Kültür - Sanat - Tarih Kültür, sanat ve tarih hakkındaki bütün paylaşımları barındıran bölümdür. |
|
LinkBack | Seçenekler | Görüntüleme stilleri |
24 Eylül 2022, 21:51 | #1 |
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir. |
Osmanlı'da bilinmeyen 36 ilginç olay!
Osmanlı'da bilinmeyen 36 ilginç olay! Osmanlı tarihinde pek bilinmeyen 36 ilginç olayı sizin için derledik. Eski zamanlarda Fatih ve Bayezid Camilerinin avlusunda sergi kurulur ve bu avlular yiyecek v.s. satan küçük dükkanlarlar dolardı. İlk satın aldığımız buharlı geminin adı "Svift" idi. Bu zat, "Gülliver Seyahatnameleri"nde yazan meşhur İngiliz yazardır. Çadıri Osmanlıların ilk hanesi, ilk sarayı, ilk taht evidir. Osmanlı sarayı, pek muhteşem ve çok odalı idi. Hele havaya dayanıklılığı ve ihtişamı pek meşhurdu. Sultan Orhan zamanında Bizans'ta taht kavgaları oluyordu. Kantakuzinus'un yardımına giden Türkler, Bizans'ta büyük bir itibar kazanmışlardı. Saraya serbestçe girip çıkabiliyor, Bizanslılara hakim sıfatını takınıyorlardı. Osmanlı şehzadeleri babaları ile beraber harbe giderlerse destek kuvvetlerini kumanda ederlerdi. Osmanlılarda, yeniçerilere silah yapan ve tedarik eden ve bunları nakil vasıtasıyla orduya yetiştiren askeri sınıfa "cebeci" denirdi. Eski İstanbul sandal ve kayıklarının cidden nefis biçimli birçok nevileri vardı. Hele "Hanım İğnesi" denen ince uzun kayıkları birer sanat eseri idi. Osmanlıların olgun devrinde şehzadeler sancaklara gönderilerek oraların başında yetiştirilir ve divana da başkanlık ettirilirdi. Eğer şehzadeler pek gençse bu divana onların hocaları olan lalaları vekaleten başkanlık ederdi. Kanuni, Cerbe zaferinden dönen Piyale Paşa kumandasındaki donanmanın muhteşem alayını Yalı Köşkünden seyrederken, yanındaki Avusturya sefirine şöyle demişti: "İnsan bütün bu muzafferiyetlerin Allah'ın inayetiyle kazanıldığını düşünmeli de asla gurura kapılmamalı." Osmanlılar, Venediklilerle İspanyollar gibi gemilerini çektirmek için "forsa" denilen ve gemilere zincirle çakılı esirler kullanırlardı. Bunlar daha ziyade, Karadeniz sahillerini vururken tutulan Dinyeper Kazakları ile Akdeniz korsanları idi. Kürek cezası bu adetten kalmadır. Gezgin İbni Batuta, Orhan Gazi zamanındaki Türk kadınlarından bahsederken şöyle demektedir: " Türk kadınları yüzlerini örtmezler. Erkekleri onlara hürmet gösterir ki, görenler onların hizmetçisi sanır." Sokullu Mehmet Paşa'nın oğlu Hasan Paşa, Osmanlı tarihinin kaydettiği en zengin vezirlerden bir büyük milyarder idi. 1601'de Diyarbekir'den gelirken Tokat civarında ağırlığı ünlü eşkıyalardan Deli Hasan tarafından basıldı. Hazinesi yağma edildi. Öyle ki, çete üyeleri kıymetli kumaşları arşınlayarak ve mücevherleri kalkanlarıyla ölçerek paylaştılar. Paşa'nın "cennet bağı" adını verdiği altın kaplama ve süslü taht gibi bir sediri vardı. Onun da altın mücevherli çiçeklerini bozarak yağma ettiler. Evliya Çelebi'ye göre; Süleymaniye Camisi yapılırken İran Şahı, Kanuni'ye, parası yetmezse satıp tamamlasın diye, bir çekmece elmas yollamış. Padişah ise o elmasları küçük minarelerden sağdakinin taşları arasına koydurtmuş. Buna da cevahir minaresi denmiştir. At kestanesi ağaçları Fransa'ya 1615'te İstanbul'dan götürülmüştür. Paris bulvarları bunlarla süslüdür. Üniversite kütüphanesinde bulunan Fatma Sultan'ın murassa ciltli Kur'an'ının sayfaları gümüştendir. 