Sosyal Medyamı Kontrol Merkezi

"Almazsan zamlanacak... Al gitsin... Dandik butiklerde bile yakın fiyat... Az daha ekle kalitelisini al... Çok yakışacak sana... Al hadi... Bi daha mı gelicez dünyaya... Karttan ödersin... Al hadi..."


**Az önce iç sesimin beynimi ikna konuşmasını okudunuz.**


Paramı ve duygularımı katiyyen kontrol edemiyorum, ikisi de çok yanlış yerlere gidiyor.
Ay sonunda sövmem insallah kendime.

Karşılıklı duygu etkileşimine inanıyorum.
İnsan kendisine yakın olan kalbe doğru çekiliyor...
Bu çekim çok hızlı olabileceği gibi yavaş yavaş da olabiliyor.
Karşı koymak için elinden birşey gelmiyor.

Bazen bir anda hayatına biri giriyor sanki onu yıllarca tanıyormuşsun gibi geliyor.
Kısa sürede içindeki çocuğun yakın arkadaşı oluyor.
Keşke daha önce tanısaydım onu diye düşündürüyor.
Yanyana iken çok iyisiniz ama uzakta olunca bazı şeyler ters gidiyor.
Sana sanki hayatında hiç var olmamışsın gibi davranıyor.
Aklında sorularla kaderine terkediyor.

Peki söyle sevgili günlük, sence hangisi gerçek karakteri?
Bu yaptığı duygu manipülasyonu değil mi?
Bu şekilde o insanı nasıl çözebilirsin?
Uğraşmak mı çözüm yoksa boşvermek mi?

3 Aralık...

Bugün de hiçbir şeyler günü olsun mu??
Hiçbir şey olamamışlar, özüne varamamışlar...
Tam yaklaşmışken o ipi tutamamışlar...
Uçurumdan düşmüş ama yere bile düşememişler günü...

İnsanın kendini bulamaması ne korkunç!
Onu da okuyayım, bunu da yapayım diye oyalarsın kendini...
Hepsinden yarım yarım olur ve hepsi toplansa da tam etmez.

Arkadaşım dün gece 3 saat boyunca bana yaşadığı sorunlardan bahsetti.
İlişkisini anlattı, çocuğun davranışlarının ne anlama geldiğini sordu.
Attığı mesajlara beraber cevap yazdık.
Tüm işimi gücümü bıraktım, tavsiyeler verdim.
Rahatlatmaya çalıştım.
Sıra bana geldi...
3 gün önce yaşadığım ve kötü hissettiğim olayı anlatacaktım.
İlk cümlemi yazdım, İnterneti kapatıp çıktı.
Şimdi de "Kıyamam sana" yazmış.
Canım... O kadar iyisin ki sağol.(!)

Sanırım hayatıma giren kişilerde ciddi bir temizlik yapma zamanım geldi.

Bi söz geldi aklıma.

"Bacaklarınla tavladığın adamı gün gelir başka bir kadın yırtmaç farkıyla elinden alır."

Spor salonlarında mükemmel vücutlarımız var.
Herkes olabildiği kadar en iyi haliyle giyinmeye çalışıyor.
Bütün paramızı saate, telefona, arabaya yatırıyoruz.
Ondan sonra hep günün sonunda arzulanmak istiyoruz.
Arzulanınca galip oluyoruz.
Ve öyle büyük bir güce geliyor ki bu, benim istediğim kişiyi ben baştan çıkarabilirim.
Yahu eyvallah baştan çıkardın ve o kişi de geldi sana karşılık verdi.
Ne oluyor?
Ne geçiyor eline?
Bir insan kazandığında ne hisseder?
O güce bağımlı kişi, seninle yetinebileceğini düşünüyor musun?

İlişkilerde manipülasyon şekilleri var. Şiddete maruz kalabiliyoruz ama farkında olmuyoruz çoğu zaman. Terimleri var bunların, baya bi okumuştum. Şimdi bildiklerimi anlatacağım sizlere. Ayık olalım sevgili arkadaşlarım (:

Ghosting (Hayaletlenme) : Birlikte olduğunuz, görüştüğünüz, konuştuğunuz birinin haber vermeksizin / iz bırakmaksızın ortadan kaybolması. (sizinle iletişimi aniden ve tamamen kesmesi) Sizden ayrılmazlar, size cevap vermeyi bırakarak sizi ayrıldığınızı düşünmeye sevk ederler. ŞİDDETTİR!

