşısında yapılan etkileyici konuşmak, anlamına gelen hutbe, dinî literatürde başta cuma ve bayram namazları olmak üzere belirli ibadetlerin icrası esnasında irat edilen, genelde vaaz ve nasihati içeren konuşmayı ifade eder. Ülkemizde 5 Şubat 1932 tarihine kadar hutbeler Arapça okunduğu için camii cemaati hatta imam bile Hutbe’de ne okunduğunu anlamıyor, dolayısıyla hutbenin amaçları arasında yer alan “Nasihat” ve “Öğüt” işlevini yerine getiremiyordu. Hutbenin Arapça okunmasının doğru olmadığı pek çok düşünce adamı tarafından ifade edilmeye başlanmıştı. Dinde Türkçeleşme düşüncesinin en ateşli savunucularından olan Ali Suavi, hutbenin mutlaka Türkçe okunması gerektiğini savunmuştur. Bu konuyu 1870’te Ulum Gazetesi’nde yazdığı “Zamane Hutbesi” başlıklı makalesinde etraflıca işlemiştir. Muallim Naci ise, Medrese Hatıraları isimli kitabında hutbelerin sonunda okunan Nahl Suresi’nin 90. Ayeti’ni aktararak: “Şu makaleyi yazmakla her Cuma günü hutbe dinleyip hatibin en sonra ne dediğini olsun anlamak arzusunda bulunan ihvan-ı dine küçük bir hizmet arz etmiş olmayı” hedeflediğini belirtmişti. Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura gibi Türkçüler de hutbenin Türkçe okunmasının bir zorunluluk olduğuna inanıyorlar ve bunu her ortamda ifade ediyorlardı. Türkiye dışındaki Türk Dünyasında da bu eğilim güçlenmişti. Mesela “Taşkent Cedidlerinin Atası” olarak bilinen Münevver Kari, 1900’lü yılların başında Türkçe hutbe okuduğu gerekçesiyle Türkistan’ın gelenekçi uleması tarafından tekfir edilip görevinden uzaklaştırılır. Ayrıca Omsklu Niyazi Mehmet Süleymanof kendi okuduğu hutbelerden oluşan “Türkî Hutbeler” adlı kitabını Orenburg’daki Vakit Matbaası’nda 1910’da iki cilt hâlinde bastırmıştı. Rusya Müslümanları arasında bu hutbeler büyük yankı uyandırmıştı. Türkiye’de ilk Türkçe Hutbe denemesi 1911 yılında Bursa’da Hüdâvendigâr Camii’nde gerçekleşmiş, hatip önce hutbeyi Arapça olarak aktarmış, daha sonra öğüt-nasihat kısımlarını Türkçe olarak cemaate anlatmıştı. Bu olay, hutbeyi veren hatip tarafından kaleme alınarak Sırat-ı Müstakim Mecmuası’nda yayınlanmıştı. Bu konudaki bir başka bilgi de Hasan Basri Çantay tarafından çıkarılan “Karasi Gazetesi”nin 10 Eylül 1916 tarihli nüshasında “Güzel bir hutbe” başlıklı haberde yer almaktadır. Haberde: “……geçen Cuma, (Balıkesir) İbrahim Bey Cami-i Şerifinde Hafız İsmail Efendi Arapça hutbeyi müteakib olarak, hem de gayet selis ve açık bir lisan ile vaz u nasihatte bulunmuş” denilerek Türkçe nasihat kısımlarının kabul görüp yayılmasında büyük faydalar olacağı ifade edilmiştir. Mustafa Kemal, TBMM’de 1 Mart 1922’deki açılış oturumunda yaptığı konuşmada hutbe mevzuunu gündeme getirmiştir. Konuşmasında camileri, minberleri halkın ruhanî, ahlâkî gıdalarının menbaası olarak nitelemiş ve hutbelerin halkı bilgilendirebilmesi için içeriklerinin aydınlatıcı, dilinin anlaşılır olmasının Şerriye Vekâleti tarafından sağlanması gerektiğine işaret etmiştir Mustafa Kemal 7 Şubat 1923’te Balıkesir Paşa Camiinde halka hitabında hutbelerden bahsetmiştir. Halkın sorduğu soruları cevaplandırdığı sırada hutbeler hakkındaki bir suale şu cevabı vermiştir: “Hutbeler hakkında iradedilen sualden anlıyorum ki, bugünkü hutbelerin tarzı, milletimizin hissiyatı fikrîyesi ve lisanile ve ihtiyacatı medeniye ile mütenasip görülmemektedir. Efendiler, hutbe demek nâsa hitabetmek, yani söz söylemek demektir. Hutbenin mânası budur. Hutbe denildiği zaman bundan bir takım mefhum ve mânalar istihraç edilmemelidir. Hutbeyi irat eden hatiptir. Yani söz söyleyen demektir. Biliyoruz ki, Hazreti peygamber zamanı saadetlerinde hutbeyi kendisi irat ederlerdi. Gerek peygamber efendimiz ve gerek Hulefayı Raşidin hutbelerini okuyacak olursanız görürsünüz ki, gerek peygamberin, gerek Hulefayı Raşidinin söylediği şeyler o günün meseleleridir, o günün askerî, idarî, malî ve siyasî, içtimaî hususatıdır... Geçen sene Millet Meclisinde irat ettiğim bir nutukta demiştim ki “minberler halkın dimağları, vicdanları için bir menbaı feyiz, bir menbai nur olmuştur”. Böyle olabilmek için minberlerden aksedecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması ve hakayiki fenniye ve ilmiyeye mutabık olması lâzımdır. Hutebayı kiramın ahvali siyasiye, ahvali içtimaiye ve medeniyeyi her gün takip etmeleri zaruridir. Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış telkinat verilmiş olur. Binaenaleyh hutbeler tamamen Türkçe ve icabatı zamana muvafık olmalıdır. Ve olacaktır.” Türkçe Hutbe konusu 22 Şubat 1925 günü TBMM’de etraflıca ele alınmıştır. TBMM’deki görüşmeler neticesinde hutbelerin standart olmasına ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kurulacak bir heyet vasıtasıyla bir Türkçe hutbe kitabı hazırlatılmasına karar verilmiştir. 1927 Şubat’ında 51 adet hutbenin yer aldığı Türkçe hutbe kitabı yayımlanmıştır. “Türkçe Hutbe” başlıklı kitap, bir heyetin yardımı olmakla birlikte Ahmet Hamdi Akseki tarafından kaleme alınmıştır. Ayrıca kitaba Diyanet İşleri Reisi Rıfat Börekçi tarafından bir mukaddime yazılmıştır. 1927 yılında Diyanet İşleri Reisi Rıfat Börekçi’nin imzasıyla yürürlüğe giren talimatta Hutbelerin ayet ve hadis metinleri dışında kalan bölümlerinin Türkçe okunması istenmişti. Ama bu konuda uzun süre bir ilerleme kaydedilmemiştir. Ta ki 5 Şubat 1932 tarihine kadar. 5 Şubat 1932 günü İstanbul Süleymaniye Camii’nde Metnini bizzat Atatürk’ün kaleme aldığı Türkçe Hutbe Sadettin Kaynak tarafından okunmuştu. 6 Ocak 1932 tarihli Akşam Gazetesi’nde olay şöyle anlatılmaktadır: “Dün Süleymaniye Camii’nde ilk defa olarak tamamıyla Türkçe hutbe okunmuştur. Süleymaniye Camii Türkçe hutbe dinlemek isteyen binlerce kişi ile dolmuştu. Kalabalıktan camiye girmeğe muvaffak olamayanlar karın altında dışarıda bekleşiyorlardı. On bin kişi kadar alacağı tahmin edilen Süleymaniye Camii’nde dün en aşağı 20 bin kişi vardı, beş bin kişi kadar da dışarıda bekliyordu. İç ve dış ezanlar okunduktan sonra Hafız Sadeddin Bey (Sadettin Kaynak) minbere çıkmış ve: “Ey cemaat! Başlangıcı ile hutbesini okumuştur. Hafız Sadeddin Bey hutbe arasında geçen bütün duaları da gene Türkçe olarak okumuştur. Hutbe esnasında ve hutbe bittikten sonra güzel sesli birçok hafızlar tekbirler getirmişlerdir.” Yukarıda belirtildiği gibi, 5 Şubat 1932 tarihli hutbe tabii ki ilk Türkçe hutbe değildir. Ama Türkçe Hutbenin yaygınlaşması, süreklileşmesi ve Diyanet tarafından ülkenin her yerine yayılması açısından bir milattır. Bir dönüm noktasıdır… Bu nedenle ilk Türkçe Hutbenin okunduğu tarih olarak kabul edilir. |
İçeriği Sosyalleştir |
Etiketler |
1932, başlaması, hutbenin, okunmaya, türkçe, Şubat |
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 konuk) | |
|
|
|
|
ForumAdası, tüm hakları saklıdır. Kurucu: Jön TüRk Forum Sorumlusu: Zeze Geliştiriciler: Regex & Cry Tasarımcı: Mango
Powered by vBulletin® Version 3.8.6
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd. Altyapı bilgilerini okuduğunuz vBulletin yazılımı ForumAdası üzerinde lisanslı bir şekilde kullanılmaktadır. |
ForumAdası; internet ortamında kullanıcıların içerik üretmelerine, bu içeriklerin de önceden onaya tabi tutulmaksızın yayımlanabilmesine olanak sağlayan bir forum sitesidir. Forum siteleri, tıpkı sosyal medya ve interaktif sözlükler gibi 5651 sayılı kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının "m" bendine göre Yer Sağlayıcı olarak faaliyet göstermekte olan, hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten platformdur. 5651 sayılı kanunun 5. maddesine göre yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. Başka bir deyişle ForumAdası üzerinden yapılan yazılı, görsel ya da işitsel paylaşımlardan doğabilecek yasal sorumluluk, mezkur içeriği paylaşan ForumAdası üyesi gerçek kişilere aittir. İlgili kanunun anılan maddesinin 2. fıkrasında da çok açık bir biçimde öngörüldüğü üzere; yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içerikten, ceza sorumluluğu ile ilgili hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddelerine göre haberdar edilmesi halinde ve teknik olarak imkân bulunduğu ölçüde hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla yükümlüdür. Açıklanan hukuki dayanaklar temelinde, hak ihlâli iddiasında bulunan hak sahipleri İLETİŞİM linkinden yer sağlayıcı ForumAdası yöneticilerine ihtarda bulunarak bahse konu hususu tebliğ etmeleri halinde incelemeler yapılıp, en geç 2 gün içerisinde gerekli işlemler tesis edilecektir. 5101 sayılı yasayla degişik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince ForumAdası üzerinde telif hakkı bulunan MP3, video vb. eserlerin paylaşımı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hak sahipliği verilmiş olan MÜ-YAP tarafindan yasaklanmış olup, yasal işlem olması halinde, paylaşan kişi ya da kişilerin bilgileri gerekli kurum ile paylaşılacaktır. |