19. y.y. başlarında İstanbul kibar gençleri başlarına üç arşın şal sararlar, fakat göğüs, kol ve bacaklar açık, çıplak gezer, ayaklarına da yalnız altı bulunan kırmızı yemeni giyerlerdi. Sokullu'nun, şehit edildiği zamanki kanlı gömleğini ailesi iki buçuk asır sakladı. Her sene mevlüdü okunup ziyaret edildi. Sonra Karaağaç'taki yalılarıyla birlikte andı. İlk satın aldığımız buharlı geminin adı “Svift” idi. Bu zat, “Gülliver Seyahatnameleri”nde yazan meşhur İngiliz yazardır. Lale devrinin en namlı lalecisi Tabak Ata isminde esnaftan fakir bir adamdı. 80 çeşit nefis lale yetiştirmişti ve sarayların bahçelerine soğanlar ondan alınırdı. Bu çiçek yüzünden İstanbul’un en zengin simalarından biri olmuştur. Sokullu Mehmet Paşa’nın Karaağaç Yalısında yanan gayet kıymetli bir inci tesbihi vardı. İmamesi zümrüt ve taneleri yakuttu. Devrin kıymetli bir hattatı imamesinden başlayarak bu tesbihin üzerine bir Mushafı Şerif yazmıştı. 16. asrın namlı ok atıcı pehlivanlarından Ahmet Ağa 75 yaşlarında iken bir gün okçular başına gelip ok ısmarlamıştı. Esnaf; Pehlivan, ihtiyarladın, sana ok ve yay ne lazım, dediler. O da atını çarşının kapısına sürdü, kapıdaki zincirlere kollarıyla asıldı ve bacaklarını atının karnına sardı. Kollarını kısınca koca atı havaya kaldırarak: “Bazumda azıcık kuvvetim var gibi..!” cevabını verdi. Tarihimizde kayıtlı en müthiş oburlardan biri, münevver ve inkılapçı III. Selim’in düşmanlarından, Aygır İmam diye meşhur Derviş Efendi isimli bir softadır. Bir seferinde 40 yumurta üstüne 2 okka pastırma doğratıp, bir pastırmalı yumurta yemiş; fakat koca leğeni sıyırdıktan az sonra dili ağzına sığmayıp ölmüştür. Birleşik Amerika cumhurbaşkanlarından General Grant, II. Abdülhamit zamanında Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Bu zat memleketimize gelmiş ilk ve son Amerika cumhurbaşkanıdır. Osmanlı padişahları arasında gözlük kullanmış ancak bir kişi vardır, o da son padişah Vahdettin’dir. Abdülaziz’in şeyhülislamlarından Ahmet Muhtar Efendi, Ayasofya’da bir fakir turşucunun oğlu idi ve çocukluğunda cami derslerine yalınayak giderdi. Sırf kendi gayretinin hakkı olarak ulaştığı bu yüksek makamdan da bir gün kayığına binmeyip halk ile beraber vapura bindiği için azledilmiştir. İstanbul’daki Hürriyet abidesinin altı bir yer altı mescididir. Bu mescide abidenin kapısından girilir. Hürriyet şehitleri bu mescidin mihrap duvarının arkasında meftundur. İstanbul'da ilk kahvehane 16. asır ortalarında Tahtakale'de açıldı. Burada okur yazar ve zarif insanlar toplanır, edebi muşahabeler yapar, satranç oynarlardı. Zamanla bunlar fazlalaştı. Fakat işe müdahale edilerek men edildi. 17. asırda, sarayda padişah odasına beşer yüz dirhemlik iki mumu ve saray odaları için iki yüz dirhemlik ikişer mum verilirdi. 18. asır başlarında kasapları hükümet tayin ederdi ve bunları zengin kimselerden seçerlerdi. Bunlar narha göre satarlar ve zararları olursa hükümet kapardı. Zorla kasap yazılan bir zengin Mısır’a kaçmıştı. Sokaklarda daimi ışık bulunmadığından geceleri sokağa çıkan İstanbul halkı fener kullanırdı. Bunlar camlı veya muşambalı olurdu. Daha evvelleri bu fenerlerdeki mumların adedi de sahibinin mertebesine göre değişirdi. Gündelik gazetelerin mevcut olmadığı devirlerde günlük bazı devlet emirleri, ahali tellalları vasıtasıyla toplanarak tebliğ edilirdi. Tellallar, "komşular, komşular! Bu gece camiye buyurun, tembih var!" diye bağırarak halkı