Zombieing (Zombilenme) : Vaktiyle aniden ortadan kaybolan kişinin yine aniden ortaya çıkarak sizinle hiçbir şey olmamış gibi tekrar iletişime geçme teşebbüsünde bulunması. Terim sizin için artık "ölü" olan birinin tekrar hayata dönmesine atıf içerir. ŞİDDETTİR!

Stashing (Zulalanma) : Birlikte olduğunuz kişinin sizi gizlemesi. Arkadaşlarından ya da ailesinden biriyle tanıştırılmazsınız. Genellikle evde ya da kimseyi tanımadığınız bir yerlerde buluşursunuz. Net, şeffaf olunmalı. Aksi ŞİDDETTİR!

Benching (Yedeklenme) : Çevrimiçi görüştüğünüz kişinin sizden hoşlanıyor gibi görünmesi ancak yüz yüze görüşmeye yanaşmaması. Konuşarak ısınırsınız ancak onlar başkalarıyla görüşürken siz yedek kulübesine yerleştirilmiş gibisinizdir. Sizi sırada tutmak istiyordur. ŞİDDETTİR!

Breadcrumbing (Yemlemek) : Size minik hoşluklar yapan ya da arada yakınlık gösteren birinin bu iki sefer arasında sizinle hiç görüşmemesi. Size çiçek gönderip haftalarca bir görüşme ayarlayamamak, 1 hafta mesajınıza cevap vermeyip ardından güzel bir jest yapması gibi. Yedekte tutuyor gibidir. ŞİDDETTİR!

Cushioning (Tamponlama) : Kendini iyi hissedebilmek için sizi ulaşabilir tutan kişi. Bu kişilerin bir ilişkileri vardır, yine de sizinle görüştüler. Flört ederler çünkü egolarına iyi gelir. Bunu aynı zamanda mevcut ilişkileri yürümezse sizi bir teselli seçeneği olarak tutmak için de yaparlar. ŞİDDETTİR!

Love Bombing (Aşk bombardımanına tutulma) : İlişki havasına çok çabuk giren, ikinci buluşmanızda sizi sevdiğini söyleyen, hemen birlikte yaşamak gibi ciddi şeylerden bahseden ve genellikle size yüklü şekilde ilgi ve alaka gösteren kişilerin yaptığı şeydir. Bu bombardımanı genellikle yüklü manipülatif ve kontrolcü davranış izler ve hatta istismara kadar gidebilir. Kişi sizi bu eziciliği ile sendeletir, size düşkün olduğu ve asla zarar vermeyeceği hissine kapılmanızı sağlayarak savunmanızı zayıflatır. ŞİDDETTİR!

Haunting (Musallatlanma) : Zombilenmeye benzer ancak daha sinsidir bu. Ortadan kaybolan kişinin bir süre sonra dolaylı olarak size dönüşü... Facebook iletinizi beğenmek, İnstagramda storynizi izlemek gibi... Her şekilde öldüğünü düşündüğünüz birinin yeniden ortaya çıkması gibidir. ŞİDDETTİR!

Mansplaining : "Erkeksi bir söylemi" işaret ediyor. Karşındaki kişiyi küçük gören, böbürlenen ve hatta sindirmeye çalışan bir şekilde birşeyler anlatmak demek. Özgürce konuşup paylaştığınızı sandığınız bir sohbet sonunda bu kişiler bilgece/ezici tavrı ile size ŞİDDET uygular.

Gaslighting : Bireyin kendi hafıza algı ve akıl sağlığını sorgulayıp irdelemeye iten bir psikolojik ŞİDDET. Bireyde şüphe uyandırma, çelişki ve yalan yoluyla peyderpey dikte edilir. Bu dikteye maruz kalan kişiler sık sık kendilerini özür dilerken bulabilirler. Birey değersizleştirilir.


Dipnot: Cildinizi toksinlerden, hayatınızı toksiklerden arındırın canlarım. Seee you.

İçimde bir sıkıntı var bu günlerde neden bilmiyorum.
İyi gelir belki hem hava alırım diye düşünüp yürüyüş yapmak istedim.
Saat 19.00da evden çıktım.
Amacım 1 saat dolaşıp eve dönmekti.
Çektim esofmanlarımı giydim spor ayakkabılarımı...
Evin yakınlarında başladım turlamaya.
Arkamda da bisiklet süren bi adam var.
Hep aynı yöne gidiyoruz ama tesadüf herhalde diye düşündüm başta.
Paranoya yapma kızım müge anlıyı izleye izleye kafayı yedin herhalde diye düşündüm.
Sonra adamdan mırıltı sesleri duymaya başladım.
Şarkı mı söylüyor acaba diye dikkatli dinledim ama o an duydum dediklerini.
İçindeki pisliği ortaya çıkaran şeyler söylüyor sapık herif.
Yola baktım aksi gibi kimse yok, bi evin kapısını çalsam ne dicem.
Telefona baktım şarjım az, bi aramalık yeter mi diye düşünüyorum.
En sonunda babamı aradım, umarım hemen açar da konusuruz diye düşünüyorum.
3. Çalışta açtı, adama doğru bakıp alo baba nerdesin dedim.
Anında bi ara sokağa girip, gözden kayboldu adam.
Eğer kadınsanız, hava kararınca dışarda gezme hakkınız yok.
Bu nasıl bi adalet?
O kadar öfkeliyim ki bu zihniyete?
Ben gerçekten böyle bir ülkede yaşamak istemiyorum.
Böyle bir çağda yaşamak istemiyorum.

[Foruma üye olmadığınız sürece forum içeriğindeki bağlantıları görüntüleyemezsiniz. Foruma üye olmak için TIKLAYIN!]

Kuaförlere istediğin birşeyi yaptırmak neden bu kadar zor?
Sizi bilemem ama benim bu konuda ciddi sıkıntılarım var.
Sanki beni dinlemiyor, kendi istediğini yapıyor.
Bi de garip bir durum var, o koltuğa oturunca birşeye itiraz da edemiyorsun.
Kuaför kescem dediğinde kesiyor, o saç kalacak dediğinde kalıyor.
Ben o topuzu sana yapmam dediğinde yapmıyor, "çok tarz oldun canım ehehheee" diyip gözünün içi parladığında "bu ne yaaa bok gibii" diyemiyorsun, diyemiyoruz.
Sanki itiraz etsek saplıcak makası, öyle bi psikoloji
Neyse...
Saçlarım maşa ve düzleştirici yüzünden içine mıçılmış haldeydi.
Uçlar ölmüş, keçe gibi olmuş.
Ne kadar krem, köpük, yağ da sürsen bi süreden sonra olmuyor kesilecek illa.
Bugün gideyim de onu halledeyim dedim.
Nette bi foto gördüm varya saç tam aşık olmalık.
"Boyayalım, sonra da bunun gibi keselim uçlarından azıcık" dedim.
Kadın rahat ol bende bakışı attı ama önleri falan aşırı kısaltmış.
Üvey babadaki besleme lamia gibi oldum.
Saç tonunu güzel ayarladı ama aynadaki yeni bene alışmam zaman alacak gibi.
Ben bu saça nası alışıcam diye düşünürken yaptığım kahveyi de yaktım az önce.

Odada yanık kahve kokusu, biraz depresif-melankolik ruh hali ve hiç param yok.
Ne diyorsun günlük, şair mi oluyorum yoksa istemeden

+ Hiç istemediğim ilişkilerim oldu, hiç sevmediğim arkadaşlarım oldu. Hayır diyemedim kimseye. Neden bilmiyorum ama insanların benimle ilgili fikirleri hep çok önemli oldu. Sanki herkesi mutlu etmem gerekiyormuş gibi...

- Çünkü sen iyisin.

+ Hayır. Çünkü ben zayıfım. Galiba ben insanlarla nasıl yaşanır bilmiyorum. Yani insanlarla nasıl konuşulur, arkadaşlarla neler yapılır, sevgilin olursa onunla nasıl vakit geçirilir, biriyle arandaki mesafe nasıl ayarlanır? Bunların hiçbirini bilmiyorum aslında. Ama hep biliyormuş gibi yaptım ve hep yanlış yaptım...