camilere toplarlardı. Avrupakari fayton denilen arabalar Türkiye'ye II. Mahmut tarafından girmişti. Evvelce bunlara padişahtan başkası binemezken, padişahın seyahatlerinde yakınları da rahat etsinler diye onlara da müsaade edilmiş ve neden sonra herkes binebilmiştir. Köprülü Mehmet Paşa vilayetlerle payıtahttaki eşkıya ve zorbaları temizlemek maksadıyla otuzbine yakın insan idam ettirmiştir. Yalnız celladı Zülfikar 4000 kişiyi denize atmıştır. Tarihler, o zamanı ıslah için bu hunharlığı mazur görmektedir. Kanuni'nin sadrazamlarından Semiz Ali Paşa o kadar şişmandı ki, koca imparatorlukta kendisini taşıyabilecek ancak iki at bulunabiliyordu. Eski mevlütlerde buhurdanlıkta öd ağacı yakılır ve gülabdanlarla herkesin avucuna gülsuyu serpilirdi. (Bu gün bile mevlütlerde ki uygulamalara ne kadar benziyor.) Bir asır evvel beş paraya şimdilik bir kiloluk ekmeğin altıda biri kadar ekmek ve gene beş paraya bir dilim kaşar alınarak güzel bir kahvaltı yapılırdı. To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts. Beni her insan sevebilir.. Her insan çekemez.. Arada' olan farkın mesafeyi ölçümü kıtalar'dır..
|
İçeriği Sosyalleştir |
Etiketler |
bilinmeyen, ilginç, olay, osmanlıda |
Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 konuk) | |
|
|
|
|
ForumAdası, tüm hakları saklıdır. Kurucu: Jön TüRk Forum Sorumlusu: Zeze Geliştiriciler: Regex & Cry Tasarımcı: Mango
Powered by vBulletin® Version 3.8.6
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd. Altyapı bilgilerini okuduğunuz vBulletin yazılımı ForumAdası üzerinde lisanslı bir şekilde kullanılmaktadır. |
ForumAdası; internet ortamında kullanıcıların içerik üretmelerine, bu içeriklerin de önceden onaya tabi tutulmaksızın yayımlanabilmesine olanak sağlayan bir forum sitesidir. Forum siteleri, tıpkı sosyal medya ve interaktif sözlükler gibi 5651 sayılı kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının "m" bendine göre Yer Sağlayıcı olarak faaliyet göstermekte olan, hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten platformdur. 5651 sayılı kanunun 5. maddesine göre yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. Başka bir deyişle ForumAdası üzerinden yapılan yazılı, görsel ya da işitsel paylaşımlardan doğabilecek yasal sorumluluk, mezkur içeriği paylaşan ForumAdası üyesi gerçek kişilere aittir. İlgili kanunun anılan maddesinin 2. fıkrasında da çok açık bir biçimde öngörüldüğü üzere; yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içerikten, ceza sorumluluğu ile ilgili hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddelerine göre haberdar edilmesi halinde ve teknik olarak imkân bulunduğu ölçüde hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla yükümlüdür. Açıklanan hukuki dayanaklar temelinde, hak ihlâli iddiasında bulunan hak sahipleri İLETİŞİM linkinden yer sağlayıcı ForumAdası yöneticilerine ihtarda bulunarak bahse konu hususu tebliğ etmeleri halinde incelemeler yapılıp, en geç 2 gün içerisinde gerekli işlemler tesis edilecektir. 5101 sayılı yasayla degişik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince ForumAdası üzerinde telif hakkı bulunan MP3, video vb. eserlerin paylaşımı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hak sahipliği verilmiş olan MÜ-YAP tarafindan yasaklanmış olup, yasal işlem olması halinde, paylaşan kişi ya da kişilerin bilgileri gerekli kurum ile paylaşılacaktır. |